Metal fabrikalarından haberler

Gerçek gazetesi on binlerce işçinin bir araya gelerek, birliklerinden güç alarak başlattığı metal grevi dalgasının içinden, işçilerin kendi kaleminden fabrikalardaki deneyimleri aktarmaya devam ediyor. Aşağıda okuyacağınız yazılar Gerçek gazetesinin Ağustos 2015 tarihli 70. sayısında yayınlanmıştır. 

Grevden bu yana neler oldu?

Kapitalizmin öncü liderlerinden olan Koç yönetimi, her zaman yaptığı gibi baskılarla grevi bitirdi. İçeri girerken ne ile karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Tek bildiğimiz şey baskı ve eziyetlerin hat safhada olacağı idi. Yanılmamışız! Daha işbaşı yaptığımız ilk gün birkaç maddeden oluşan dayatmacı tutum olarak tabir ettiğimiz, normalde de olan ve hep göz ardı edilen kurallar önümüze getirilmiş, imzalanması istenmişti. Kimimiz korkudan, kimimiz düşünce değişikliğine gittiğini vurgulamak amacıyla imzaladı. Ama imzalamayan, boyun eğmeyen işçiler de çoktu. Tabi onlar 1-0 yenik başladı. Peki, neydi maddeler?

-Yemekten önce ve yemekten sonra sadece birer kez mola yapmamız isteniyor. Bu mola sadece 10 dakikadan oluşacak. Molalar haricinde kimse yerinden kıpırdamayacak. Telefonlar, yemek ve mola saatleri dışında kullanılmayacak. Ailelere, grup liderleri ve posta başlarının telefonları verilecek, acil durumlarda onlardan aranacak. (Resmen çalışırken dışarıyla irtibatını kes hiçbir şey düşünme) Soyunma odalarına sadece mola saatlerinde gidilecek. Ekip liderlerinden izin alınacak. (10dk. veriyorlar ve o uzun yolu gidip gelmemiz isteniyor) Kadınlar saçını toplayacak. Küpe, yüzük, kolye takmayacak. Erkekler saç sakal uzatmayacak. (Elinde tıraş bıçağıyla dolaşıp, insanların yanında kişiyi rezil eden ekip liderleri de cabası)Bunlar gibi saçma sapan birkaç madde daha var.

Fabrika yönetimi yaklaşık 150 işçiyi işten çıkardı ve işçi alımlarına hızla devam etti. Hala da devam ediyor. Alınan işçileri ilk önce Türk Metal'e üye yaptı. Fakat tepki toplayınca haziran ortası itibariyle alınan işçilerin anayasal özgürlüklerini sözde serbest bıraktı. Bu da temmuz maaşına kadar devam etti. Maaştan iki gün önce Türk Metal temsilcileri işçilerin evde olduğu zamanı kollayarak evlerini arayıp, sabah gidip sendikaya üye olmadıkları takdirde kimilerine “Sigortan başlamaz”, kimilerine “Maaş alamazsın”, kimilerine de “Haklardan yararlanamazsın, eksik maaş alırsın” diyerek tehdit etti.

Direnişçi işçiler içeride sindirilmek istendi. İki üç kişi yan yana gelerek konuşamaz hale geldik. Ramazan ayında arkadaş gruplarımızla iftara gittiğimizde, işe geldiğimiz an ekip liderleri tarafından "Hayırdır ne iş?", "Ne yapmaya çalışıyorsunuz?" diye sorgulanır olduk. Öyle ki özel hayatımıza bile müdahaleler başladı. Fakat Türk Metal eski Gölcük şube başkanı grup liderlerine, posta başlarına, ekip liderlerine iftar düzenledi. Her yemekte Türk Metal'in tekrar canlanması, tüm elemanların geri dönmeleri için telkinde bulunuldu. Azıcık baş kaldıranın başı ezilmeye, rotasyon adı altında işçiler süründürülmeye çalışıldı. Bayramdan bayrama gelen Gölcük şube başkanı Kadir Gecesi'nde gecenin bir vakti gelmiş kandil kutluyor. Direnişçi işçiler ya uzaklaştı ya da yüzüne bakmadı. Tabi sarı kartlar havada uçuştu.

