DİSK'in 50. yılı kutlu olsun!

2017 yılı DİSK'in (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) kuruluşunun 50. yılıdır. DİSK'in kuruluşuna ve tarihine baktığımızda belirli bir siyasal eğilimdeki işçilerin Türk-İş'ten ayrılıp kendi sendikalarını kurmalarını değil, Türkiye işçi sınıfının sermayeden ve devletten bağımsızlaşmak, kendi hak ve çıkarlarını koruyacak gerçek, mücadeleci bir sendikaya kavuşmak için verdiği mücadeleyi görürüz. Bu anlamda DİSK'in kuruluşunu 13 Şubat 1967'de Çemberlitaş Şafak Sineması'ndaki kuruluş toplantısından daha da geriye bakarak anlamak gerekir.

Mitingle, direnişle, grevle kurulan sendika

DİSK'in kuruluşuna giden yolun taşlarını, işçinin iradesini ve kararlılığını yansıtan ve hepsi de patronların yanı sıra Türk-İş bürokrasisi ile de mücadele edilerek gerçekleştirilen eylemler döşemiştir. 1961'de 100 bin kişilik Saraçhane mitingini gerçekleştiren İstanbul İşçi Sendikaları Birliği'nin Türk-İş'in ataletini kıran adımı atması, 1963'te grev hakkını grev yaparak kazanan ve anayasanın yanında yasalara da yazdıran Maden-İş üyesi Kavel işçilerinin mücadelesi, Sungurlar Kazan fabrikası grevi (1964), Zonguldak Karadon maden işçilerinin direnişi (1965), nihayet Paşabahçe cam işçilerinin grevi (1966), hepsi DİSKin kuruluşunu hazırlayan gelişmelerdir. DİSK'i kuran dilekçeyi, T. Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler, Lastik-İş Genel Başkanı ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) Ankara Milletvekili Rıza Kuas, Basın-İş Genel Başkanı İbrahim Güzelce, T. Gıda-İş Genel Başkanı ve TİP Tekirdağ Milletvekili Kemal Nebioğlu ile T. Maden-İş (Zonguldak) Genel Başkanı Mehmet Alpdündar işte bu genel mücadelenin temsilcileri olarak imzaladılar.

Direnişle, grevle, ayaklanmayla savunulan sendika

DİSK'i kuran işçiler, örgütlerini kurdukları gibi savundular. 15-16 Haziran 1970'de iktidarın Türk-İş ile el ele sendika seçme özgürlüğünü fiilen kaldıran ve bir bakanın kullandığı deyimle “DİSK'in çanına ot tıkayacak” bir yasa çıkarma girişimini bir işçi ayaklanması ile durdurdular. Tankların üzerine işte ilk kez o gün çıkıldı! 16 Haziran’da, Kadıköy Meydanı’nda polislerin, sayıları on binleri aşan işçi kitlesinin üzerine açtığı ateş sonucu Mutlu Akü Fabrikası’ndan Yaşar Yıldırım, Vinileks’ten Mustafa Bayram ve Cevizli Tekel Fabrikası’ndan Mehmet Gıdak adlı işçiler şehit oldu, ama işçiler sendikalarını canları pahasına korudular. 12 Mart muhtırasının ardından sıkıyönetim, grev yasakları, 70'li yıllara yayılan faşist saldırılar hiçbiri DİSK'i durduramadı. DİSK işçi sınıfının gerçek sendikası olma niteliğini korudu ve güçlendirdi. Bu yüzden sendikal yetkinin her fabrikada referandumla belirlenmesini savundu. İşçiler özgür bırakılırsa hangi siyasi eğilime sahip olurlarsa olsunlar DİSK'i seçecekleri aşikârdı.

Sermayeyi korkutan, işçinin yüzünü güldüren sendika

DİSK işçi sınıfının Türkiye siyasetine damga vurmasında da etkili oldu. ABD emperyalizminin 6. Filosu'na karşı eylemlerde DİSK vardı, faşizme ihtar eylemlerinde devrimci gençliğin mücadelesi ile omuz omuza verdi, Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ni grevlerle, yüzlerce araçlık konvoylarla trafiği felç ederek ezdi, demokratik kazanımları savundu, ülke tarihine kitlesel 1 Mayıs kutlamalarını yerleştirdi. MESS grevleri ile kendisini ülkenin sahibi olarak gören sermayenin ağababalarına karşı durdu. 12 Eylül askeri darbesinden sonra Vehbi Koç cuntaya mektup yazarak DİSK’i “ihbar” edecek, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'nun (TİSK) başkanı büyük patronlardan Halit Narin "bugüne kadar hep işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde" diyecekti. DİSK, mücadeleyle, direnişle, grevlerle işçinin yüzünü güldürendi. Bu yüzden cuntanın ilk hedeflerinden biri oldu. DİSK'in liderlerinden Kemal Türkler darbeden önce faşistlerce, sendika başkanı Kenan Budak ise darbenin ardından polislerce katledildiler. 12 Eylül'de DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk ve arkadaşları idamla yargılandı.

Şimdi nostalji zamanı değil yeni ve büyük mücadeleleri hayata geçirme zamanıdır

DİSK 1991'de yeniden faaliyetlerine başladı. Ancak geçen yıllar içinde kuruluşundan 12 Eylül'e kadarki şanlı mücadele yılları genelde gururla yad edilen eski güzel günler olarak kaldı. Sınıf mücadelesi yerine “sosyal diyalog” söylemi hâkim olmaya başladı. Ancak yine de pek çok işçi mücadelesinde DİSK'in damgası eksik olmadı. Bugün de DİSK işçi sınıfının en önemli mevzilerinden biri olmaya devam ediyor. Ne var ki artık kuruluşunun 50. yılında nostaljiye son verilmesinin zamanı geldi de geçiyor. Dönem yeni Kaveller, 15-16 Haziranlar yaratma dönemidir. 2017 yılı bu açıdan çok önemli mücadeleleri içinde barındırıyor. 50. yıla EMİS grevinin yasaklanmasıyla başladık. DİSK Birleşik-Metal sendikası bu yasağı tanımadığını açıkladı ve sözleşmeyi kazanımla sonuçlandırmayı başardı. Ancak daha büyük grevler bizi bekliyor. MESS yine karşımızda. Kuruluşta olduğu gibi bugün de bürokrasiye karşı ayaklanan Renault işçileri sendikalarıyla yani DİSK'le buluşmak için canını dişine takmış mücadele ediyor. Nihayet geleneğinde DGM'leri ezen DİSK'in istibdad rejimi inşasını da ezmek için işçi sınıfı seferberliğinde en önde yer alması gerekiyor. İşte o zaman DİSK'in 50. yılı gerçekten kutlu olacaktır!

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2017 tarihli 88. sayısında yayınlanmıştır.