Metal Fabrikalarından Haberler

''Metal Fabrikalarından Haberler'' köşesinde metal sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.
 
 
Sözleşmenin hikayesini Pevrul’dan değil işçiden dinleyin

Fabrika içinde ve meydanlarda verdiğimiz mücadeleler MESS ve Türk Metal üzerinde çok büyük baskı yaratmıştır. Türk Metal'in göstermelik de olsa grev kararı alması bile bizim zorlamamızla olmuştur. Meydanlardaki eylemler fabrikadaki yürüyüşler de öyle.

Gelelim Türk Metal'in bu süreçte yaptıklarına. MESS ilk görüşmede dalga geçer gibi yüzde 3,2’lik bir teklif verdi. Buna karşılık Türk Metal mesailere gelmeme kararı aldı. Bu birçok işçi tarafından olumlu karşılandı. MESS’in verdiği teklifle ısrar etmesi üzerine defalarca Türk Metal'e iş durdurma eylemleri yapmamız gerekir diye baskılar yaptık. İş barışı diyerek, masada çözüm diyerek, her zamanki gibi yanaşmadılar.

Daha sonra Türk Metal meydanlarda MESS dayatmalarına  karşı eylem yapma kararı aldı. Fabrikada herkes iş durdurma ya da en azından iş yavaşlatma isterken Türk Metal üretime zarar vermekten hep kaçındı. Bunun üzerine fabrikada çoğunluk Türk Metal'e güvenmediği için meydanlara mitinge gitmeme kararı aldı. Mitinge giden arkadaşlar da fabrikada iş durdurma, grev taleplerini "şalter inecek bu iş bitecek " sloganı atarak fabrikanın sesini meydanlara taşımış oldu.

Pevrul Kavlak’ın Olay TV’de grev hakkında konuştuklarını hatırlayalım, “biz masada anlaşmadan yanayız, gerekirse greve de çıkarız ama masada anlaşacağımızı düşünüyorum” diyerek grev kararı almamak için direndi. Fabrikadaki baskılar üzerine grev kararı aldı. Grev kararı alırken “ülkemizi ve ekonomisini etkileyecek bir noktaya gelsin istemezdik, bizi bu noktaya getiren grev kararı almamızda mesuliyet MESS yönetimidir gelin bu yanlışınızdan geri dönün masada anlaşalım” diyerek sitem etti.

Düşünsenize grev kararı almaktan korkan, mücadele etmekten çekinen bir sendikamız var. MESS masa başında çözüm diyor, Türk Metal de aynı dili konuşuyor. Ekonomi zarar görmesin, üretim zarar görmesin diyor, Türk Metal de aynı dilden konuşuyor. Fabrikalarda ise bizler MESS'in anlayacağı dilden konuşmak gerektiğini hep söyledik. Yani greve çıkmayı savunduk. Pevrul, bizim grevimiz yasaklanmaz dese de daha greve çıkmadan hükümet grevi yasakladı. Türk Metal'in dört aşamalı kademeli grev taktiğini de boşa çıkardı. Yasaklanırsa 2 Şubat’ta çıkacaklar yasaklanır dediler. Öyle olmadı tüm fabrikalarda grev yasaklandı.

MESS'e en başından beri en büyük desteği veren ise Cumhurbaşkanı oldu. “Biz OHAL'i fabrikalar rahat çalışsın diye grev tehdidini engellemek için kullanıyoruz” diyerek patronlara büyük bir destek verdi. Sözde varoşların, işçinin, yoksulun partisi olarak kendini gösteren AKP yabancı patronlara destek vererek milli güvenliği tehdit ediyor düşüncesiyle işçinin hakkını aramasına engel oldu. Grevimizi yasakladı.

Bunun üzerine fabrikada çok büyük tepki oluştu. Grev yasağını tanımamamız gerektiğini düşünerek ne olursa olsun greve çıkalım diyerek sendikaya baskı yaptık. Sendika bunun üzerine yarım saatlik iş durdurma kararı aldı. Bu karara tepki gösterdik; yarım saat yetmez iş durduralım desek de Türk Metal mücadele etmekten kaçtı. Tekrardan MESS görüşme talep etti. Bu görüşme diğerlerinden daha uzun sürdüğü için biz sözleşme de imzalandı düşüncesi ile beklemeye başladık. Öyle de oldu, sabaha karşı mesaj geldi. Türk Metal sözleşmenin imzalandığını, sabah Olay TV’de açıklanacağını duyurdu.

