Soma, uyuyan volkan…

Altı ayı aşkın bir süre önce Soma’da 301 maden işçisinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan katliamın ardından işçiler, şimdi de kitlesel işten atma saldırısıyla karşı karşıyalar.

Şu anda Soma’da işçiler arasında gergin bir bekleyiş söz konusu. Kıyıma uğrayan işçiler, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde Dev Maden-Sen’in düzenlediği bir eylem gerçekleştirdi. Devrimci İşçi Partisi (DİP) bu eylemde Soma’da yaşanan son gelişmelere ilişkin tutumunu açıklayan bildiriyi dağıttı. Bildiri eylem alanındaki işçiler tarafından büyük bir ilgi ile karşılandı. Öyle ki, bazı işçiler diğer işçilere iletmek üzere toplu bildiri istediler. Tabii ki onların bu taleplerini karşıladık. Bu satırlar yazılırken işçiler hükümet konağının önünde toplu olarak beklemeye başlamışlardı.

Bu kadar pervasızlık nasıl oluyor?

Soma’da katliamdan itibaren işçiler giderek bilinçli bir şekilde belirsizliğe sürükleniyor. 6 ayı aşkın bir süre içinde gerekli önlemleri alıp ocakların yeniden faaliyete geçirilmesi doğrultusunda hiçbir ciddi adım atılmadı. Katliam nedeniyle hakkında dava açılmış Soma Holding’in bu süre zarfında önceliğini, mal varlığı üzerine konulan tedbir kararını kaldırmaya yönelik girişimleri oluşturuyor. Bu amacına ulaşmak için hiçbir sınır tanımıyor. Öyle ki, işçilerin kendi talepleri uğruna yürüttüğü mücadeleyi bile istismar etmeye çabalıyor. Soma Holding’in altı ayı aşkın bu süre içindeki bir başka icraatı da, savcıların katliama ilişkin yürütmekte olduğu soruşturmaya esas teşkil edecek bilirkişi raporlarının değiştirilmesi için özel bir çaba harcamak.

Soma Holding, gelinen aşamada kamuoyu baskısı nedeniyle mal varlığının serbest bırakılmasını sağlayamayınca bu sefer de, resmi bir kapatma kararı söz konusu olmamakla birlikte üretim tam kapasite yürütülemediği için sayısı 3 bine yaklaşan bir işçi kitlesini kapının önüne koymuş oldu.

Büyük kömür rezervlerine rağmen ocaklar kapatılabilir mi?

Eynez bölgesinde hâlâ 150 milyon ton rezerv olduğu biliniyorken, buranın kapatılması ve sermayenin ve hükümetin bu alandan geriye çekilmesi pek mümkün gözükmüyor. Çünkü aynı bölgede maden ocakları açılması için yeni kamulaştırmalar yapılıyor, yeni maden sahalarının faaliyete geçmesi doğrultusunda birtakım fizibilite çalışmaları yürütülüyor. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bu bölgede altı tane yeni madenin faaliyete geçmesi planlanıyor. Bu açıdan sermaye sınıfı ve onun hükümetinin burada yılda 40 milyon ton kömür çıkartmayı hedeflemişken bu ocaklardan vazgeçmesi rasyonel bir karar olmayacaktır. Ayrıca burada halen iki termik santral var. Dört tane daha gündemde. Bilindiği üzere, Yırca da bunlardan bir tanesi. Yani sermayenin bu havzayı bir elektrik enerjisi üretim havzası haline dönüştürme projesi çerçevesinde düşünülürse bu ocakların kapatılması mümkün değildir.

Açıktır ki, amaç üretime geçiş için yapılmakta olan çalışmaların uzun zaman alacağı gerekçesiyle işçilerin maaşlarını ödemekten kaçınmaktır. Yani maliyetleri düşürerek bir dönem daha işçileri açlıkla terbiye ederek sindirme politikası izleniyor. Ayrıca, şirketin vurgulanması gereken önemli bir amacı da mal varlıklarının serbest bırakılmasını sağlama çabasıdır.

Sermayenin bu manevrasının yanı sıra, AKP hükümeti önümüzdeki aylarda ocakların yeniden açılmasını gündeme getirip buradaki işçilere işbaşı yaptırmak için AKP’ye üye olma şartını dayatabilir.

Türk-İş bu senaryonun neresinde?

İşin tuhaf yanı, bütün bu plan ve uygulamaların Türkiye Maden-İş Sendikası ile birlikte yapılıyor olmasıdır.

