Fabrikalardan Haberler Haziran 2020

cargill

“Fabrikalardan Haberler” köşesinde, çeşitli sektörlerden fabrikalarda çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.

 

Tüm zorluklara rağmen mücadelemize ve direnişimize devam edeceğiz! - Bursa Cargill işçileri

Yılmayan, direnen, hak arayan, çocuklarının yarını için mücadele eden 14 işçiyiz biz. Tek suçumuz insanca yaşamak istememiz. İnsanca yaşamak için gereken ücreti işverenden istememiz. Ve bunun için Anayasal hakkımız olan örgütlenme ve sendikalaşma isteklerimiz için Tek Gıda-İş sendikasına üye olmamız. Ve bu yüzden sendikamız Tek Gıda-İş’e üye olduğumuz için de işveren tarafından haksız yere işten atılan 14 emekçiyiz. Bırakıp gitmedik, zor olanı seçtik. Sendikamızla birlikte 2 yılı aşan bir mücadelenin içerisine girdik. Ama sadece yanımızda Tek Gıda-İş olmadı. Bize destek veren ziyaretçilerimiz, partiler, dernekler, duyarlı olan halktan kişiler de bizim ve Tek Gıda-İş’in yanında mücadeleye başladılar ve bir an olsun bizi bırakmadılar.

Bir tarafta dünya devi olan Cargill, diğer tarafta sendikası ile 14 emekçi ve bize desteklerini esirgemeyen dostlarımız. Artık bizim için direniş zamanı bitti. Mücadelemizi eyleme dökme zamanı gelmiştir. Cargill’in yaptığı hatadan geri dönmemesi bize eylem hakkı doğurmuştur. Bizim Cargill’den maddi olarak bir talebimiz yok. Biz işimize geri dönmek istiyoruz. Bu saatten sonra mücadelemizden geri dönmeyiz. Her türlü bedel ödemeye hazırız. Kazanana kadar mücadelemize devam edeceğiz! Koronavirüs salgını bittikten sonra vakit kaybetmeden eylemlerimize başlayacağız. Birçok zorlukla karşılaşsak da destekleriyle bizi bu salgın döneminde bile yalnız bırakmayan her daim yanımızda olan Devrimci İşçi Partili dostlarımıza çok teşekkür ederiz. Bizi sürekli ziyaret edip mücadelemizi desteklemeleri bize azim ve güç katıyor. Var olsun Emek dostlarımız!

 

Sendikalı ve adaletli bir şekilde ekmeğimizi geri istiyoruz -SF Trade direnişinden bir işçi

SF Trade

Merhabalar ben SF TRADE direnişinden yazıyorum. Haksızlığa uğrayan dört kadınız. Hepimiz canımızı dişimize takıp çalıştık, yeri geldi haftada iki gün sabahçı kaldık. Kendi işimiz gibi sahiplenip SF TRADE’de çok emekler verdik. Ne yazık ki onlar bir çırpıda sendikaya üye olduk diye oyunlar çevirerek bizi işten çıkardı. İşten çıkarıldığım gün beni odaya aldıklarında o kadar kötü oldum ki işten çıkarıldığımı duyunca “biz bunu hak etmedik” dedim. Çok ağladım, o kadar emek verdiğim iş yerim bize bunu nasıl yapar diye zoruma gitti. Biz bekliyorduk ki yanlarına çağırıp sendikaya neden üye oldunuz diye sorarlar ama onu bile yapmadılar. Bir kere daha bizlere zerre kadar değer vermediklerini o an anladım. Ben iş yerinde defalarca prim ücretleri hakkında şefimle, ustamla, mühendisle konuştum ama hiçbir şey değişmedi. Kendi bölümümdekilere, hatta yeni gelenlere bile işi ben öğretiyordum ama aldığımız paraya yapılan zam 10-20 lira oluyordu. Bu haksızlık, adaletsizlik değil de nedir? SF işçisi her şeyin farkındaydı ama insanlar ne yapsın işsizlik korkusu onları burada çalışmaya zorladı. Biz de bu yüzden sendikayı getirmek istedik bu haksızlıklar adaletsizlikler çözülsün artık dedik. Bazı patron yanlıları birilerine güvenerek arkalarını yaslarken, biz gayet istekli ve verimli bir şekilde çalışıyorduk. Bizi o kadar yıprattılar ve çalıştığımız yerde mutsuz hale getirdiler ki bizim tercihimiz bir kere daha sendika oldu. Biz sendikalı ve adaletli bir şekilde ekmeğimizi geri istiyoruz.