Pevrul sözlerine her sözleşmede olduğu gibi yüzyılın sözleşmesi diye başladı. Sözleşmenin 2 yıl olacağını, kıdeme dayalı olduğunu açıkladığında herkes büyük bir sevinçle karşıladı. Daha sonra açıkladığı zam rakamlarının net değil brüt olduğunu söyleyince tepkiler artmaya başladı. Olmazsa olmaz dediğimiz kırmızı çizgiler geçilmemişti ama saat ücretinde bekleneni yine de alamadık.

Sonuçta her ne olduysa metal işçilerinin mücadelesi sayesinde oldu. İleride daha iyi kazanımlar  elde etmek istiyorsak geçmişte yaşadığımız yanlışlardan ders çıkartıp gelecek sözleşmeye daha güçlü bir şekilde hazırlık yapmalıyız. Unutmayalım ki hak verilmez alınır metal işçisi mücadele ile kazanır.

Bursa Oyak Renault’dan bir işçi

 

Zammı metal işçisi aldı Türk Metal değil

Merhaba arkadaşlar, sözleşmemiz imzalandı. Bugün sendika bürokratları sağda solda çok güzel sözleşme yaptık diye koltuklarını kabartırken unuttukları bir şey var. MESS 2015’te metal işçisinin gücünü gördüğü için %3,5’lerden %24'lere çıkmıştır. Alınan zammı toplu iş sözleşmesi masasında bürokrasi değil geçmişten bugüne mücadele eden metal işçileri almıştır. Sendika bürokratları sabaha kadar masada sizleri savunduk, öyle pazarlık yaptık dese de buna inanmıyoruz. Onlar işçiyi savunmadılar. İşçinin isyanını nasıl engelleriz diye tartıştılar.

Şimdi, gelen zammı değerlendirecek olursak eğer en düşük ücret ortalama 2500 TL civarında oluyor. Ancak enflasyonu hesaba kattığımız zaman bu para eriyip gidecek. Haliyle biz işçilerin de eline üç kuruş fazla para geçmesi için yine fazla mesai yapmaktan başka çare kalmayacak. Yani ağrı kesici hap gibi olacak bu sözleşme. Etkisi geçince sorunlar devam edecek.

Pevrul Kavlak anlaşma sağlanmadan önce; “bu tekliflere imza atarsak fabrikalarda huzur kalmaz” diye atıp tutuyordu. Asıl şimdi sormak lazım, attığı imzadan sonra fabrikaya huzur mu geldi? Bu imza atıldıktan sonra binlerce işçinin emeği çöpe gitti. Sıra MESS'e gelecek olursa eğer, bir fabrikada günde ortalama 1200 araba üretiliyor; her bir arabayı 60 bin liradan hesaplarsak günde ortalama 72 milyon lira para yapar. Bu paralar bizim alınterimizle üretiliyor, patronların cebine giriyor. Böyle bakınca zamlar kimine yüksek görünse de aslında devede kulak kalıyor. Tekrardan hatırlamak gerekirse alınan zam metal işçisinin zammıdır, sendika bürokratlarının değil. Onlar işçinin istediğini masada bıraktı.

Bursa Oyak Renault’dan bir işçi

 

Sendikanın söz verdiği MESS paralarını istiyoruz

Bosch işçisi olarak geçtiğimiz dönem eylemlerin ardından diğer fabrikaların aldığı 3600 liraya yakın MESS paralarını istiyoruz. O dönemde eylemlerin ardından MESS bu parayı vermek zorunda kalmıştı. Biz o dönemde yeni sözleşme imzalamıştık. Birleşik Metal’e geçiş süreci mahkemelik olduğu için 4 yıl sözleşme yapılmamıştı. 36 ay zamsız çalıştıktan sonra aldığımız zam oranları MESS sözleşmesinde alınanlardan fazlaydı. Diğer fabrikalar da haklı olarak Bosch sözleşmesindeki rakamları istemişti.

