Metal fabrikalarından haberler

Oyak Renault

''Metal Fabrikalarından Haberler'' köşesinde, metal sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.

 

Güçlüyüz en önde olmalıyız

Ben Çerkezköy’de bulunan Arçelik televizyon fabrikasında çalışan kadın bir işçiyim. Dışarıdan baktığınızda her şey çok güzel gözüküyor. Birçok zorluğa göğüs gererken gülücükler, kahkahalar atarak çalışıyoruz. Yoksa o koca saatler nasıl geçebilir ki? Dışarıdan dertsiz gamsız gözüken bedenlerimiz sabah evlerinden çıkıp ancak gece evlerine geri dönebiliyor. Yeri geliyor 16 saat, 12 saat, 8 saat bizlere verilen sayılara yetişmek için koştura koştura çalışıyoruz. Biz kadın işçiler çalışıyoruz çünkü ayaklarımızın yere sağlam basması gerekli. Güçlü olmamız ve bende buradayım demek için çalışıyoruz. Biz kadın işçiler çalışıyoruz çünkü eşlerimiz işlerinden atıldığı ya da atılabileceği için sorumluluklarımız iki katına çıkabiliyor. Biz kadın işçiler saatlerce çalıştıktan sonra birde eve gidip ailemize yemek yapıyor, bulaşık yıkıyor, çocuklarımızın dersine yardım ediyor, evi temizliyoruz. Emeklerimizle, alın terimizle kazandığımızı yeri geliyor hiç dokunmadan babamıza, kardeşimize, eşimize veriyoruz. Eşimizin, babamızın bizi insan yerine koymasını, değer vermesini bekliyoruz. Halbuki biz kadın işçiler güçlüyüz. En önde olmalıyız. Bunca şeyi tek başımıza yapabiliyorsak, örgütlü mücadelemizle de erkek egemen kapitalist düzeni yıkabiliriz!

                                                                               Çerkezköy Arçelik Televizyon fabrikasından bir işçi

Bugün değilse ne zaman?

Trakya denilince akla ilk ayçiçek tarlaları gelir. Şimdi o tarlaların üstlerinde fabrikalar var. O kadar ki, Türkiye’nin sanayi bölgelerinin başını çeken Marmara bölgesinin Bursa ve Gebze’nin yanında üç büyük sanayi yerleşiminin içinde yer alıyor Trakya. Bu kadar çok fabrika varsa herkese yetebilecek kadar ekmek bol olur diye düşünebilir insan. Ancak durum hiçte öyle değil. Ekonomik krizden oldukça etkilendi ve etkilenmeye de devam ediyor. Türkiye’nin en büyük traktör fabrikalarından biri olan Hathat Traktör’ü üreten HEMA’da toplu işten çıkartmaların yanında maaşların ödenmesinde gecikmeler oluyor. Dünya’nın en büyük beyaz eşya firmalarından biri olan Bosch’un beyaz eşyalarını üreten BSH’de de 750 kişiden fazla işçi kardeşim çıkartıldı. Mercedes’de işçilere verilen altın ve erzak yardımı kaldırılmaya çalışıldı. Tekstil fabrikaları işçinin alın terini vermiyor. Ya iflas gösteriyor, yahut borç yapılandırması yapıyor. Yeşil kundura gibi bölgede bulunan ayakkabı fabrikalarının durumu da aynı şekilde. Daha üç ay önce işçi alımı yapan Teknik Alüminyum’da iflas etti. İşçilerin tazminatları ortada kaldı! Birçok fabrika da işçi alımlarını durdurmuş vaziyette. Bunun gibi daha nice haberler de Trakya’da duyulmaya devam edecek gibi gözüküyor. Fabrikadan haberlerin sektörleri değişse de konusu ortak: biz işçilerin emeğinin karşılığı verilmiyor! Yetmiyor, işten atılmakla tehdit ediliyoruz! Örgütlenmekten korkmamamız gerekiyor. Çalıştığımız fabrika iflas etsin yahut kar üstüne kar elde etsin durum ne olursa olsun emeğimizin karşılığını alamıyorsak, her gün “acaba beni bugün işten atacaklar mı?” diye korku ile beklemek istemiyorsak örgütlenmemiz gerekiyor. Ekonomik krizin bu kadar yakıcı olduğu zamanda, bugün değilse ne zaman örgütleneceğiz?