 

Virüs fırsatçılığı devam ediyor - İzmir’den bir tütün işçisi

sünel tütün

Merhaba yoldaşlar, ben İzmir’den bir tütün fabrikasında depo personeli olarak çalışan bir emekçiyim. Depoda virüse karşı yeterli önlemler alınmamakta, ortalama 60 kişi yan yana, karşı karşıya çalışmak zorundayız. Hiçbir tedbir alınmadan uyduruk bir maske ile saatlerce çalışıyoruz. Fabrikanın sadece 1 yerine dezenfektan koymuşlar ama gidip onu kullanabilene aşk olsun. 10 dakikalık bir yürüme mesafesinde ve kimsenin gidip elini temizleyecek 1 saniye vakti yok. Böyle zor zamanda bize fabrikanın daha çok destek çıkması, virüsle mücadele edebilmemiz için maaşlarımızı günü gününe yatırması gerekirken, aksine bu ay iki kere ücretsiz izine çıkarıldık. Gerekçe depoda tütünün azalması diye söyleniyor ama bizler o depoda ne kadar tütün olduğunu, deponun ağzına kadar dolu olduğunu gözlerimizle görüyoruz. Ayrıca hafta sonu mesaisi ödememek için de hafta içinde hep fazladan çalıştırılıyoruz. Evet dünya olarak kötü bir zamandan geçiyoruz ama nedense bu hep bize yansıtılıyor. “Virüs var ücretsiz izine gidin”, “kriz var idare edin”, “fabrika zor zamandan geçiyor kötü yemek yiyin” ama ne olursa olsun çalışmaya devam edin diyorlar. Bu yüzden en çok da böyle zamanlarda bir arada olmamız lazım. Elimizden alınmaya çalışılan haklarımızın peşini bırakmayalım, mücadele ederek yeni haklar kazanalım.

 

Vip Giyim’de patron göçmen işçilerin haklarını gasp ediyor - Darıca Vip Giyim fabrikasından bir göçmen işçi

göçmen

Patron biz göçmen işçilere mayıs ayı için “ayni yardım” adı altında 550 lira ve alışveriş çeki olarak 350 lira vererek, bizi aylık 900 liraya mahkûm etti. Salgın hastalık öncesi en az asgari ücret alıyorduk. Şu an ki durumda ise büyük bir gelir kaybına uğradık. Patron, biz göçmen işçileri zaten “çırak” adı altında çalıştırıp sigortalarını yatırmazken, salgın döneminde de büyük bir vurgun yaparak 100 kadar göçmen işçi üzerinden kârını yükseltti. Fabrikada buna tepki gösterdiğimizde ise patron bizlere, bizi açlıktan kurtardığını ve devletin zaten kendilerine yardım etmediğini söylüyor.

Bizi bu ücrete mahkûm ederek çok vicdanlı davrandığını sanan patron, göçmen işçilerin tepkisini çekmeye devam ediyor. Ülkemizden uzak yaşamamızı fırsat bilerek böyle davranıldığı belli. Ama bizler gibi sömürülen, gelir kaybına uğrayan Türk işçi kardeşlerimizle, haklarımız için mücadele vermek patron için iyi bir ders olacaktır.

Haksızlıklara karşı mücadele edip örgütlenelim! - Bursa Migros Depo’dan bir işçi

Dünya Koronavirüs ile savaşırken işçi ve emekçi kesim bir sürü virüs ile savaşıyor. Bunlardan biri de sermayeye kapı kulluğu eden kişiler: amir, ustabaşı, bölüm sorumlusu vb. Bu kişiler patronlara yaranmak adına her türlü kanunsuzluğu yapmaktan çekinmiyor, işçiyi aleni tehditler ve mobbing ile sindirmeye çalışıyorlar. Migros, depolarına sendika girmemesi için taşeron kullanmaktadır. Taşeron vasıtasıyla her türlü kanunsuzluğu yapan Migros, şimdilerde işlerin sakin gitmesinden dolayı taşeron yetkilileri vasıtasıyla, saniye saniye işçileri gözetleyip baskı altında tutarak, sudan sebeplerden "İhtar yazarım, 15 gün ücretsiz izine çıkarırım. Bitince tekrar 15 gün ücretsiz izine çıkarırım toplamda 4 kere bu şekilde yapar seni mahvederim" şeklinde tehditlerle kanunları çiğnemektedir. Buradan bütün emekçi yoldaşlarıma sesleniyorum patron ve uşaklarına karşı örgütlenelim!