O yüzden MESS 3600 liralık iyileştirmeyi bir çok fabrikada yaptı. Aslında biz bu parayı çoktan unutmuştuk. Ama sendikacılar geldiler “biz bu parayı alırız, cebinizde bilin” dediler. Madem bunu söylediler. O zaman almalılar. Ayrıca bu meselenin diğer fabrikalardaki işçi arkadaşlarımızla bir ilgisi yok. Tamamen bizimle sendika arasında bir mesele. Aldıkları paralar, onların hakkı olan paradır. Az almışlardır. Bizim bu parayı istememizin sebebi sendikanın bu sözü vermiş olması. Sonuçta işçinin alacağı para başka işçinin cebinden çıkmıyor. Patronların cebinden çıkacak. Bizim üzerimizden yaptıkları kârlardan ödeyecekler. Bu yüzden kim patronlardan ne koparırsa, onu tüm işçilerin kazanımı olarak görmek lazım.

Bursa Bosch’tan bir işçi

 

Ne aldıysa isimsiz kahramanlar aldı

MESS, Türk Metal hatta Birleşik Metal da dahil buna… Kimse bize lütuf sunmadı. Sözleşmede aldığımız rakamlar hak ettiğimiz rakamlardır. Ne aldıysak bunu başta Reno olmak üzere Tofaş’ta, Mako’da öbür fabrikalarda mücadele eden isimsiz kahramanlara borçluyuz. O grevler olmasaydı biz yine yerimizde sayıyorduk.

Birçok arkadaş memnun gözüküyor ama işin doğrusu sözleşme hak ettiğimizin çok altında. Ama 10 yıldır her sözleşmede ekmeğimiz daha da küçüldü. Özellikle MESS ve Türk Metal el ele verip ölümü gösterdiler bugün sıtmaya razı ettiler. Olan budur. Yarın ölümü de sıtmayı da kabul etmeyip hakkımızı alacaksak isimsiz kahramanların yolundan gitmeliyiz.

Bursa Prysmian’dan bir işçi

 

2015’teki gibi kararlı olursak daha iyi sözleşmeler görebiliriz

İşçilere zafer diye sunulan anlaşmadan sonra detaylar ortaya çıkınca, ilk başta memnun olan kesimler şimdi çok da memnun değiller. Bütün her şeyi brüt üzerinden aktaran şişirilmiş miktarlar söylenmişti ama saat ücretleri kesinleşince hiç de güzel bir sözleşme olmadı. Sözleşmenin güzel yanı iki yıllık olması ve az da olsa kıdem zammı. Bu kazanımlar ve eski sözleşmelerde %8’i geçemeyen zamlar %25 civarı olduysa bunun sebebi 2015’teki fiili metal grevidir. İşçilerin kendi kazanımlarıdır. Bu yolda işinden olan tüm işçilerin de büyük payı vardır.

MESS bunları bildiği içindir ki eski sözleşmeler gibi düşük bir sözleşmeyi dayatamadı. Bunu yapsa etkileri 2015’ten daha büyük olurdu. Bunu ne MESS ne de tetikçi TM sendikası engelleyemezdi. Ne grev yasakları ne de sendikalar engel olamazdı. Kazanan az da olsa işçiler oldu. Kaybeden iktidar ve TM oldu. TM’ye güvensizlik daha da artıyor.

İlerleyen günlerde neler olacağını göreceğiz. Promosyon pazarlığı ve Tofaş’ın 50. yılı olması buradaki işçilerin beklentilerini arttırıyor. Tofaş’ın işçisine ne kadar değer verdiğini göreceğiz. Tofaş gazetesinde yazanları ve verilen söylevleri değil icraatı bekliyoruz. Üretim rekorları kıran işçiler ne alacak göreceğiz. %38’den %25’e düşen bir sendikanın, bundan sonraki yıllarda eskisi gibi enflasyon oranlarına geleceği bütün işçiler tarafından tahmin ediliyor. Bu yüzden ancak işçiler olarak 2015’teki gibi kararlı olursak daha güzel sözleşmeler görebiliriz. Fakat her şeyi TM’nin eline bırakırsak eskisi gibi hüsranla karşılaşırız.