İşçi kıyımları “Gözünün üstünde kaşın var” denilerek devam ediyor. Hatta açık kapıdan sonra -temmuz ayı sonu- işine dört elle sarılmış, eski sisteme geri dönmüş, sürekli mesailere kalıp, söylenilen her şeyi yapan bir arkadaşımız, “Performans düşüklüğü var” denilerek işten atıldı. Sürekli mesai var. Grev dönemindeki açık böyle kapatılacakmış. Bir nevi “Siz istediniz” diyorlar. Beş senelik Otosan hayatımda mesaisiz bir yıl görmedim ama bu kadarı da pes dedirtti. Ayrıca düşünce özgürlüğü, düşüncelerimizin sosyal medyada dile getirilmesi de yasaklandı. Ya ekip liderleri ya da personel yanına çağırıyor. Hal böyle olunca geri adım atanlar da oluyor. Ancak geri adımın sonu yok. Geri adım attıkça üzerimize gelmeye devam edecekler. Grevle başladığımız işi tamamlamak için yeni sendikamız Birleşik Metal'e üye olup, sahip çıkıp, sendikamızı denetlemeliyiz. Birliğimizi sağlar ve büyütürsek tüm bu sorunları aşabiliriz.

Ford Otosan'dan bir işçi

Türkiye'de sendikal anlayış çok sorunlu

Türkiye’de özellikle bazı iş kollarında; meselâ metal iş kolunda, sendikacılık tam bir sorun kaynağı. Açıkça belirtmek gerekirse, sendikalar bir nevi hemşericilik mantığıyla faaliyet göstermektedir. Sendika tüzüklerinde demokrasiden eser bulunmaz.

Sektörün en büyük sendikası Türk Metal’in tüzüğüne bakıldığında, bu tüzüğün ne kadar antidemokratik olduğu görülür. Bu sendika kralcı bir anlayışla yönetildiği sürece de böyle olmaya devam edecektir. Genel merkez açısından da, şubeler açısından da bu böyledir maalesef. En tepede sözde bir kral ve kralın yeğeni, kuzeni, akrabası ya da akrabasının yakınları; son olarak bir de yalakaları şube başkanlıklarına çöreklenir. Bu faşizan ve antidemokratik anlayış var olduğu sürece bu durum hep devam edecektir. İyi de bu sistem nereye kadar gidecektir?

Bu kötü gidişe dur diyecek olan kitle tabii ki işçi sınıfıdır! Tıpkı Bursa örneğinde olduğu gibi. Çünkü emekçi kör değildir, aptal yerine konulmaktan hiç hoşlanmaz. En basitinden iş yeri temsilcileri bile rahatından ödün vermeyerek, sürekli işveren kanunlarına dayalı bir hegemonya saltanatı sürerek, yine işverenle bir olup işçi çıkararak ve açılan işe iade davalarında bile mahkemelerde işveren şahitliği yaparak sürekli şimşekleri üstüne çekmektedir. İşte Bursa’da başlayan yangının en büyük nedenlerinden biri de aslında budur. Üç yıllık rezalet sözleşme sadece ateşlemeye yarayan bir fitile dönüşmüştür.

Şimdilerde tüzük yenilenecek ve genel kurul yapılacak gibi açıklamalar yapılıyor. Ne değişir ki? Belki birkaç isimle yollar ayrılacak ama sonuç olarak zihniyet hep aynı kalacak. Bence, gerçek bir demokratik irade ve adilce seçilmiş yönetimlerle büyük işler başarılır. Tabanın sesine kulak verdiğinizde ve alınacak bazı önemli kararları referandum yöntemiyle tabanın verdiği talimat doğrultusunda uyguladığınızda nasıl başarılı bir grafik ortaya çıkar görmeniz gerekir. İpleri elimize alana dek biz onu ne görebilir ne de duyabiliriz.Selam olsun Bursa metal emekçisine!

Manisa’dan Türk Metal üyesi bir işçi

İşçiler Türk Metal'i sınıyor

Türk Metal, kurulduğu yıldan beri metal işçileri üzerinde ikinci bir patron gibi faaliyet göstermekteydi. Sendika için işçilerin sorunları önemli değildi, önemli olan patronların daha fazla kâr sağlamasıydı. Bu tavrı nedeniyle, patronlar işçilerin sendikal talepleri olduğunda bu sendikayı devreye sokuyor, bir yandan işçilerin sendika hayallerini yerle bir ediyor bir yandan da kendisinin yapamadığı pek çok şeyi sendikacılara yaptırıyordu. Türk Metal bugünlere patronlarla el ele geldi. Devlet eliyle de büyütülen Türkiye’nin “en büyük” sendikası yıllardır patronların sendikası MESS ile flört halindeydi.

