Kıdem tazminatının fona devri iş güvencesinin tamamen yok edilmesi ve işçinin alın terinin yağmalanmasıdır!

Kıdem tazminatının fona devri iş güvencesinin tamamen yok edilmesi ve işçinin alın terinin yağmalanmasıdır!

İşçilerin elinde kalan son iş güvencesi olan kıdem tazminatı saldırı altında. Kıdem tazminatının fona devredilmesi 2019 Cumhurbaşkanlığı programına girmiş durumda. Mevcut kıdem tazminatı uygulamasının kaldırılarak bireysel bir sigorta sistemine dönüştürülüp fona devredilmesi öngörülüyor. Sadece fon değil, her kıdem yılı için brüt 30 günlük maaş tutarındaki tazminatın miktarı da masaya getirilecek. Özellikle patronlar fona devrin yanı sıra tazminat miktarının düşürülmesi için bastırıyor.

Tabii ki kıdem tazminatı hakkına saldırı da her zaman olduğu gibi makyajlanarak ve parlak bir paket içinde gündeme getiriliyor. AKP iktidarı, “işçilerin elindeki son iş güvencesini de kaldıracağız, patronlara düşük maliyetli ve pürüzsüz işten atma olanağı sağlayacağız, işçiden kesilerek oluşturulacak fonu da işsizlik sigortası fonu gibi yağmalayacağız” diye gelmiyor. Gerçek bu olduğu halde onun yerine herkesin kıdem tazminatı almasını sağlamak için bu düzenlemeyi yaptıklarını söylüyorlar.

DİSK ve Türk-İş kıdem tazminatı kırmızı çizgi diyor! Hak-İş kıdem tazminatını bırakmaya hazır!

DİSK ve Türk-İş’in kıdem tazminatını kırmızı çizgi ve genel grev sebebi olarak gören genel kurul kararları var. AKP’nin bu kandırmacasının işçiler içindeki temsilcisi ise Hak-İş. Uzun bir süredir AKP’nin işçi kolu gibi çalışan bu konfederasyon, bir kez daha kıdem tazminatının fona devredilmesine taraftar olduklarını açıkladı. Hak-İş de işçilerin çoğunluğunun kıdem tazminatı alamadığını gündeme getiriyor ve bu temelde fonu savunuyor.

Sendikalaşmanın olduğu yerde kıdem tazminatı sorunu yok

Burada büyük bir çarpıtma var. İşçilerin çoğunluğunun kıdem tazminatı alamamasının sebebi mevcut yasanın yetersizliği değil, bu yasanın patronlar tarafından sürekli ve sistematik olarak çiğnenmesidir. Bugün kıdem tazminatını sorunsuz alabilen işçiler kimdir diye baktığımızda sendikalı işçileri görürüz. Çünkü sendikalar pek çok eksikleri ve yanlışları olsa da en azından işyerlerinde patronların göz göre göre yasaları çiğnemesine engel olmaktadır. Bugün işçilerin büyük çoğunluğunun hak ettiği halde kıdem tazminatını alamamasının esas sebebi sendikalaşma oranlarının yüzde 12’lerde olmasıdır. Dolayısıyla kıdem tazminatı sorununun çözümü her şeyden önce sendikalaşma önündeki engellerin kaldırılmasından geçer.

Kıdem tazminatını değil, 25’e 2’yi kaldırın

Patronların kıdem tazminatı hakkını gasp etme yöntemlerinden biri de iş yasasındaki kötü ünlü, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri başlıklı 25’e 2 maddesidir. Patronlar bu madde sayesinde işçilere iftira atarak, iş akdinin feshini haklı gösterip kıdem tazminatı hakkını gasp etmektedir. Burada da hukukun evrensel ilkelerinden “iddia sahibi, iddiasını ispatla mükelleftir” ilkesinin çiğnenmesi söz konusudur. Zira suçlamayı yapan patrondur; ancak masum olduğunu ispatlaması gereken işçi olmakta, bu nedenle işe iade davası açmak zorunda kalmaktadır. Bunun yanı sıra işe iade davalarının ezici çoğunluğu işçi lehine sonuçlanmakta yani iftira atıldığı hukuken de tescillenmektedir. Ancak işçiler hak ettikleri tazminatı alabilmek için mahkeme kapılarında süründürülmektedir. Bu durum patronu iftira atmaktan değil, işçiyi hakkını aramaktan caydırmaktadır. Sorunun çözümü için kıdem tazminatı hakkı değil, 25’e 2 kaldırılmalıdır.

İşsizlik fonu gibi kıdem fonunu da yağmalayacaklar

Nihayet fona devir planının iyi niyetli olmadığı işsizlik sigortası fonunun başına gelenlerden bellidir. Koşulların zorluğu nedeniyle işçiler işsizlik sigortasından hak ettiğince yararlanamamaktadır. Bununla birlikte fonda biriken milyarlar sürekli olarak yağmalanmaktadır. Üstelik işsizlik fonunun amacı dışında kullanılamayacağına dair açık yasal hükümler bulunmasına rağmen. En son işsizlik fonunda 11 milyar liralık bir meblağ piyasa oranlarının yarısı kadar faizle kamu bankalarından tahvil alımı için harcandı. Piyasa faizlerinin yüzde 20’nin üzerinde olduğu bir dönemde bu bankaların tahvilleri yüzde 10,20 faizle alındı. İşsizlik fonu ile ilgili yasada fonda biriken paranın piyasa koşullarına uygun nemalandırılması hakkında da açık hüküm bulunuyor. Bu kamu bankalarının yine piyasadan düşük faizlerle inşaat baronlarını fonladığını ve böylece bankaların asalak müteahhitleri iflastan kurtarmak için hükümet tarafından seferber edildiğini biliyoruz. Açık yasal güvencelere rağmen işsizlik fonu bu şekilde yağmalanıyorsa varın kıdem tazminatı fonunun başına ne geleceğini siz düşünün!  

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2018 tarihli 111. sayısında yayınlanmıştır.