Hava-İş genel kurulunu AKP hükümeti ve THY patronu kazandı

Sadece sivil havacılık işçileri için değil tüm Türkiye işçi sınıfı için önemli bir mevzi kaybedilmiş görünmektedir. Kazanan sınıf düşmanı olmuştur. Ancak sınıf mücadelesi açısından büyük kazançlar da vardır. Sınıf düşmanı bir genel kurul kazanmış olabilir ancak mücadelenin içinde sağlamlaşmış, direniş ve grev okullarından mezun olmuş bir militan işçi kuşağı oluşmuştur. Bu işçiler var olduğu sürece genel kurulun sonucu ne olursa olsun sınıf mücadelesi uzun vadede kazançlı çıkacaktır. Bir gün gelir de bu mücadelenin kahramanı öncü işçiler “biz de çok uğraştık bu işlerle, olmuyor işte değmezmiş” gibi cümleler kurmaya başlarsa işte esas kayıp o zaman olacaktır. Sınıf düşmanı o zaman kazanacaktır.

Hava-İş genel kurulu 7-8 Aralık tarihlerinde gerçekleştirildi ve yapılan seçimleri 133 oy alan Reform Hareketi kazandı. Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin’in listesi 73 oy aldı. Bir önceki genel kurulda bir oyla seçimleri kaybeden Gökkuşağı Hareketi ise genel kurulu boykot etti. 300 delegenin 89’u genel kurulda oy kullanmadı. Bu sonuçlarla birlikte 24 yıldır sendikanın genel başkanlığını yapmış olan Atillay Ayçin yerini Reform Hareketi’nden Ali Kemal Tatlıbal’a ve onun yönetimine bırakmış oldu.

Bu bilgiler Hava-İş genel kuruluna dair görünürdeki bilgiler. Ancak bunlar gerçeğe dair çok az şey ifade ediyor. Hava-İş’te olan bitene dair gerçek bir yorum yapabilmek için nasıl bir süreçte genel kurula gidildiğinin ve genel kurulda karşı karşıya gelen grupların kimi ve neyi temsil ettiğinin açıklıkla ortaya konulması gerekiyor.

Genel kurula nasıl bir süreçte gelindi?

Genel kurula giden sürece damgasını vuran şu gelişmeler olmuştur: 29 Mayıs 2012’de grev yasağına karşı yapılan eylem; bu eyleme katıldığı için işten atılan 305 işçinin halen süren direnişi; 15 Mayıs 2013’te başlayan yasal grev; bu grevin THY yönetiminin yasadışı uygulamaları (grevciler yerine işçi çalıştırma, grevcileri tehdit, farklı havayolu şirketlerinden hizmet satın alma, mahkeme kararlarını uygulamama vb.), polis baskısı (havalimanının binlerce polisle abluka altına alınması, grev gözcülerinin faaliyet yapmasının engellenmesi vb.) ve tüm bu yasadışı grev kırıcılığına kol kanat geren AKP hükümetinin desteği ile kırılması. Genel kurula doğru gelirken Hava-İş sendikası üyesi işçiler işte böyle birleşmiş bir cephe ile mücadele ediyordu.

Genel kurulu kim kazandı?

Hava-İş genel kurulunda seçimleri kazanan Reform Hareketi bizzat AKP ve THY yönetimi tarafından organize edilmiş bir gruptur. Grubun lideri Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın yeğeni Ömer Önder Haberdar. Seçimi kazanan başkan adayları Ali Kemal Tatlıbal, grev yasağına karşı grev hakkını savunmak için eylem yapmaları nedeniyle işten atılan 305 kişinin aleyhinde tanıklık yapan bir işbirlikçi. İşçiler aleyhinde mahkemede verdiği kendi ifadesine göre THY yönetimi tarafından kimlerin eyleme katıldığını tespit etmek, tereddüt içindekileri işe geri döndürmek üzere görevlendirilmiş bir ajan. Sendikacılıktan bihaber bir işveren kuklası. Atilay Ayçin genel kuruldaki konuşmasında grev yasağı getiren, grev günü havalimanına polis yığan AKP’nin işçi düşmanı politikalarını eleştirmeye başlar başlamaz,  grubuyla salonu boşaltan bir AKP militanı. Genel kurulu bu grup ve adayı, yani AKP ve THY işvereni kazandı.

Gökkuşağı’ndan geriye bir tek turuncu renk kaldı

Gökkuşağı Hareketi, Atilay Ayçin ve ekibine yönelik eleştirilerle sendikada muhalefet bayrağını yükseltmiş ve bir önceki genel kurulda bir oy farkla seçimleri kaybetmişti. Gökkuşağı Hareketi söylemlerinde demokratik bir sendikal anlayışa vurgu yapıyor, farklı renkleri bir araya getirme iddiası güdüyor ve Atilay Ayçin şahsında sendikal bürokrasiyi eleştiriyordu. Hava-İş yönetimi ise bu grubu işverenle işbirliği yapmakla suçluyordu. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Gökkuşağı’nın da iddiaları pratik içinde sınandı. 29 Mayıs’ta grev yasağına karşı eylemin kötü organize edildiğini ve Hava-İş yönetiminin eyleme sahip çıkmadığını savundular. Ayrı bir 29 Mayıs Birliği kurdular. Şüphesiz ki pek çok hata yapılmıştı. Ama grev yasağını getiren Hava-İş yönetimi değil AKP hükümetiydi, 305 işçiyi atan da Atilay Ayçin değil THY yönetimiydi. Oysa, 29 Mayıs Birliği direnişte yer almak yerine AKP hükümeti, THY yönetimi ve kendileri arasında bir koordinasyon kurarak sorunu çözmeyi önerdi. Bu da büyük bir hataydı. Denebilir ki Hava-İş yönetiminin olduğu kadar bu arkadaşların da hata yapmaya hakları vardı. Ama iş orada kalmadı.

