Petrol-İş Genel Kurulu: AKP kaybetti, işçilerin kazanması için mücadele büyümeli

Petrol-İş Genel Kurulu: AKP kaybetti, işçilerin kazanması için mücadele büyümeli

Türk-İş’e bağlı Petrol-İş Sendikası’nın 28. Genel Kurulu 31 Ağustos-1 Eylül 2019 tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı. Bir önceki genel kurulda AKP operasyonuyla genel başkanlığa getirilen ve yeniden aday olan Ali Ufuk Yaşar’a karşı, muhalefetin adayı Gebze Şube Başkanı Süleyman Akyüz, 118’e karşı 129 oyla genel başkan seçildi.

AKP Türk-İş’i tamamen kontrol altına almak için özellikle Tekel işçilerinin mücadelesi sonrasında Türk-İş içindeki muhalif sendikalara bir dizi operasyonda bulunmuş, genel kurullarına müdahale ederek yönetimleri değiştirmişti. Daha önce Hava-İş’e yaptığı gibi, mücadeleci bir geçmişe sahip olan Petrol-İş’e de müdahale etmişti. 2015’te gerçekleşen genel kurulda AKP’ye yakınlığıyla bilinen Ali Ufuk Yaşar, Petrol-İş’in başkanı olmuştu.

Geçen dört yıl içerisinde sendikanın geldiği noktayı görebilmek açısından son Tüpraş sözleşmesine ve Flormar direnişinde sendikanın tutumuna bakmak yeterlidir. Flormar işçileri 296 gün boyunca fabrika önünde kararlı bir şekilde mücadele ederken sendikanın genel merkezi mücadeleyi büyütmek için ciddi hiçbir destekte bulunmadı. Hatta mücadeleyi bitirmenin yollarını aradı. Yapılması gereken Türk-İş üzerinden mücadeleyi büyütmekken, Türk-İş başkanı işçileri ziyaret bile etmedi.

Benzer bir ihanet Tüpraş sözleşmesinde yaşandı. Tüpraş işçisi daha önceki sözleşme dönemlerinde olduğu gibi iş yerinde grev yasağı olmasına rağmen toplu yürüyüş, fabrikaya kapanma ve iş bırakma gibi fiili mücadele yöntemlerine hazır olduklarını her fırsatta gösterdi. Ancak genel merkez mücadeleyi büyütmek yerine yine planlı bir şekilde işçileri fiili mücadeleden uzak tutmaya çalıştı. Sonuç ortada, daha öncekilerden farklı olarak son sözleşme Yüksek Hakem Kuruluna (YHK) gitmiş ve uzlaşma sağlanamayan üç maddede YHK birebir patronun isteği yönünde karar vermiştir: Vardiya sistemini değiştirdi, sekiz günlük mazeret iznine amir onayı getirdi ve en önemlisi sözleşmeyi iki yıldan üç yıla çıkardı. Ancak bu durum yönetimin yanına kalmadı ve Tüpraş toplu sözleşme sürecindeki tutumu sendika yönetiminin devrilmesine giden yolu açtı.

Sadece Petrol-İş değil, Türk-İş içindeki muhalif sendikalara yönelik müdahalelerin sonucu olarak diğer muhalif sendikalardaki sınıf mücadeleci pozisyon da adım adım geriledi. Türk-İş yönetiminin işçi sınıfı mücadelesine sırtını döndüğü için 2011 yılında Türk-İş üyesi 10 sendikanın bir araya gelerek kurduğu ve sınıf mücadelesi için önemli bir odak olan Sendikal Güç Birliği Platformu da zaman içinde dağıldı.

Türk-İş içinde mücadele şart

Petrol-İş’te AKP’nin kaybetmiş olması önemlidir. Ancak bu otomatikman bir kazanım getirmeyecektir. Aksine mücadele yükseltilmediği sürece iktidarın ve sermayenin sendikayı etkisizleştirmek için hamleleri sürecektir. Buna karşı mücadele sendika bürokratlarına havale edilemez. Bu yüzden tabandan yükselecek mücadele daha büyük öneme sahip. Sendikaya üye olmak ve sahip çıkmak yetmez, aynı zamanda sendikanın üyelerince denetlenmesi gerekir.

Petrol-İş içinde yükselecek mücadele aynı zamanda Türk-İş içine de taşınmak zorunda. Türk-İş başkanının kamu çerçeve sözleşmesinde “uzasa işi karıştıracağız, en azından kapattım böyle” diyerek yüzbinlerce kamu işçisini “sattığını” itiraf etmesi bir tesadüf değil. Zamanı gelince kıdem tazminatının fona devri konusunda da işçi sınıfını satacağının itirafıdır aynı zamanda.

Türk-İş’e bağlı Tekgıda-İş Sendikası, son genel kurulunda yeni yönetime Türk-İş’ten ayrılma kararını alma yetkisi vermişti. Türk-İş yönetimine yönelik eleştiriler ne kadar haklı olursa olsun çözüm, ayrılarak Türk-İş’i AKP güdümündeki bürokratlara teslim etmek değildir. Petrol-İş’in son genel kurulunda ortaya çıkan tabloyla Tekgıda-İş’in mücadelesi Türk-İş içindeki muhalif sendikaları, muhalif şubeleri, hatta şube tabanlarındaki muhalif ekipleri de kapsayacak şekilde büyütülmelidir ve daha büyük mücadelelere hazırlık için mevziler oluşturmak gerekir. Bunun için Sendikal Güç Birliği yeniden kurulmalı. Özellikle Gebze ve Bilecik’te kurulmuş olan ve diğer konfederasyonlardan sendikaları da kapsayan sendikal birlik örnekleri başka yerlerde de oluşturulmalı. Başta kıdem tazminatı olmak üzere işçi sınıfının haklarına yönelik planlanan saldırılara karşı Birleşik İşçi Cephesini oluşturmak için vakit kaybetmeden adımlar atılmalı.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2019 tarihli 121. sayısında yayınlanmıştır.