                                                                      Çerkezköy Arçelik Çamaşır Kurutma makinesi fabrikası

En ufak hakkımızı dahi mücadele ederek söke söke almak zorundayız

Bosch işçilerinin 900 lira banka promosyonu alması üzerine bizdeki beklenti de arttı. Renault yönetimi yaklaşık iki aydan beri bankalarla uzun uzun görüştü, sonra tekrar Akbank'la anlaştı. Bizi daha çok ilgilendiren konu hangi banka olması değil bankanın ne kadar promosyon parası vermesiydi. Yönetim bankayla anlaşmasına rağmen ne kadar verileceği ve ne zaman verileceğine dair uzun süre açıklama yapmadı. Sendika üzerinden yönetime yaptığımız baskı sonucu sendika ile yönetim promosyon ve yılsonu verilmesi gereken prim üzerine toplantı yaptı. Toplantı bittikten sonraki gün Türk Metal şube başkanı banka promosyonunun 3 yıl boyunca yılda 700 lira olacağını, yıl sonu priminin performansa ve belli kriterlere göre verileceğini açıkladı. Bu durum üzerine fabrikada çok büyük tepki oldu. Şube başkanı “Sizin kabul etmeyeceğinizi bildiğim için ben de kabul etmedim” dedi. Bir gün sonra yönetim 700 lira verileceğini açıkladı. Sendika bu durum üzerine yılsonu primi için yönetimle tekrardan görüşüleceğini söyledi. İşçi arkadaşların tepkisi üzerine sendikanın yönetimle görüşmesinden sonra istediğimiz net 1600 lirayı tüm işçilere performansız, kritersiz vermeyi kabul ettiler. Mücadele etmeden hiçbir şey kazanamayacağımızı biliyoruz. Hiçbir zaman yönetim hakkımızı vermedi. Biz söke söke aldık.

                                                                                                        Bursa Oyak Renault’dan bir işçi

Tofaş yöntemi psikolojik krizde

Erdoğan ‘’Kriz psikolojiktir, kriz miriz yok!’’ diyor. Biz ise krizi hem maddi hem manevi hem de psikolojik olarak hissetmeye başladık. Her şeye zam geliyor. Pazarda torbalar artık yarı yarıya doluyor. Herkes daha ucuz olan gıdaları tüketmeye çalışıyor. Okulların açılmasıyla birlikte masraflar ikiye katlandı. Hele bir de kış ayları yaklaşıyor, krizi daha şiddetli yaşayacağız. Bunlar yetmezmiş gibi bir de vergi dilimine girdik. Kriz nedeniyle birçok sektörde işler durgun. Her şeye zam geldi ancak maaşlar aynı. Çalışan insanlar bu masrafları bu maaşlarla nasıl denkleştirecek? Asgari ücretlilerin aldığı maaş belli. Asgari ücretle çalışmayanların çoğu da asgari ücrete yakın maaşlar alıyor. Herkes borçlu. Kimse kriz yok laflarına inanmıyor. Ay sonunda cebindeki paraya bakıyor. Artık ekmek aslanın midesinde ve bu kriz eski krizlere benzemiyor. Kimse işsiz kalmak istemiyor. Yaşanan süreçlerin tümü Tofaş için de geçerli. Yıllık izine kadar Tofaş’ta her şey olabilir. İkili vardiyaya dönülebilir. Her hafta iki gün ya da üç gün çalışma olmayabilir. Bu ay ise Tofaş’ta 9 gün çalışma olmayacak. Gelmediğimiz günler ücretimizin %76’sı veriliyor. O da kesintilerle beraber %50’ye denk geliyor. Yani her gelmediğimiz gün günlük yevmiyenin yarısı ödeniyor. Aldığımız maaşı dolar olarak hesaplarsak geçen yıla göre 500 TL daha az. Çalışan işçiler mutsuz, umutsuz. Bu psikoloji aile sorunlarını da beraberinde getiriyor. Herkes düşünceli. İnsanlar şimdi anlıyor, seçimlerin neden bir yıl önceye alındığını. Bu ortamda bir seçim olsa baştaki hükümet yarı yarıya oy kaybederdi. Ancak biz işçileri soktukları bu durum seçimle falan paklanmaz. Krize tek çözüm işçilerin birlik olup mücadele etmesindedir. İşten çıkarmalara karşı hep birlikte hareket etmesindedir.