305 işçinin direnişi birinci yılına girerken toplu sözleşme süreci greve dönüştü. Grev baskı ve yasadışı uygulamalarla kırıldı. Gökkuşağı Hareketi hem bu baskıları hem de Hava-İş yönetimini eleştirdi. Ama baskılara karşı durmak yerine grevi bıraktı. İşçilere grevi bırakma çağrısı yaptı. Nihayet genel kurul sürecine gelinirken aynı baskılar delege seçimlerine ve genel kurulun kendisine yansıdı. Gökkuşağı yine hem işveren kaynaklı baskı ve tehditleri hem de Hava-İş yönetimini eleştiriyordu. Genel kurulun hemen öncesinde baskı ve tehditlere karşı delegeleri oy vermeye çağırdı. Ama genel kurul günü gelince, boykot etti seçimlere katılmadı. Oysa AKP’nin ve THY yönetiminin Reform Hareketi kongrede azınlıktı. Olası bir birliği Atilay Ayçin’in başkanlık ısrarının engellediği söyleminin de içi boştur. Sınıf düşmanına karşı bir birlik oluşturulması ve Atilay Ayçin dışında bir alternatif adayın öne çıkması gerekiyor idiyse bunun olabileceği tek yer Gökkuşağı'nın ter etmiş olduğu direniş ve grev alanıydı.

Özetle Gökkuşağı, AKP hükümetinin THY yönetimi ile el ele 305 işçiyi yıldırmaya çalıştığı aşamada direniş yerini, aynı güçlerin grevi kırmaya çalıştığı günlerde grev alanını, aynı güçlerin genel kurulu gayri meşru yöntemlerle ele geçirmeye yöneldiği anda da genel kurulu terk etmiştir. Sözleri iddiaları bir yana tüm pratikleri AKP hükümetinin ve THY yönetiminin yararına olmuştur. Hiç kusura bakmasınlar Gökkuşağı’nın tüm renkleri solmuş geriye AKP ile ortak rengi turuncu kalmıştır.

Sınıf mücadelesi kampı niye kaybetti?

Bu soruya en iyi cevabı verecek olanlar ve daha önemlisi buna en çok hakkı olanlar bir buçuk yıldır direnen 305 ve tüm baskılara rağmen mücadeleyi bırakmayan THY grevcileridir. Herşeyden önce Atilay Ayçin ve grubunun karşısında yukarıda saydığımız güçlerden oluşan ve fiilen içerideki sahte muhalefeti ve Türk-İş bürokrasisini de içine alan güçlü bir cephe oluşmuştur. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi 29 Mayıs’tan bu yana 305 direnişi de, THY grevi de olağanüstü koşullarda ve baskılar altında gerçekleştirilmiştir. Ancak oluşan bu gerici cephe kimse için sürpriz olmamıştır. Bu koşullarda verilecek bir mücadeleye göre hazırlık yapmak, sendikanın gücünü tabandaki işçilere dayandırmak en mücadeleci işçilerden sendikal kadrolar oluşturmak konularında kendi hatalarımızı da tartışmalıyız; bunların arasında bu yenilgide sendika yönetimine düşen sorumluluk da gelecekteki mücadelenin sağlıklılığı bakımından değerlendirilmeye muhtaçtır; ama bunu yapacak zamanımız var, şimdi sınıf düşmanı üzerinde yoğunlaşmalıyız. Zamanı geldiğinde bu genel tespiti ayrıntılandırmak ve sınıf mücadelesinin geleceği için doğru dersleri çıkarmak Hava-İş’li mücadeleci işçilerin sorumluluğudur ve bunu yapmak sadece onların hakkıdır. En kritik anlarda sınıf mücadelesinin çizdiği çizgide karşı tarafta kalmış olanların cümleleri ise yok hükmünde olacaktır.

Kim kazandı?

Sadece sivil havacılık işçileri için değil tüm Türkiye işçi sınıfı için önemli bir mevzi kaybedilmiş görünmektedir. Kazanan sınıf düşmanı olmuştur. Ancak sınıf mücadelesi açısından büyük kazançlar da vardır. Sınıf düşmanı bir genel kurul kazanmış olabilir ancak mücadelenin içinde sağlamlaşmış, direniş ve grev okullarından mezun olmuş bir militan işçi kuşağı oluşmuştur. Bu işçiler var olduğu sürece genel kurulun sonucu ne olursa olsun sınıf mücadelesi uzun vadede kazançlı çıkacaktır. Bir gün gelir de bu mücadelenin kahramanı öncü işçiler “biz de çok uğraştık bu işlerle, olmuyor işte değmezmiş” gibi cümleler kurmaya başlarsa işte esas kayıp o zaman olacaktır. Sınıf düşmanı o zaman kazanacaktır.