"Kadın İşçiler Kurulu" nasıl olmamalı? Fabrikada haklarımızı nasıl savunmalı?

"Kadın İşçiler Kurulu" nasıl olmamalı? Fabrikada haklarımızı nasıl savunmalı?

120 bin metal işçisini kapsayacak MESS sözleşmesi için Türk Metal ve Birleşik Metal- İş (BMİS) sendikaları taslaklarını açıkladı. Türk Metal taslağında ilk kez yer alan Kadın İşçiler Kurulu oluşturulması maddesiyle birlikte, kadın işçilerin fabrikalardaki durumu da bir tartışma konusu haline geldi. Türk Metal'in önerisi, kadın işçilerin iş yerinde maruz kaldığı her türlü ayrımcılığın, şiddetin ve tacizin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını ve kadınların kendi sorunlarına sahip çıkması için Kadın İşçiler Kurulu oluşturulmasını içeriyor. Bu zamana kadar sendikaların kadın işçilere yönelik faaliyetleri ağırlıklı olarak 8 Mart'ın örgütlenmesi, kadın işçilere yönelik eğitim seminerleri düzenlenmesi ve kaynak bulabilirlerse yayın çıkarmakla sınırlı kalmıştı. Kadın İşçiler Kurulu gibi bir maddenin sözleşme taslağına eklenmesi daha ileri bir adım gibi görülebilir. Tabii nasıl oluşturulacağına, çalışacağına bağlı olarak...

Türk Metal'in MESS sözleşme taslağı ile ilgili düzenlediği basın toplantısında Pevrul Kavlak, bu kurulun 2'si işçi, 2'si işveren temsilcisi olmak üzere toplam 4 kişiden oluşacağını, kurul üyelerinden birisinin kurula başkanlık edeceğini ve onun da dönüşümlü olacağını söyledi. Fabrikalarda, iş yerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili kurulların da benzer şekilde oluşturulduğunu biliyoruz. Alınmayan önlemler sonucu yaşanan iş cinayetleri ve iş kazaları hepimizin malumu. Bu kurulların nasıl çalıştığı, işçinin, çalışma koşulları üzerinde denetimi yerine nasıl "karşılıklı diyalog" mantığında sürece dahil edilerek uyuşturulmasının aracı olduğu ortada. Türk Metal'in önerdiği şekliyle Kadın İşçiler Kurulu da işçilerin talepleri için mücadele etmelerinin bir aracı olmayacaktır.

Büyük kapitalist şirketler, son yıllarda kadın konusunu kendi imajlarını düzeltmek için kullanıyor, birbiriyle bu alanda "sosyal sorumluluk projesi yapma" yarışına giriyor. Sermaye dünyasının dergisi Capital, "Kadın Dostu 100 Şirket"i açıklıyor. Neye göre? Toplam kadın çalışan sayısı, tüm çalışanlar arasında kadınların oranı gibi kriterlere göre. En fazla kadın çalışan sayısı olan şirket ünvanını kim almış? Lc Waikiki. Tekstil sektöründeki kadın işçi ağırlığını düşününce, devasa bir tekstil firmasının bu ünvanı alması şaşırtıcı değil. Kaç kadın çalışıyor diye sayıp kadın dostu demek kolay, o kadınların ne koşullarda çalıştığını söyleyen yok. Lc Waikiki değil miydi sendikalaşma girişimi karşısında kadın işçileri kapının önüne koyan? Kadın çalışan sayısı en fazla olan grup ünvanı da Koç Topluluğu'nun. Türkiye'nin açık ara en büyük sermaye grubu olduğu için bu ünvanı almış olmasın? Capital dergisi bir de kadın çalışanların ağırlıkta olduğu Koç şirketlerinde, Arçelik'te, Tat'ta, Divan Otelleri’nde, Yapı Kredi'de çalışan kadınlara sorsun bakalım, onlar ne ödülü verecekler acaba Koç Topluluğu'na? Örnekler uzar gider ama şimdi bir kez daha soralım: İşçi ve işveren temsilcilerinin eşit katılımıyla oluşturulacak bir Kadın İşçiler Kurulu ne işe yarar? O halde iş yerlerinde, fabrikalarda kadın işçilerin sorunları için kurullar oluşturulmasına evet ama patronların temsillerine hayır! Patron temsilcileri Kadın İşçiler Kurulu'ndan dışarı! Kurulun adı Kadın İşçiler Kurulu, içinde patron temsilcisi, bu ne iş?  