2014/2016 grup toplu sözleşmeleri süreci üç yıllık satış sözleşmesi ile gündeme geldi. Sözleşmenin imzalanmasından bir süre sonra Bursa Bosch fabrikasında imzalanan ayrıcalıklı sözleşme Türk Metal sendikasının ayağına dolandı. Bir yandan Bursa Bosch üzerinden fabrikalarını Birleşik Metal’e kaptırma korkusu diğer yandan da işçilerin örgütlü yapısı Türk Metal’i Bosch’ta ileri bir adım atmaya zorladı. Bunun üzerine, Bursa otomotiv sektörü başta olmak üzere büyük bir isyan patlak verdi. İşçiler önce Bosch sözleşmesini örnek göstererek sendikayı göreve çağırdı. Fabrikalarda “İşçiler burada sendika nerede?” sloganları yükseldi. Türk Metal ise tam da kendinden beklenen cevabı verdi: İşçileri tehdit etmek ve şiddet kullanmak. Bursa Meydan’da metal işçileri eylem yaptılar. Bosch sözleşmesinin aynısının ek protokolle kendilerine de yansıtılmasını istediler ve sendikaya iki haftalık süre verdiler. Bu sürenin sonunda işçiler kent meydanında büyük bir eylem yaptılar. Sendika görevlileri ve yandaşları ise işçilerin talebine kulak vermek yerine mitinge saldırdılar.

Geçen süre boyunca sendikanın ek protokol imzalamak adına en küçük bir adım atmayışı işçilerde sendikaya karşı tepkiyi en üst düzeye çıkardı. “Türk Metal istifa!” sloganı beklendiği etkiyi yarattı. Türk Metal’e ve onun nezdinde sarı sendikalara olan öfke açığa çıktı. Kısa süre içinde işçilerin istifaları 20 binin üzerine çıktı. Eylemler ve istifalar Bursa’dan diğer sanayi havzalarına dalga dalga yayıldı. İşçilerin fiili grevleri kazanım sağladı. Önce 1.000 TL tüm MESS kapsamında olan fabrikalara yatırıldı. Ardından da 3.500 TL’lik brüt ücret tutarında iyileştirme ücretinin MESS sözleşmesi kapsamındaki fabrikaların işçilerine zamana yayılarak verileceği söylendi.
İşçilerin en büyük talebi ücret artışlarının saat ücretlerine yansıtılmasıydı. MESS ise grevdeki işçilerin ücret farkı taleplerini kabul ederken bu artışları saat ücretine yansıtmama konusunda kararlıydı. Türkiye’nin “en büyük” sendikası neden artışın saat ücretlerine yansıtılması için hiçbir çaba sarf etmedi? Eylemler bir nebze olsun duraklayınca sendikadan bir açıklama yapıldı. “Biz yıllardır antidemokratik bir yapıydık; şimdi fabrikalar da sandıklar kuracağız, işçi kendi temsilcisini kendisi seçecek” anlamında bir açıklamaydı. Verilen söze göre Türk Metal’in örgütlü olduğu tüm fabrikalarda ağustos ayındaki genel kuruldan sonra temsilcilik seçimleri yapılacak. Sendika ağalarını genel kurul heyecanı sararken, biz Türk Metal üyesi işçileri bir merak sardı. Bizler bu genel kurulun bir an önce bitmesini ve verilen sözlerin tutulmasını bekliyoruz. Türk Metal sendikası bu demokrasi sınavından gerçekten geçebilecek mi merak ediyoruz.

Türk Metal üyesi bir işçi

Onlara kâr ettirdikçe değerliyiz, onlara karşı mücadele ettikçe tehlikeyiz

Ağustos başında fabrikadaki tüm işçiler zorunlu olarak yıllık izne çıkarıldı. Yeni dönem yeniliklerle başlayacakmış. 3 vardiyalı sisteme geçiş olacak. Ama fabrikada işçi sayısı yetersiz. Çok sayıda işçi alımı var. Gelenlerin çoğu da fazla zaman geçmeden işi bırakıyor. İşler ağırlaşıyor. Yeni girenler “Böyle çalışma olur mu?” diye soruyorlar, “Bize farklı anlatılmıştı” diyorlar. Yakında patron çalıştıracak işçi bulamayacak.

