Kasım 2019 Fabrikalardan haberler

Kasım 2019 Fabrikalardan haberler

Kanımızı emen patronların tepesine yumruğumuzu indirme vakti geldi

Merhaba dostlar. Krizin etkisini artık kemiklerimize kadar hisseder olduk. Uzun çalışma saatleri, verilmeyen ya da geç verilen maaşlar, alev alev yanan mutfağımız… Elimizi neye atsak elimiz yanıyor. Bırakın artık ay sonuna kadar kıt kanaat yettirdiğimiz ücretlerimizi, artık her aya eksiye düşerek başlıyoruz. Kredi kartları borç içinde, faturaları ödeyemiyoruz, öyle zor bir süreçteyiz ki veresiye yazdırmaktan mahallemizin esnafının yüzüne bile bakamaz olduk. Patronlar kârlarına kâr katabilmek için bizi suyumuz çıkana kadar çalıştıradursun, bizim ne takatimiz kaldı ne de onlara bir kuruş kazandıracak isteğimiz. Krizin ve işsizler ordusunun farkında olan patronlar bu durumu çıkarları için kullanıyorlar. Öyle ki artık patronumuz Pazar günlerinin tatil olmasından bile şikayetçi. Onlar için ücretli köleden başka hiçbir şey değiliz. Kıdem hakkımıza saldırıyorlar, bizleri açlığa mahkum ediyorlar, yetmiyor haftalık iznimize göz dikiyorlar. Onlar bizden çaldıkça biz daha çok öfkeleniyoruz. Bizden alacakları bir canımız kaldı, boynumuzu bükersek, bu alçak patronlar onu da alırlar. Artık şunun farkına varalım kardeşlerim, bizim örgütlü mücadele etmekten başka şansımız yok. Dünya kaynıyor, işçiler ve emekçiler bu bozuk düzene kafa tutuyor. Artık biz de iş yerlerimizde, fabrikalarımızda, atölyelerimizde, mahallemizde ve sınıf kardeşlerimizle temas edebileceğimiz her yerde patronların ikiyüzlülüğünü teşhir edelim. Gasp edilen ve edilmek istenen haklarımız için mücadele edelim.

 İzmir’den bir gıda işçisi

 

Bu gidişata dur diyecek biziz

Merhaba yoldaşlar. Ben tütün fabrikasında depo bölümünde sezonluk çalışan işçiyim. Her iş kolunda olduğu gibi bizde de bazı zorluklar var. Örneğin depo çok soğuk. Öyle zamanlar oluyor parmaklarımız donuyor üşümekten çalışamıyoruz. Havalandırma var olmasına var ama çalışmıyor. Göstermelik. Defalarca patrona söylememize rağmen çözüm bulunmadı. Bizde soğuğa karşı koruyucu kıyafet istedik ama bu sefer de göstermelik incecik bir polar dışında hiçbir şey verilmedi. Tek bir kolisi 200 kilo olan tütün kolileri folkliftlerle kaldırılıyor ama hiçbir koruyucu kask vb önlem alınmadan. Üstelik çelik paletler taşıyor o kolileri. Bir de üstündeki kolileri hesap edersek paletlerin devrilmesi ya da yıkılması felakete yol açar. Göz göre göre buna bir önlem alınmıyor. Bunlar yetmezmiş gibi iki günlük bayat yemekleri yiyoruz öğlen paydosunda. Bazen tahammülümüz kalmıyor kendi yemeğimizi evden getirip imece usulü yiyoruz. Göründüğü gibi işçinin, emekçinin sorunları bitmiyor. Patronlar sıcak odalarında rahat koltuklarında sefa sürerken biz çelik paletlerin altında, buz gibi depolarda ezilme tehlikesiyle burun buruna çalışıyoruz. Bize reva gördükleri şeyler kaderimiz değil. Biz ne zaman bir olsak, düzgün şartlarda çalışmak için hakkımız olanın arkasında dursak işte o zaman istediğimizi alırız. Çektiğimiz eziyetleri aklımızın bir kenarına yazıp geç olmadan mücadeleye başlamamız lazım. Herkese selam yoldaşlar.