Bursa Tofaş’tan bir işçi

Sendikanın lafını bile etmeyecekmişiz

Merhaba, ben Sistem Alüminyum’da çalışan bir kadın arkadaşınızım. Kadın olduğumu belirtmemin nedeni var. Sistem Alüminyum kadın işçi çalıştırmaya başlayalı henüz 3-4 ay olmuş. Bunun da yine alengirli bir sürü nedeni var. İş yerimiz kendisi/sermayesi büyük fakat zihniyeti küçük bir yer. Sürekli ufak hesaplar peşindeler. Koskoca hangar gibi alanda çalıştırdığı yüzlerce işçiye ısıtmak için reva gördükleri sistem, elektrik sobaları. Her tezgah başında birer elektrik sobası var. Sadece kendini ısıtan, kaldı ki tırlar için kapılar açıldığında kendini bile ısıtamayacak kadar yetersiz bu sobalar. Bir de zaten olması gerekenden eksik sürede molalar vermesine rağmen, molaya çıktığında sobasını kapatmayana cezalar verecek kadar fütursuzlar. Yani zaten koskoca firma, sobalarla ısıtmaktan utanmıyorsun bir de 10 dakika fazladan yanmasının hesabını yapıyorsun. İnsanlık dışı mesai saatlerinde (8 saat mesai, yani mesaiye kaldığında günde 16 saat çalışmış oluyorsunuz) işçiye yine reva gördükleri kaşarlı ekmek. Pardon çürümüş kaşarlı ekmek. Ayrıca çalışma koşulları da oldukça ağırdır Sistem’in. Adı Sistem fakat kurulu hiçbir sistemi yok. Her şey insan gücüyle, otomasyon diye bir şey yok. Tüm yükü işçilerinde. Tüm bu ağır çalışma şartlarına karşın ücreti de asgari ücret. Yani ağır sanayide vermesi gereken ücreti bile vermiyor. Örnekler o kadar çoğaltılabilir ki, biz yazarken, konuşurken utanırız onlar asla utanmadan kârlarına kâr katmaya devam ederler.

Şu sıralar görüyoruz sendikalı olan metal işçileri yüzde 25 zam oranlı sözleşme imzaladılar. Bizde ise kıdemli olanlar belki 50 lira zam alırlar diye bekliyorlar. Geçen gün ortaya bir laf saldılar, patron kesinlikle sendika istemiyormuş işyerinde, lafını bile etmeyecekmişiz. İstemez tabii. Hangi patron rahatı bozulsun ister? Hepsi işçinin örgütlülüğünden korkar. Ama tüm bu zorluklarımıza karşın bu Sistem karşısında tek başımıza yapabileceğimiz hiçbir şey olmuyor. Konuşacak olursan kendini kapıda buluyorsun. Bizim yapmamız gereken ya buradan gitmek ya da burayı daha çalışılabilir hale getirmek. Gideceksin de ne olacak, sanki diğer yerler daha mı iyi? Sendikalı yerde iş bulacaksın diye garanti mi var, işsizlik oranları almış başını gitmiş. Bizim yapmamız gereken belli, tek başına değil bir bütün olarak hareket etmek. Bunu da sendikalı olarak taçlandırmak. Bizim bu sistemi bozup buraya sendika sokup sistemlerine çomak sokmamız şart. Kurtuluşumuzun başka yolu yok.

Çorlu Sistem Alüminyum'dan bir işçi

 

Söke söke aldık!

Herkesin bildiği gibi, 120 bin metal işçisinin toplu sözleşme süreci Ocak ayında bitti. Ülkemizde bırakın zam almayı, iş bulmak çok zorken biz metal işçileri söke söke yüzde 25 zam aldık. Üzerine çok istediğimiz tamamlayıcı sağlık sigortamızı da aldık. Ama en önemlisi, iki yıllık sözleşmeyi metal patronlarına kabul ettirdik. Bir önceki dönemde üç yıllık sözleşme bizi maddi olarak çok zorlamıştı. İki yıllık sözleşme gerçekten çok güzel oldu bizim için. Fabrikamızda şimdi kendimize güvenimiz tavan yaptı. OHAL ortamında grevimiz “ertelenmişken”, kararlılığımız ve birliğimiz patronları dize getirmeye yetti. 2015 yılında yaşanan büyük metal grevlerinden ağzı yanmış patronlar, bizimle bilek güreşine girmeye cesaret edemedi. Çünkü biliyorlardı, Türk Metal sendikası da kendilerine yardım edemezdi. Türk Metal bizim kararlılığımızla patronu gözetemez oldu, süt dökmüş kediye döndü. Biz birlik olduğumuz sürece, karşımızda kimse duramaz. 2015 yılı ve bu yıl göstermiştir ki, tek çare birlik olmamızdır. Bir dahaki sözleşme dönemine kadar birlik olmaya devam, 2019'da görüşürüz!

