Hükümetten kamu işçisine kemer sıkma dayatması

Hükümetten kemer sıkma dayatması

Yaklaşık 200 bin kamu işçisini ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinde hükümet 2019’un ilk 6 ayı için yüzde 5 ikinci altı ayı için ise yüzde 4 zam teklif etti. Hükümetin önerisi yüksek enflasyon oranları karşısında bir zam değil, işçi ücretlerinde kesinti yapılması anlamına gelmektedir. Öte yandan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk “İnşallah uzlaşıyla kamuda çalışan işçilerimizin mali haklarını, imkanlar çerçevesinde düzenleyerek nihai bir sonuca ulaştıracağız” diyerek işçilere kemer sıkma dayatmasını “düzenleme” olarak lanse etmeye çalışıyor.

Türk-İş’in talebi

İşçi tarafını temsil eden Türk-İş ise en düşük kamu işçisi maaşının 3 bin 500 liraya çıkarılmasını, tüm kamu işçilerine seyyanen brüt 300 lira zam, zammın ardından ilk altı ay yüzde 15, iki, üç ve dördüncü altı aylar enflasyon+3 puan refah payı talep ediyor. 4 kişilik bir aile için yoksulluk sınırının 6.919 lira, açlık sınırının 2.123 lira olduğu yerde Türk-İş’in taleplerinin son derece mütevazı hatta yetersiz olduğu açık.

Uzlaşılacak bir taraf yok

Hükümetin önerisinin uzlaşılacak bir tarafı yoktur. Zaten Türk-İş Başkanı Ergün Atalay da bu öneriyle uzlaşmanın mümkün olmadığını söylemiştir. Ancak bu malumun ilamından başka bir anlam taşımaz. Ergün Atalay, “masada bitirmek istiyoruz”, “grev arzumuz ve talebimiz yok” gibi ifadelerle kendi sözlerini tekzip etmektedir. Oysa durum son derece ciddidir. Mesele sadece kamu işçilerinin ücretleriyle sınırlı olarak görülemez. Bu sözleşme hükümetin istediği oranlara yakın bağlanırsa başta yaklaşan MESS sözleşmeleri olmak üzere tüm patronlar bu sözleşmeyi bir mevzi olarak kullanacaktır. Kamu işçilerinin taleplerini kabul ettirmesi ise yine tüm işçi sınıfının mücadele gücünü ve koşullarını olumlu yönde etkileyecektir.  

Sadece ücretler değil haklar da tehdit altında

Bugün kamu işçisini enflasyona ezdirmeye çalışan hükümet yarın tüm işçi sınıfının haklarını tırpanlamaya yönelecektir. Kıdem tazminatının kaldırılarak fona devredilmesi, zorunlu BES gibi saldırı başlıklarının yanına patronlar esnek çalışmayı da eklemiştir. Bu hal ve şart altında grev demeyen bir sendikacı ne zaman grev diyecektir.

Ya grev ya ihanet!

Türk-İş hükümetin işçilerle alay edercesine takındığı tutum karşısında net bir şekilde grev hazırlıklarına başlamak zorundadır. Ergün Atalay, Türk-İş Konfederasyonu ve ilgili sendika yöneticileri bunun gereğini yapmaz ise ondan ve yanındaki bürokratlardan hesap sormak tüm Türk-İş üyesi işçilerin boynunun borcu olmalıdır.