Fabrikalardan Haberler

"Fabrikalardan Haberler" köşesinde farklı fabrikalardan emekçilerin seslerini duyurmaya devam ediyoruz.

 

Avcılar Belediyesi’nde maaş alamama zulmü devam ediyor

Herkese kolay gelsin. Ben Avcılar Belediyesi’nde iki yıldır çalışıyorum. Daha önce temizlikteydim yani çöp topluyordum ama biz sendikaya üye olduktan sonra bizi çöpten alıp Fen İşleri'ne verdiler.

İşten atıldık, belediye önünde çadır kurduk, aylarca direndik, mahkeme sürecimiz bir taraftan devam ediyor. Belediye bizi yıldırmak için elinden geleni yaptı. En sonunda işe geri alındık ama bir yıldır neredeyse doğru düzgün maaş alamaz olduk. Aylarca maaş alamıyoruz. Herkes 30 günde bir maaş alıyor biz 80 günde bir maaş alıyoruz.

İşe girdiğimizden beri maaş almak için kaç kere iş bıraktık sayısını ben de unuttum. Maaş günlerimiz geçiyor 10 gün geçiyor, bekliyoruz vermiyorlar. Maaşlarımızı soruyoruz vereceğiz diyip hep baştan savıyorlar. Her seferinde iş bırakmak zorunda kalıyoruz sonra maaş alıyoruz. Belediye başkanı bize maaş vermiyor, çünkü biz kendi isteğimizle işten ayrılalım istiyor, bizi diye yıldırmaya çalışıyor. Her seferinde maaşlarımızı istediğimizde "istemeyen, beğenmeyen ayrılsın" diyor. Fen İşleri'nde çalışan 350 kadar işçiyiz. Hepimiz sendikalıyız. Ne sendikalı olmaktan vazgeçeriz ne de işimizden vazgeçeriz. Hele ki sendikamız Belediye-İş yetkiyi aldıktan sonra hiç gitmeyiz. Gitmesi gerekenler bize gidin diyenlerdir.

Avcılar Belediyesi'nden bir işçi

 

Daha iyi koşullar için birlikte mücadele etmeliyiz

Turizm sezonu kapandı. Geçen sezon kriz var bahanesiyle bırakın fazla mesai ücretlerini, maaşlarımızı bile zorla alabildik. Bu sezon geldiğinde ise turizm patronları kriz bahanelerine hâlâ devam ediyorlardı. Turizm patronlarının yardımına yetişen hükümet ise hemen yardım paketlerini açıklamaya başladı.

Geçen sezondan bugüne paketler tek tek açılmaya başlandı. Önce patronlar için turizm yatırım kredileri hemen ardından yeni oteller için deniz kenarında dönüm dönüm arsalar ve en son olarak çalışma bakanlığından işçilerin haklarını görmezden gelme desteği. Bu son söylediğimi öyle televizyonlardan ya da otellerdeki yetkili kişilerden öğrenmedik. Direk olarak uygulamada önümüze çıktı. Turizm işçileri ne zaman almadıkları hakları için çalışma bakanlığına başvursa patronlar bir şekilde şikayet edenin kim olduğunu öğreniyor. Bununla da kalmayıp yaptığımız hiçbir şikayetin sonucunu öğrenemiyoruz. Sanki dilekçeyi çalışma bakanlığına değil çöp öğütme makinesine vermişiz gibi, verdiğimiz anda ne dilekçe kalıyor ortada ne de sonucunu öğrenebiliyoruz. Bu bizim geçen sezon yaşadığımız sıkıntılardan biri. Bununla beraber bir de özlük haklarımızdan çoğunu almadık. Başta söylediğimiz gibi bırakalım fazla mesaiyi haftalık izinlerimizi hatta maaşlarımızı bile almadık. Hâlâ geçen sezondan kalan alacaklarımız için mahkeme salonlarında sürünüyoruz. Bir de tabii hükümetin turizm patronlarına yaptığı en güzel kıyaktan da bahsetmek lazım. Hükümet yıllarca işçilerden yaptığı kesintilerle işsizlik fonunda biriken paralarla patronların yerine işçilere maaş ödedi. Sezon boyunca turizm patronları işçiler için ellerini tek bir kere bile ceplerine sokmak zorunda kalmadı.

Bizim turizm işçileri olarak haklarımız için bir araya gelmemiz gerekiyor. Her sezon açıldığında, bu sezon bizi nasıl bir haksızlık bekliyor diye beklemek yerine, bu sezon çalışma koşullarımızı nasıl daha iyi bir duruma getirebiliriz diye düşünmeliyiz. Bunun için de beraber mücadele etmeliyiz. Birlikten sadece kuvvet değil daha iyi çalışma koşulları doğar.