Mercedes’ten bir işçi

 

Sendikanın girmediği fabrika kalmamalı

Ben Bursa'da sendikasız olarak bir metal fabrikasında çalışıyorum. Hepimizin de bildiği üzere toplu sözleşme dönemini sendikalı işçi arkadaşlarımız güzel sonuçlar elde ederek geçirdiler. Benim çalıştığım fabrikada da zam dönemiydi. Normalde beklediğimizin üzerinde bir zam oranı aldık: %14.4. Ancak önceki yıllara oranla yüksek bir zam oranı belirlenmiş olmasına rağmen fabrikada hiç kimse bu sonuçtan memnun kalmadı. Bunun en büyük nedeni Türk Metalli işçilerin kazanımlarıydı. Eğer diğer fabrikalarda zam oranları düşük olsaydı bizim fabrikada yapılan zam oranına karşı bu denli memnuniyetsizlik olmayacaktı. Aslında sendika olmayan mücadele olmayan bir fabrika için bu oranın iyi bir oran olduğunun herkes farkındadır. Peki neden bu yıl bu zam oranı bir anda yükseldi? Patronun artık işçilerimiz daha çok kazansın diyerek bu zammın yapılmadığını biliyoruz. Sendika olan fabrikalarda işçiler bu kadar yüksek kazanımlar elde etmişken bunu bilen diğer sendikasız işçilere çok düşük oranda zamlar yapıldığında verilecek tepkiden korktukları çok açıktır. Ancak oranı yüksek tutmalarına rağmen yine de bizleri tatmin edemediler. Hak ettiğimizi alıncaya kadar tatmin olmayacağımız da açıktır! Ve tabi ki bizlerin de birlik olarak bir an önce sendikalaşmamız gerekiyor. Burada esas önemli olan bir yerlerde verilen mücadelelerin diğer yerlere de bir şekilde etkisinin olduğudur. Ama esas bilmemiz gereken bu mücadelenin sadece bir yerlerde değil her yerde verilerek güçlerimizi birleştirerek daha ileriye taşınacağıdır. Sendikanın girmediği fabrika kalmaması dileğiyle.

Bursa'dan bir kadın metal işçisi

 

Sözleşme bitti, mücadeleye devam

ZF Sachs’ın da içinde olduğu yüz binlerce işçiyi ilgilendiren metal grup toplu sözleşmesi sona erdi. Bu ZF Sachs işçileri nezdinde, mücadelenin bittiği anlamına gelmiyor. Daha önce Türk Metal bünyesinde sözleşme imzalayan ZF işçileri ilk defa Birleşik Metal-İş çatısı altında bir sözleşme dönemi geçirdiler. ZF işçilerine göre 2 yıllık sözleşme ve kıdem zammının alınması olumludur. İstenen zam oranına ulaşılamasa da toplu sözleşmede sendikamız ve işçiler adına kırmızı çizgilerinden taviz verilmemesi değerlidir. Bu, grev yasağına rağmen greve çıkıyoruz diyen binlerce mücadeleci işçinin eseridir. 1000’e yakın ZF işçisi greve hazırdı. Her tezgahta her çay molasında greve nasıl çıkacağımız, grevde nasıl hareket etmemiz gerektiği tartışılıyordu. Fabrikalardaki bu canlılık ve enerji MESS’e geri adım attırdı.

Bizler, 2015 yılında metal fırtınanın bir parçası olarak fabrikamızdan Türk Metal’i kovduk. Bu dönemde senelik 1500 liralık GiftCard yani hediye çekimizi kazandık. ZF’ye özel olan bu durum bu seneye kadar devam etti. Ancak bu sözleşmede bu kazanılmış hakkımızı alamadık. Ayrıca diğer Birleşik Metal fabrikalarından farklı olarak 0.75 lira saat ücretlerimizde fark var. ZF patronunda ayrıca herkese saat ücretinde 0.75 lira zam talebimiz var.  Şimdi ZF işçisi, sendikamızın da desteğiyle yeni bir mücadeleye hazırlanıyor. Sözleşme bitti ama mücadele bitmeyecek!

Gebze ZF Sachs’tan bir işçi

 

HT Solar’da fiili grev ve işgal fiili toplu sözleşmeyle taçlandı!