Yeni dönemde iki yeni modelin üretileceği söyleniyor. Geçen hafta yönetim, tüm çalışanlara Ata altını hediye etti. Genelde yeni model çıktıktan sonra bir hediye verilirdi. Gelenek buydu. İlk kez yeni model çıkmadan hediye verdiler. Onlar için değerliymişiz. Evet biliyoruz. Çünkü bütün değerleri biz üretiyoruz onlar da kârları ceplerine indiriyorlar. Belli ki önümüzdeki dönemde büyük kâr beklentisi içindeler. Bu yüzden ipleri de sıkı tutmak istiyorlar. Bir yandan “Bizim için değerlisiniz” diyorlar öte yandan tutanak tutma söz konusuysa hiçbirimize acımıyorlar. En son fotoğraf çekip Diriliş Tofaş isimli Facebook sayfasına yükleyen arkadaşlara tutanak tutuldu.

Sendika konusundaysa, Çelik-İş'e geçişlerin ardından sendikanın bir ağırlığını göremedik. Bu yüzden üye kayıpları yaşıyorlar. Ama Türk Metal'e dönüş yok. Olmamalı da. Sendikadan beklenti içinde olmadan tabanda örgütlenmeye devam etmek gerekli.

Tofaş'tan bir işçi

Birleşik Metal'de karar kıldık

Oyak Renault'da uzun bir mücadelenin sonunda bugünlere geldik. Mücadelenin odağında hep biz yer aldık. Diğer fabrikaların, “Oyak Renault ne alacaksa biz de onu istiyoruz” gibi söylemler içinde olması bizi de zorladı. “Her şeyi devletten beklememek gerek” denir. Tıpkı onun gibi her şeyi Renault işçisinden beklememek lazım. Şimdi uzun tartışmalardan sonra Birleşik Metal'de karar kıldık. Türk Metal'in fabrikayı dayanışma aidatında bırakmak ve sözleşme dönemi yaklaşırken tekrar saldırmak şeklinde planı var. Bu plana Birleşik Metal'e geçerek son verebiliriz. Birleşik Metal'e geçen arkadaşlar bunu göğsünü gererek yapmalı, tüm arkadaşlarına duyurmalı. Emek mücadelesinde sağ sol diye bakmamak lazım. Çoğumuz sağ görüşlüyüz ama hakkımızı en iyi Birleşik Metal savunacağı için, deneyime ve güce ihtiyaç duyduğumuz için bu seçimi yaptık. Pek çok arkadaşımız da ön yargılarını bir kenara bırakarak Birleşik Metal diyor. Ayrıca siyasi görüşümüz ne olursa olsun emek mücadelesini en iyi solun verdiği de bir gerçek.

Oyak Renault'dan bir işçi

Renault işçisi ile birlikte biz de kazandık, şimdi yeni kazanımlar için birleşmeliyiz

Prysmian'da çalışan bir metal işçisi olarak Renault işçilerine seslenmek istiyorum:

Yürekli Renault işçileri! Sizin başlattığınız mücadeleden çok şey öğrendik, hem birlik olarak neleri başarabileceğimizi göstermesi açısından hem de ekonomik olarak mücadeleniz bizlere de çok şey kattı. Renault ile başlayan grevlerin MESS'te yarattığı korku, pek çok fabrikanın işçileri için ekonomik bir rahatlamaya sebep oldu. Sizlerin aslan gibi kaleyi beklemeniz sonucunda bizde bile iyileştirmeler oldu. Çünkü dik duruşun bizim fabrikalara da yansımasından korktular. Bugün bize yaptıkları iyileştirmeleri lütuf gibi gösteriyorlar. Ama hepsi bizim hakkımızdır.