 

Yönetim değişti, işçinin durumu değişmedi - Ankara Büyükşehir Belediyesinden bir asfalt işçisi

Emekçi arkadaşlar merhaba, Ankara Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığında asfalt işçisi olarak çalışıyorum. 2019’da yapılan seçimlerden sonra binlerce çalışanın en büyük umudu şartların iyileştirilmesi idi. Fakat şartlar gittikçe berbat bir senaryoya doğru istikamet aldı. Şoför arkadaşlarımızın her sabah şehir dışındaki asfalt ocaklarında sebepsiz yere aç ve susuz, saatlerce, yeri geldiğinde akşama kadar bekletilmesini, yatırılmayan mesaileri, bayram öncesi verilmesi gereken ama istedikleri ileri bir tarihte verilen ikramiyeleri ve yeni yönetimin yıldırma politikasını sineye çekmemizi bekliyorlar. Bu tarz gelişmeler devam ederken Hak-İş'e bağlı olan Öz Taşıma-İş ise her zamanki pasifliğine büyük bir keyif ile devam ediyor. Salgın sürecindeki sokağa çıkma yasaklarının hemen hemen her gününde bizleri göreve çağırıp, bunun karşılığında yatacak olan mesailerle kandırdılar. Mesailerin ve ikramiyelerin yatması gereken ayda ise belediye başkanı Mansur Yavaş'ın yaptığı bir açıklama çalışanlar arasında büyük bir endişeye neden oldu. Ücretsiz izin ve gerekirse işçi çıkarmaya başlayacağından söz eden Yavaş, bu hamlesi ile işçilere yatırılmayan ikramiye ve mesaileri gündemden kaldırmış oldu. Şu anda çalışanların birçoğunda "ikramiye ve mesailer bir kenarda dursun biz yeter ki işimizden olmayalım." düşüncesi hâkim. CHP, Ankara Belediyesinde yönetime geldiğinden itibaren "her an işinizden olabilirsiniz" psikolojisini dayatarak işçiler üzerinde tam anlamıyla bir hakimiyet kurma çabası içinde. Birimlerin başına getirdikleri amir ve müdürler, kabadayı profilli ürkütücü bir imaj çizme peşinde. Ancak, onlar ne kadar mafyavari ve tehditkâr bir yönetim anlayışı çizseler de örgütlü ve sınıf mücadelesi bilincindeki emekçileri tarih boyunca yıldıramadılar ve yıldıramayacaklar.

 

Biz birleşirsek güçlüyüz - İstanbul Tuzla’dan bir tersane işçisi

Merhaba arkadaşlar bundan yaklaşık bir ay önce inşaatta çalışıyordum. Şimdi ise İstanbul Tuzla’da bir tersanede çalışıyorum. Her iki yerde de gözlemlediğim şeyler şunlardı: patronlar ve devlet el ele, kol kolalar, biz işçilerin ne canını ne de sağlığını düşünüyorlar. Düşündükleri tek şey paralarıdır. Alınan önlemler sadece kâğıt üstünde prosedür gereğidir. Yani ceza almamak ve paralarını kaybetmemek için, sadece o kadar. Demek istediğim gelin bütün işçiler birleşelim, birbirimizi düşünelim, birleşmeden gelen gücü kuvveti onlara gösterelim. Arkadaşlar şunu unutmayın, din, dil, ırk kardeşliği yoktur sadece ezilen sınıf kardeşliği vardır.

 

Koşulları değiştirmek elimizde, mücadelede! - Bilecik’ten bir yol işçisi

Merhaba yoldaşlar, ben il özel idarede geçici işçi statüsünde çalışan bir yol işçisiyim. Normalde haziran ayında yapılması gereken toplu sözleşmemiz eylül ayına ertelendi. Bu durumda bizim kadroya geçme ihtimalimiz de 2 ay ertelenmiş oldu. Toplu sözleşmeyi pandemi nedeniyle 2 ay erteliyorlar ancak işçinin yol yapmasına gelince herhangi bir erteleme göremiyoruz. Ertelenen sınavların tarihleri turizm nedeniyle geri çekiliyor, şehirlerarası yolculuklar başlıyor, plajlar açılıyor yani salgın tehlikesi devam ederken hayatı normale döndürüyorlar ama bizim sözleşmemizi 2 ay ertelemekten geri durmuyorlar. Zaten çok sağlıklı koşullarda çalışmıyoruz bir de üstüne pandemi eklenince daha ağır koşullarda çalışmak zorunda kaldık. Bu koşullardan kurtulmanın yolu mücadeleden geçiyor. Bu mücadele tüm Türkiye işçi sınıfının mücadelesidir. Hep birlikte örgütlenip mücadele etmeliyiz!