Antalya Beldibi’den bir turizm işçisi

 

Sadaka değil hakkımız olanı istiyoruz

Biz turizm işçilerinin hep korkarak beklediği gün geldi. Sezonluk olan otellerin hemen hemen hepsi kapanmaya başladı. Artık işçiler tek tek askıya alınmaya başladı. Karın tokluğuna çalıştığımız günler yerini açlığına bıraktı.

Sezon boyunca kıt kanaat geçinmişken şimdi onu bile bulamıyoruz. Turizm patronları kış aylarında kârlarını koruyamadığı için otellerini kapatma yolunu seçiyorlar. Biz turizm işçilerini ise, bir dahaki sezon kullanmak için askı alıyorlar. Biz işçilerin turizm patronları için yaz aylarında kullandıkları tişört ya da şorttan bir farkımız yok. Fark yok dedik ama aslında küçük bir fark var. Kullanmadıkları kıyafetlerini korumak için ayda bir naftalin koyarlar. Biz işçiler patronların gözünde kıyafetlerinden daha önemsiziz. Bizim onu o kadar bile masraf yapmıyorlar. Sadece turizm patronlarının gözünde değil. Hükümetin gözünde de hiçbir değerimiz yok. Yıllarca bizden ve Türkiye’nin bütün işçilerinden topladıkları işsiz kesintilerini işsiz kalan biz turizm işçileri için değil, sezonda turizm patronları için kullanıyorlar. Sözde işsiz kaldığımız süre boyunca geçinmemiz için kesilen parayı, işsiz kaldığımızda değil sezonda çalışırken bize ödediler. İşsiz kaldığımızda ise bin bir bahane ile vermemek için ellerinde geleni arkalarına bırakmadılar. Neden işsizlik maaşı almıyoruz? Çünkü geçinebilecek bir maaş almasak da, hasta olduğumuzda işimize yarayacak bir sigortamız olmasa da bilmemne otelinde kaydımız gözüktüğü için bu haktan faydalanamıyoruz! O sözde kaydın olmaması için istifa ettiğimizde ise durumda yine bir farklılık olmuyor. O zaman da iş olduğu halde kendi isteğimizle işten ayrılmış oluyoruz. Yani turizm işçileri otel kapandığında ağızlarıyla kuş tutsalar bile işsiz maaşı alamıyorlar.

Biz turizm işçileri patronlardan ya da hükümetten sadaka istemiyoruz. Sadece sezon bittiğinde yaşayabileceğimiz ücreti istiyoruz. Bunu da kimsenin cebinde değil kendi cebimizden istiyoruz. Yani yıllarca bizden toplanan işsizlik fonunda istiyoruz. Kimse biz turizm işçilerini yanlış anlamasın, biz de her işçi gibi 12 ay güvenceli iş istiyoruz. Tabii ki askının kaldırılmasını istiyoruz. Ama hükümet askıyı kaldıramıyorsa biz de yıllarca bizden kesilen, işsiz kaldığımız zaman güvence olarak gösterilen fonun her sezon sonunda patronla hükümet el ele verip bizi işsiz bıraktıklarında bizim için kullanılmasını istiyoruz.

Antalya Alanya’dan bir turizm işçisi

 

İstediğimiz yerde çalışmak için birlik şart

Çerkezköy’de bulunan Deva ilaç fabrikasında çalışıyorum. İşe ilk başlarkenki iş sözleşmesinde, iş tanımlarımız yer alıyor. Bu iş tanımlarına göre sözleşmeyi imzalıyoruz. Dolayısıyla işe girerken başka bir işte çalıştırılmayı kabul etmiyoruz. Ancak buna rağmen, kaç yıllık çalışan olursak olalım hepimizi istedikleri yerde, istedikleri kadar çalıştırmak maksatlı bölüm değiştiriyorlar. Bizim itirazlarımızı bildikleri için de oluşabilecek sorunlara karşılık aynı sözleşmeye, amirlerimiz hangi işi verirse yapacağımızı peşinen kabul ve taahhüt ettiğimizi belirten madde koydular. İtirazlarımızı sözlü dile getirdiğimiz zaman “bu şekilde çalıştırmaya mecburuz” yanıtı alıyoruz. Tabi sorunlar bunla da bitmiyor. Çoğunluk çok düşük ücret aldığı için fazla mesaiye kalıyor. Ancak bir kısım arkadaşımız da hiç bir şekilde fazla mesaiye kalmak istemiyor. Bu durum da ister istemez fabrika içinde gruplaşmaları doğruyor. Halbuki birlikte hareket edip fabrikaya sendika getirebilirsek hak ettiğimiz ücret ile belki de fazla mesaiye ihtiyaç duymadan, hatta çalışma şartlarını da değiştirip, istediğimiz bölümde çalışabiliriz. Yeter ki birlik olalım.

Çerkezköy Deva İlaç fabrikasında çalışan bir işçi

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2017 tarihli 99. sayısında yayınlanmıştır.