Şimdi birliğimizi kuvvetlendirme zamanı. Mevcut sistemde sendikalar istenen düzeyde değil ama mevcutlar içinde en iyisi sizlerin de örgütlenmeye başladığınız Birleşik Metal Sendikası. Pek çok eksikleri olabilir ama en önemlisi sendikamızda demokratik seçimler var, pek çok konuda tabana sorularak hareket ediliyor. Dolayısıyla da eksiklerin ve yanlışların değiştirilip dönüştürülebilme olanağı var. Birleşik Metal yıllardır bu sektörde 20 bin kadar işçiyle direniyor. Grevlerin başlamasına vesile olan Bosch sözleşmesinde de Birleşik Metal'in çoban ateşini yakmasının büyük etkisi oldu. Bir de beraber olursak, daha da güçlenirsek neler yapabileceğimizi düşünün.

Kararsız arkadaşlar, Türk Metal'in kara propagandasından etkileniyorlar. Yok solcu yok HDP'li diye Birleşik Metal'i farklı göstermeye çalışıyorlar. Benim sendikada herhangi bir görevim yok. Tabanda bir işçiyim. Bizim fabrikamızda da, Gönen'de eğitim toplantılarında da gördüğüm şudur ki bu sendika çatısı altında her görüşten, inançtan insan var. İsteyen namazını kılıyor, ibadetini yapıyor, görüşlerini dile getirebiliyor. Bir sıkıntı olursa da üstesinden gelmek için mekanizmalar mevcut. Yalanlara kulak asmayalım. Birleşelim ve gücümüzü büyütelim.

Prysmian'dan bir işçi

Sendikalaşma şart

Biz metal kablo üreten bir fabrikayız. Fabrikada uzun zamandır ciddi iş güvenliği problemleri yaşanıyordu. Sendikal örgütlülük çabamız oldu ama henüz sonuç alamadık. Baskılar yüzünden bir süre durduk. Ama yine de sorunlara karşı sesimizi çıkartarak bazı şeylerin düzelmesini sağladık. Son dönemde iş güvenliği açısından durum daha iyi. Ama bu sefer de mesailerde sıkıntı yaşıyoruz. Bayramda, tatilde çift mesai hakkımızı gasp ediyorlar. Bir gün çalışmaya bir günlük ücret veriyorlar. Apaçık yasayı çiğniyorlar. Sonuçta bir yeri düzeltsek başka yer bozuluyor. Sendikalaşma olmadan durumumuzu tamamen düzeltmemiz mümkün değil.

Bilecik'ten bir metal işçisi

İşçiler örgütlense, bilgilendirilse, bazı şeyler değişebilir

Tofaş'ta çalışan bir işçiyim. Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Tofaş'taki işçilerden bahsedeyim. Çoğu işçinin sorunları aynıdır. İşçilerin yüzde 95'inin borcu var. Bakmakla sorumlu olduğu insanlar, eşi, çocuklarının eğitimleri... Bu çoğu şeyi etkiliyor ve çoğu insana şükretmesi öğretilmiş. “Buna da şükür, daha kötüsü de olabilir” diyerek uyutuluyorlar. Eğitimsiz olmanın ve sınıf bilincine sahip olmamanın yanı sıra bu etkenler çok etkiliyor. Çoğu şeyin farkındalar ama işsiz kalma korkusu var. Sömürüye alışılması, bazı gelenekler, dini sebepler işçileri hep kısıtlıyor. Kalıplaşmış kurallar, çalışma saatleri gibi etkenler de var. Türkiye'de olanları ve yasaları çoğumuz bilmiyoruz. İşçi sınıfı kendini geliştirmede çok yetersiz. Okumuyoruz, bilgi kirliliği çok. 80 kişi işten atıldı ama çıkartılan kişilere destek verilmedi. Sıranın ona geleceğini düşünmemesi, düşünse bile ailesi ve etrafındaki insanların etkisi bir şey yapmasına hep engel. 8 günlük eylemde insanlar o duruma düşünce kanunları yasaları öğrenmeye başladı. Herkes ya bir yakınından ya da arkadaşından ya da avukatları arayarak bilgi edindi. İşçiler örgütlense, bilgilendirilse, bazı şeyler değişebilir ama bunu ne sarı sendika ister ne patron ne de hükümetler. Çünkü işçiler o zaman hesap sormaya kalkarlar ki bu patron için de, işbirlikçi sendikalar için de, hükümetler için de iyi olmaz.

Tofaş'tan bir işçi