                                                                                                                            Bursa Tofaş'tan bir işçi

Patronlar krizin faturasını bize çıkarmaya hazırlanıyor

Merhaba dostlar. Ben Tuzla Deri Sanayi’de güneş paneli üreten bir fabrikada çalışıyorum. Kriz en sonunda geldi ve bunun gelişini ilk önce mutfağımızda sonra durduk yere yapılan zamlarda gördük. Lakin bu zamlar karşısında bizim maaşlarımız hiç artmıyor, üstüne bir de arkadaşlarımızı işten atıyorlar. İşten atmaların nedenini sorduğumuzda vardiya amirleri, insan kaynakları suçu birbirine atıp duruyorlar ve en sonunda daralmaya gittiklerini duyuruyorlar. Lakin görünen köy kılavuz istemez. Bir yandan daralma var diyerek, diğer yandan İşkur’a yeni işçi ilanı vererek bu ekonomik krizde bizi korkutmaya ve bastırmaya çalışıyorlar. Ekonomik daralmayı bahane edip işçi arkadaşlarımızı kapının önüne koyanlar ilk önce aylarca bizim üzerimizden kazandıkları kârlarla bize reva gördükleri çalışma koşullarının hesabını versinler. Yeri geldi yemeklerden kurt çıktı, yeri geldi haftalarca 12 saat çalıştırıldık, yeri geldi ölümle burun buruna geldiğimiz iş kazaları geçirdik. Gözleri kazandıklarından başka hiçbir şey görmeyen patronlar bunların hesabını versinler. Ama veremezler. Elde ettikleri kârlarla mutlu mesut yaşayan patronlar, şimdi ekonomik kriz bahanesiyle bizi yıldırmaya çalışıyorlar. Dün sıcaktan bayılana kadar çalıştırdıkları insanları, yemeğinden kurt çıkan insanları şimdi yük olarak görüyorlar. Madem ekonomik kriz var, o halde açsınlar defterleri göstersinler kârları ve zararları. Zira doğru dürüst insana yakışır bir yemek veremeyen, yazın fabrikanın korkunç sıcak olmasına karşı geçici önlemler almakla yetinen patronlar herşeyden tasarruf ettikleri için biz bunların zarar ettiklerine inanmıyoruz. Dertler bir, zorluklar bir, ama çare de birleşmekten geçiyor. Patronlar ağız birliği yapmış gibi her yerden aynı sebeplerle işçi çıkarıyor biz de el birliğiyle ayakları baş edelim, işçi sınıfına yakışır bir cevap verelim.                                  

                                                                                                        Chen Solar fabrikasından bir işçi

Birlik olursak krizi de, patronu da yeneriz!

Dolar şu kadar yükseldi, avro şöyle uçtu derken kriz geldi biz işçilerin kapısına dayandı. Elektriğe, suya, doğalgaza, gıdaya, kiraya zam üstüne zam geliyor. Bunlara bu kadar zam yapılırken bizim maaşlarımız bırakın yerinde saymayı eskisi kadar bile etmiyor. Peki nasıl olacak böyle? Zenginler mallarına daha çok para isteyip kendilerini kurtarırken bizim maaşlarımız neden günden güne eriyor?

Patronlar daha krizin sesi uzaktan gelmeye başlar başlamaz tepemize dikildiler. Bazı fabrikalarda arkadaşlarımız işten çıkarıldılar. Bazı fabrikalar daha şimdiden maaşları geç yatırmaya başladı. Bazı fabrikalarda mesai saatleri 12 saatlere çıktı. Patronların gözünde daha önce birer köleydik. Şimdi ise gemi batarken kurtulacakları eşyalar haline geldik. Gidişat böyle iken bizim kurbanlık gibi beklememiz mi gerekir? Bence hayır. Her ne koşullar olursa olsun işten atmanın yasaklanmasını talep etmeliyiz ve bunun için mücadele etmeliyiz. Zarar ediyorum, iflas ilan edeceğim gibi bahanelerle işçi çıkaran, maaşları ödemeyen işletmelerin kamulaştırılması için mücadele etmeliyiz. Bu sistem devam ettikçe bu kriz daha uzun sürecek gibi. Biz işçilerin kendimizi kurtarması için birbirimize tutunmaktan, birlikte mücadele etmekten başka çözümümüz yok.

                                                                                                                      Manisa'dan bir metal işçisi

Mercedes işçisi hakkını korumayı bildi!

Ben uzun yıllardır Mercedes’in Hoşdere köyünde bulunan fabrikasında çalışıyorum. Geçtiğimiz ay erzak ve altın yardımına karşı fabrika yönetimi ekonomik krizi bahane ederek bizim erzaklarımız ve ikramiyelerimiz üzerinde tasarruf yapmaya çalışmıştı. 10 gün süren eylem ve protestolar sonucunda, yardımlarımız kesintisiz şekilde ödendi.

İşçiler olarak örgütlü davrandık ve Türk Metal sendikasının da taleplerimizin arkasında durmasını sağladık. Birlik olan işçi karşısında fabrika yönetimi kesintilerden geri adım atmak zorunda kaldı.

Tüm işçi kardeşlerimize selam olsun. Eğer bir kriz varsa bile, faturasını biz değil patronlar ödesin. Bunun için birlik olalım, tasarruf ya da fedakarlık adı altında haklarımıza saldırmalarına izin vermeyelim.

                                                                                 İstanbul Hoşdere Mercedes fabrikasından bir işçi

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2018 tarihli 109. sayısında yayınlanmıştır.