Kadın konusunu ayrıca Avrupa Birliği de sosyal diyalog zehrini sendikal alana zerk etmek için iki yüzlüce kullanıyor; fonlarla, projelerle kadınları mücadelecilikten uzaklaştırmaya çalışıyor. Yine kadınların ağırlıklı çalıştığı tekstil sektöründen bir örnek verelim. 2016 yılında Hak-İş'e bağlı Öz İplik-İş Sendikası, İsveç İstanbul Başkonsolosluğu tarafından finanse edilen, "Sendikalarda Kadın Liderler Yetiştirilmesi Projesi"ni başlattı. Bu ana proje kapsamında gerçekleştirilen bir dizi alt proje var. Başlıklarına bakalım: "Sosyal Diyalog ve Eğitim Yoluyla Kayıtlı İstihdamın Desteklenmesi Projesi", "Sosyal Diyalog Yoluyla Tekstil Sektöründe Çalışan Kadınların Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi Projesi", "ÇASGEM Tekstil Sektöründe Çalışan Kadınların İş Sağlığı ve Güvenliği ve Sosyal Diyalog Eğitimi Projesi", en komiği de "Avrupa'da Moda Tasarımı Projesi". Projelerin amaçları nasıl tanımlanıyor? İş sağlığı ve güvenliği konusunda kadın üyelerimizin farkındalığının arttırılması! Tabii ya, patronlar önlem almadığı için değil de moda deyimle kadınların farkındalığı olmadığı için iş kazalarının yaşandığını, meslek hastalıklarının ortaya çıktığını nasıl da unuttuk? Kayıt dışı istihdamın önüne de zaten işçilerde sigortalılık bilincinin geliştirilmesi ile geçilecek! Biz söylemiyoruz, kayıtlı istihdamı desteklemek için bu tür sosyal diyalog ve eğitim çalışmaları yaptıklarını onlar kendileri söylüyor.

Bu ortamda Türk Metal'in taslağında yer alan Kadın İşçiler Kurulu'nun da AB fonlarıyla finanse edilen, göstermelik, hatta daha da kötüsü sosyal diyalog zehri ile işçileri uyuşturan bu tür yapılar gibi olması tehlikesi var. Kadınların haklarının savunulması ve bu anlamda bir yapının oluşturulmasına sahip çıkarken, bu tehlikeyi de göz ardı etmemek gerek. Kadın işçilerin sorunlarının çözümüne evet! Sosyal diyaloga hayır!

Önümüzde tutulması gereken yolun örnekleri de mevcut. Sendikalarda, fabrikalarda kadın liderler, bizim tercih ettiğimiz şekilde söylersek öncü işçiler var. Ama onlar AB fonlarıyla, projeleriyle yetişmiyor. Onlar teorisiyle pratiğiyle eğitimini, fabrikalarda günbegün süren mücadelelerde, grev meydanlarında, direnişlerde, fabrika işgallerinde alıyor; oralarda öne çıkıyor ve sınıfına öncülük ediyorlar. İşçi sınıfı partilerinde örgütlenerek bilinçlerini daha da ileri taşıyorlar.

Değinmek istediğimiz son nokta, kadınların yaşadığı sorunlar üzerinden yükselen taleplerin, Türk Metal taslağında Kadın İşçiler Kurulu diye anılan yapılar tarafından nasıl savunulabileceğine ilişkin. Kadın işçilerin, en büyük sorunları ne sorusuna bugünün kriz ve hayat pahalılığı koşullarında verdiği ilk cevap elbette ücret. Bu, kadın erkek bütün işçilerin, bugün güncel olarak MESS sözleşmesi döneminde metal işçilerinin hep birlikte savunacakları bir talep. Peki ya diğerleri? Mesela kadınları en çok zorlayan şeylerden birisi olarak çalışma saatlerinin keyfi olması. Mesela son dakika haber verilen mesailerde çocuklarını bırakacak yer olmaması. Bunlar da birlikte savunabileceğimiz talepler olamaz mı?

Eğer genel anlamda çocukların bakımının sorumluluğunun sadece kadınların üzerinde olmaması için mücadele ediyorsak, bu bilinci adım adım yerleştirmek istiyorsak, bunu sağlamanın; mesailerin keyfi olmamasını, vardiyaların düzenlenmesini, her iş yerinde kreş olmasını, annelik ve doğum güvencesini fabrikada sadece kadın işçilerin değil, tüm işçilerin talebi olarak örgütlemekten daha iyi bir yolu olabilir mi? O halde Kadın İşçiler Kurulu yerine, fabrikalarda Kadın İşçi Sorunları Kurulları oluşturulsun! Erkek işçiler bu kurullarda azınlık olarak yer alsın. Böylece patronun işine geldiğinde fabrikada bu tür yapıları işçileri bölmek için kullanmasına izin verilmemiş olur. Bu kurullar aynı zamanda erkeklerin eğitimi için de kullanılır. Bu hakların hep birlikte savunularak kazanılması, güçlendirilmesi fabrikada bu mücadeleye öncülük edecek kadınları güçlendirir. İşçilerin kendi arasında var olan erkek egemen kalıpları kırar. Ama aynı zamanda tüm işçilerin patrona karşı kazandığı mevzileri arttırır.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2019 tarihli 121. sayısında yayınlanmıştır.