Gazetemizi takip edenler, HT Solar’daki mücadelenin ayrıntılarına vakıflar. HT Solar işçileri Aralık 2017’de fabrikaya sendikayı soktu, Ocak 2018’in başında patronu masaya oturttu, aynı ayın sonunda da sözleşmeyi imzaladı. Pek çok insan 2 ay içinde bu derece ilerleme olmasına şaşırabilir. Ancak biz HT işçileri olarak şaşırmayı, durmayı, hukuki süreçleri beklemek yerine hakkımız olanı almak için gerekeni yapıyoruz. Ne gerekiyorsa onu… Eğer bunun adı işgalse işgal, eğer bunun adı üretimi yavaşlatmaysa üretimi yavaşlatma. HT Solar işçileri üretimi yavaşlatarak patronu masaya oturtmak zorunda kaldı. Fabrikada Birleşik Metal-İş sendikası çoğunluğu sağlayıp yetki başvurusu yapmıştı. HT patronu, yetkiye itiraz etti. 6 ay kadar süren itiraz davasının sonuçlanıp toplu sözleşme görüşmelerinin başlamasını tercih etmeyen HT Solar işçileri, patronun karşısında birliklerini koruyarak itirazı geri çektirdiler ve toplu sözleşmeyi imzaladılar. Maaş ve ikramiye olarak ücretlerde yüzde 20’nin üzerinde zam aldılar. Sosyal haklarını genişlettiler. HT Solar işçileri, patronun tüm hamlelerine karşı fiili mücadele vermeye devam edecek.

HT Solar’dan bir işçi

 

Ford’da grev süreci

Ben Kocaeli’de bulunan Ford Otosan fabrikasında çalışan bir işçiyim. Sizin de çok iyi bildiğiniz üzere MESS ile olan görüşmeler sonucunda toplu iş sözleşmemiz imzalandı. Kazanımlarımıza ve sonuca geçmeden önce sizlere bu sonuca kadar giden süreçten biraz bahsetmek isterim. İlk olarak bu süreç, MESS’in verdiği %3,2 ile başladı. MESS’in bu gülünç teklifine karşı bizim cevabımız mesaiye kalmama eylemleri oldu. Daha sonraki süreçte MESS sendikaları tekrardan görüşmeye çağırarak %6,4’lük bir teklifte bulundu. Bu teklife karşı biz metal işçilerinin cevabı mücadele ateşlerini şehir meydanlarına taşımak oldu. Fabrikalarımızı eylem alanlarına çevirerek kısmi iş durdurduk. Fabrikalarda sloganlarımızla MESS’i uyardık. Bu sürecin sonucunda grev kararı aldık. Fakat devlet, Bakanlar Kurulu kararıyla grevimizi yasakladı. Bu yasaklanma sonucunda Türk Metal sendikası her zamanki gibi işçi sınıfını yarı yolda bıraktı. Yasaklamaya karşı 30 dk’lık işe geç başlama gibi cılız bir eylemle karşılık verdi. İşçilerin bu eylem sırasında Türk Metal sendikasına karşı güvensizlikleri daha da ortaya çıktı. 30 Aralık tarihinde MESS tekrardan görüşmeye çağırdı, bu görüşme sonucunda %24’lük ve 2 yıllık bir sözleşmeye imza atıldı. Ama sözleşmeden sonra hala kafa karışıklıkları giderilmediği için zamların tam olarak ne kadar olduğu belirsiz olduğu için işçiler bu sözleşmeyi her yerde lanse edildiği gibi alkışlamadı. Kazanımlar her ne kadar diğer sözleşmelere göre bir nebze iyi olsa da gerek ekonomik kriz tehditi gerek enflasyonun durumu göz önüne alındığında zamlar yakın bir zamanda eriyebilir.

Şu da unutulmamalıdır ki %24’lük zam Türk Metal’inde boyunu aşan bir zamdır. 2015’te yapılan filli metal grevinin meyvesidir bu zamlar. Eğer ortada bir başarı var ise bu başarı ne Türk Metal’in ne de Pevrul’un başarısıdır. Bu başarı fabrikaları MESS’e dar eden metal işçilerinin başarısıdır. Eğer masada bir hak kaybımız varsa bunun sorumlusu sarı sendika Türk Metal’dir. Bundan sonra yapmamız gereken şey ise tabandan daha fazla örgütlülük, daha fazla kararlılık, daha fazla mücadele ve ne MESS’e ne sendika bürokratlarına ne de devlete haklarımızı gasp etmesine izin vermemek.

Ford Otosan’dan bir işçi

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2018 tarihli 101. sayısında yayınlanmıştır.