“Ekonomik anayasa” patronların bir silahıdır

Türkiye’de yeni bir “ekonomik anayasa” isteyenler 12 Eylül anayasasının bile kendilerine dar geldiğini görenler, işçi sınıfına karşı saldırılarında daha güçlü bir silaha ihtiyaç duyan patronlar sınıfıdır. Tartışılan yeni anayasa bu sebeple işçi düşmanı bir karakter taşıyor. Türkiye’nin yeni bir anayasaya değil sınıf mücadelesine ihtiyacı var. İşçi sınıfı sermayeyi ve onun iktidarını yenilgiye uğratmadan herhangi bir çözüm ve çıkış yolu yok!

Türkiye’de yeni bir anayasa yıllardır tartışma konusu. Bu tartışmanın ateşleyicisi de burjuvazidir, Türkiye’nin dev sermayedarlarıdır. 12 Eylül anayasasının bile kendilerine dar geldiğini görenler, işçi sınıfına karşı saldırılarında daha güçlü bir silaha ihtiyaç duyanlardır. 2010 yılındaki anayasa referandumundan beri Devrimci İşçi Partisi’nin bu tartışmadaki tutumu nettir: Türkiye'nin yeni anayasaya ihtiyacı yoktur. Her şeyi piyasa mantığına ve sermayenin ihtiyaçlarına göre düzenlemenin adı olan “ekonomik anayasa”ya ihtiyacı yoktur. Sınıf mücadelesine ihtiyacı vardır!

Söz konusu olan yeni anayasa için halkı ikna etmeye çalışan AKP ve medya patronları gazetelerinden, televizyonlarından şu sıfatları kullanıyorlar: Çağdaş demokrasi anlayışını yansıtan, kapsayıcı, kucaklayıcı, bütünleştirici, çoğulcu ve özgürlükçü, ortak değerleri ve çeşitlilik içinde birlik anlayışını esas alan, bireysel özgürlüklere dayanan... Ne kadar güzel bir anayasa, herkesin ihtiyacı olan cinsten! Fakat hayır. Bir kere herkesin çıkarına uygun bir anayasa mümkün değil, çünkü bu toplum sınıflara bölünmüştür, ezeni vardır, ezileni vardır. Ayrıca bu sayılanların hiçbiri yeni anayasayı tanımlamıyor. Yeni anayasayı tanımlayacak bir şey varsa o da işçi düşmanlığıdır. Yeni anayasanın tartışma konusu olmasının gerçek sebebi ise patronların 12 Eylül anayasasını bile yetersiz bulması ve Erdoğan’ın siyasi ikbali, başkanlık hedefidir.

Demokrasi kılıcı mı, sınıf silahı mı?

Dünya Üçüncü Büyük Depresyon’u yaşıyor. Kapitalizm ağır bir kriz içinde. Patronların tek çıkar yolu işçi ücretlerini düşürmek, işçilerin sosyal haklarını koparıp almak. 1982 Anayasası yazıldığında sermayenin işçi sınıfına saldırısı bu kadar ileri gitmemişti henüz. Neoliberalizm daha emekleme çağındaydı. Şimdi patronların istediği çeşitli yöntemlerle 1982 Anayasası’nın bile gerisine gitmek. Patronlar demokrasi kılıcının keskin olmasını değil, işçilere saldırırken kullandıkları sınıf silahının keskin olmasını istiyor. Yoksa demokrasi isteyenlerin yapacağı şey demokratik şekilde grev kararı almış işçilerin grevinin “erteleme” adı altında yasaklanmasını talep etmek, kendi serbest iradesiyle sendika seçmiş işçiyi işten atmak olmazdı herhalde!

İhtiyacımız olan şey sınıf mücadelesi!

TÜSİAD ve MÜSİAD patronları Erdoğan’ın başkanlık için yapacağı anayasayı kendi ekonomik çıkarları için kullanmaya hazırlanıyor. Ömer Koç’un Erdoğan’a methiyeler düzmesi, hiçbir iktidar döneminde bu kadar destek görmediklerini belirtmesi boşa değil. İşçi sınıfı olarak işçi düşmanı bir anayasa ile karşı karşıyayız. İşçi sınıfı olarak patronların bu saldırısına karşı mücadele etmek zorundayız. Yeni bir anayasaya karşı durmak zorundayız. “12 Eylül anayasasını mı savunalım?” demagojisinin hiçbir manası yok. 12 Eylül anayasası da işçi düşmanıdır fakat patronların güncellenmiş, sertleştirilmiş, keskinleştirilmiş bir başka anayasa istediği gün gibi ortadadır.

Erdoğan üç yıl önce Gezi ile başlayan halk isyanında öyle bir yenilgi almıştı ki uzun süre ne başkanlık ne yeni anayasa konuşulur olmuştu. Fakat sonra yeniden doğruldu, yeniden saldırıya geçti. Şimdi bu yeni saldırı dalgasına karşı bizim öyle bir ayağa kalkmamız gerekiyor ki, Erdoğan’ı, AKP’yi, tümüyle patronlar sınıfını öyle bir yenilgiye uğratmamız gerekiyor ki bize dayatılan bu işçi düşmanı “ekonomik anayasa” çerçevesini parçalayalım. İşçi sınıfının sermayeyi ve onun iktidarını yenilgiye uğratmadan herhangi bir çözümü ve çıkış yolu yok!


Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Haziran 2016 tarihli 80. sayısında yayınlanmıştır.