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da dikkat çekici bir toplantı yapılıyor. Bu toplantıya katılanlar, Soma Holding yetkilileri, Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Enerji Bakanı Taner YıldızİŞKUR Genel Müdürü Dr. Nusret Yazıcı ve Türkiye Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul’un da içinde olduğu aynı sendikanın Soma şube başkan ve diğer yöneticileri. Bu toplantının dikkat çekici yönü, sendika yöneticilerinin patronlar ve hükümet yetkilileri ile birlikte ve iç içe olmasıdır. Burada, Soma’da kitlesel işten atmalar gerçekleşmeden önce bu ocakların kapatılması ve kıdem tazminatlarını ödeme şekli üzerinde ön görüşmeler yapılıyor. Öyle ki İŞKUR Genel Müdürü Nusret Yazıcı bu paranın ödenebileceğini, ama bir Bakanlar Kurulu kararı çıkartılmasının gerektiğini ifade ediyor. Enerji Bakanı Taner Yıldız ise, şimdilik bunun erken olduğunu, bu parayı devlet olarak şimdi ödeme imkânlarının olmadığını, şirketin ödemesi gerektiğini söylüyor. Doğal olarak şirket de “mal varlığım üzerindeki tedbiri kaldır, ben öderim” yaklaşımı içerisinde. Sonunda işten çıkarma kararına varılıyor.

Tüm bunlar, yaşananların bir danışıklı dövüş olduğunu gösteriyor. Yine dikkat çekici olan şu: bir yandan 13 Kasım’da bütçe görüşmesinde Enerji Bakanı Taner Yıldız Eynez ve Atabacası ocakları ile ilgili olarak “Bu ocakları kapatacağız fakat işçileri de mağdur etmeyeceğiz çünkü bu sahalarda yeni ocaklar açılıyor. İşte bir kısmını İmbat’a göndereceğiz, bir kısmını Demir Export’a göndereceğiz, bir kısmını Işıklar’ı biraz daha genişletip orada istihdam edeceğiz. Kimseyi mağdur etmeyeceğiz” derken, öte yandan Soma Holding ve Türkiye Maden-İş Sendikası yöneticileri kitlesel işten atma saldırısını eşgüdüm içinde tezgâhlıyorlar. Çünkü amaçları, işçileri işsizlik ve açlıkla terbiye ederek zapturapt altına alıp onları biat ettirmektir.

Neden Eynez’deki işçiler hedefe konuldu?

Eynez’deki işçilerin öncelikle işten atılması tesadüf değildir. Çünkü bu Türk-İş için muhalif işçileri de tasfiye etmek anlamına geliyor. Bilindiği üzere, Soma’da mevcut yasaları da göz ardı ederek Türkiye Maden – İş şubelerini üçe bölmüşler ve Soma Kömürleri AŞ ile ilgili ayrı bir şube kurmuşlardı. Geçen haftalarda bu şube başkanı dâhil yönetim kurulundan bazıları da biraz muhalif olmaya başlayınca işten atıldı. Türkiye Maden – İşçileri Sendikası kendi şube yönetimine bile sahip çıkmadı. Neden? Çünkü burada yaklaşık 35 merkez delegesi var. Bu delegeleri ya tasfiye etmeye ya da biat ettirerek kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlar.

Yine burada dikkat çeken bir yön de Eynez’de işten çıkarılan işçilerin önemli bir kısmının Soma dışından gelenlerden olmasıdır. Kütahyalı, Dursunbeyli, Ordulu vb. Bu insanlar şimdi işten atılınca ne yapacaklar? Önemli ölçüde köylerine dönecekler. Veya başka işler aramaya çalışacaklar. Ve böylece de 6-7 bin kişilik bir şubeyi patron burada tamamen kendi denetimine almış olacaktır.

Soma, uyuyan volkan…

Soma’ya bugün ciddi bir belirsizlik damgasını vuruyor. İşçiler, sayısı üç bine yaklaşan işçi, daha altı ay önce yaşanmış bir faciadan sonra şimdi de işsizlik felaketiyle yüz yüze gelmiş durumda. Bütün bir havza ilçe merkezinden köylere kadar sabah akşam ne yapacağını konuşuyor. İşçiler her an kendilerini hiç olmazsa biraz rahatlatacak bir haber bekliyor. Ama, öte yandan, hükümet ve şirketle danışıklı dövüş içinde sanki anlamlı bir çıkış yolu varmış gibi işçiyi bekleten, harekete geçmekten kaçınan bir sendika var. İşçilerin örgütünün işçilerin yanında durmaması, yeri göğü sarsabilecek bir işçi topluluğunu hareketsizliğe sevk ediyor.

Bu bekleyişin sonunda binlerce işçinin gazabının aniden patlaması da olanaklı, umutsuzluk içinde hükümetin uzun vadeli anlamsız birtakım vaatleriyle küsüp kaderine razı olması da. Soma’da bir volkan var, ama uyuyor. Ne zaman uyanacağı belli değil.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2014 tarihli 62. sayısında yayınlanmıştır.