İzmir Sunel tütün fabrikasından bir işçi

 

555. Gün... 

555. 555. Beşyüzellibeş(!)

Sesli bir şekilde 555'e kadar sayın desek, kaçınız sayabilir sıkılmadan, usanmadan?

Cargill işçileriyiz biz, direnişçi işçiler;

Hani şu 555 gün evvel, sırf anayasal hakları olan sendikaya üye  oldukları için kovulan, itilen, ötekileştirilen işçiler. Hani şu günlerdir, haftalardır, aylardır direnen, mevsimleri deviren, fabrikanın kapısında yatan işçiler. Hani şu birçoğunuzun duymadığı, bilmediği, birçoğunuzun gazetelerin bilmem kaçıncı sayfasında 3-5 satırlık küçük puntolarla haberini gördüğü işçiler.

Bizler Cargill işçileri

Yokluğu bölüştük 555 gündür. Acıyı bölüştük, kederi bölüştük. Payımıza düşen, kader diye dayattıkları zulmü bölüştük. Mücadeleye başladığımız ilk günlerde, slogan atmayı bilmeyen koca koca adamlarken, çocuklarımıza bırakacağımız kocaman bir geleceğin, kocaman bir hikâyenin mimarlarıyız belki de şimdilerde…

Yılmadık…

Yılmadık çünkü bizler hayal kurmadık, bizler yalnızca inandık...

Vazgeçmedik…

Vazgeçmedik çünkü, vazgeçersek kaybedilecek gelecekleri vardı evlatlarımızın… 

Unutmadık... 

Ataşehir Palladium Tower önünde beton üstünde yatarken, yanımıza gelen bir iş adamının, "kaç para için yatıyorsunuz burada" demesini de, gecenin ayazında, saatin 2’sinde bir tencere sıcak çorbayla yanımıza gelen Selma Teyze'yi de unutmadık.

Bizler Cargill işçileri...

Bizler söz verdik birbirimize, ailemize, çocuklarımıza. Bize inanan herkese bizler bu mücadeleyi kazanacağız ve hikâyesi olacağız işçi sınıfının…

Hani diyor ya şair, 

"Bugünlerden geriye,

Bir yarına gidenler kalır

Bir de yarınlar için direnenler..."

Selam Olsun. 

Cargill direnişinden bir işçi

 

İşsizlik fonu patronlar için değil biz işsiz kalan işçiler içindir

Turizm sezonu kapandı. Turizmde çalışan biz işçilerin yüzde 80’i her sabah yaptığımız gibi yatağından kalkıp işe gitmeyecek. Turizm sezonun kapanmasıyla beraber turizm patronları yazın kazandığı parayı korumak için ya da yeni bir otel açabilmek için bizim çalıştığımız otelleri kapatmaya başladılar. Biz işçileri de açlıktan ölmezsek bir daha ki sezon açıldığında kullanabilmek için askıya aldılar. Turizmde uygulanan askı uygulaması sayesinde hakkımız olan işsizlik maaşında da yararlanmaz hale geliyoruz. Çünkü biz devletin gözünde halen çalışır vaziyette oluyoruz. Sigortamız yok, maaşımız yok ya da sabah kalkıp gideceğimiz bir iş yerimizin olmamasına rağmen çalışıyoruz. Bu bahane ile de işsizlik maaşından yararlanamıyoruz. Bütün sezon ülkenin bütün patronları işsizlik fonunu talan ederken işsiz kaldığımızda biz işçiler yararlanamıyoruz. Askı döneminde geçinmek bizimde hakkımız. Koşulsuz şartsız işsizlik fonundan biz turizm işçileri yararlanmalıyız. Patronlar için değil biz turizm işçileri için fon kullanılmalıdır.

Bursa’dan bir turizm işçisi

Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2019 tarihli 122. sayısında yayınlanmıştır.