AKP kamu emekçilerinin iş güvencelerine saldırıyor

Kapitalist sistem halkın yaşadığı acıları ve şokları fırsat bilir ve kâr uğruna, insanlığın başına gelebilecek tüm felaketleri kendi çıkarları için kullanır. Mayın tarlasına dönen ülke, deyim yerindeyse büyük bir şok girdabının içine girmiş durumda. İşte tam bu hengâmenin içinde AKP hükümeti 657 sayılı yasada kamu emekçilerine sağlanan kısmi iş güvencesini kaldırma planlarını uygulamaya koyma yolunda adımlar atıyor.

 

Krizi yaratan bedelini ödesin

Türkiye, tüm dünyayı derinden sarsan 2008 ekonomik krizinden belirli ölçülerde etkilendi. Sadece çeşitli faktörler, bu sarsıntının daha derin toplumsal darbeler vurmasını şimdilik engelledi. Ancak, ekonomiden çok anlamayan birisi bile, gelişmeleri takip ettiğinde hem Türkiye’nin iç dinamiklerinin hem de uluslararası alanda ekonomik gidişatın, daha derin darbeleri hazırladığını anlayabilir.

IMF, geçtiğimiz sonbaharda yayınlanan raporunda, Türkiye’nin de içinde bulunduğu ve “yükselen piyasalar” adı verilen ülkelerin durgunluk yaşamasının büyük bir olasılık olduğunu söyledi. Çin yavaşlıyor, Avrupa hâlen patinaj yapmaya devam ediyor. Türkiye’yi de önümüzdeki dönemde hem derinleşen bir iktisadi kriz hem de bunun sonuçlarını çok daha olumsuz hâle getirecek bir siyasi atmosfer bekliyor. İşte, AKP hükümetinin derdi budur. Kriz geldiğinde, maliye bakanı ve Türkiye burjuvazisi ağlamasın diye, kamu emekçilerini ağlatacaklar. TÜRGEV’e giden avantaları, Diyanet’e yapılan harcamaları, tırlarla taşınan silahları değil, emekçilerin maaşlarını tırpanlayacaklar. Düzenbaz, işçi düşmanı, cinsiyetçi, mezhepçi bürokratlarını değil; onuruyla çalışan emekçileri işten atacaklar. 657’nin sağladığı iş güvencesine yönelik saldırılar durdurulmazsa, bu krizin faturasını kamu emekçileri ödeyecek.

 

Terörist ve paralelci bahane güvence gaspı şahane

Kamudaki yapısal dönüşümlerin gerçekleşebilmesi için iş güvencesinden yoksun, muktedir ne emrederse onu yapan, işsizlikle terbiye edilmiş bir memur profili gerekiyor. Bu nedenle AKP kendinden olmayan, kendine biat etmeyen tüm kamu emekçilerini tasfiye etmeye girişerek yapacağı tüm emekçi düşmanı uygulamalarını garantiye almak istiyor.

Soruşturma ve hatta cezai kovuşturma yapılmasının önünde hiçbir engel yok iken, Tayyip Erdoğan “657 değişmediği sürece paralelcilerden ve teröristlerden kamu kurumları temizlenemez” dedi. Bir taşla iki kuş. Terörist ve paralelci diye nitelendirdikleri kişiler bahanesi, oysa asıl topun ağzına itilenler bütün kamu emekçileridir. Güvencesizlik temelinde şekillenecek olan bu yeni personel rejimi devlet memurunun “hükümet memuru”na evrilmesini amaçlamaktadır. Yıllarca cemaatçilerin; AKP tarafından ilmek ilmek kamuya yerleştirildiği KPSS skandallarıyla, kişiye özel kadro ilanlarıyla defalarca kanıtlanmışken, AKP iktidarı cemaatlerle mücadele edeceği yalanına emekçileri inandıramaz. Diğer meseleyse, kamuyu teröristlerden temizleme. “Barış İçin Akademisyenler”, adıyla bir imza metni yayınlayan yüzlerce akademisyen, terörist, diye nitelenerek soruşturmalara boğulmakta, gözaltına alınmakta ve hatta tutuklanmaktadır. Sur, Cizre ve Silopi’de devletin katliamcı uygulamalarına karşı 29 Aralık’ta iş bırakan Eğitim Sen üyelerine soruşturmalar açılmaktadır. Bu emekçiler terörist değildirler, ya gerçeği dillendirmişlerdir ya da bölgeyi kana bulayan politikalara grevle karşılık vermişlerdir.

 

“Devlete kapağı attım” devri mi?

AKP devlet memurlarının “Devlete kapağı attım” diyerek yan gelip yattığını söylüyor. Bunun için de performans değerlendirme sistemini devreye sokmak ve emekçileri birbirleriyle yarıştırmak istiyor. Terörist ve paralelci diyerek bir kısmımızı kamu görevinden uzaklaştırırken, bir kısmımızı da performans eleğini kullanarak uzaklaştıracaklar.

Performans, daha fazla iş yükü anlamına gelmektedir; oysa kamu emekçilerinin iş yükü zaten ağırdır. Bu gerçek sayısal verilerle de ortadadır: OECD ülkeleri içinde kamu personeli sayısını nüfusa oranladığımızda ortalama 15 kişiye bir kamu görevlisi düşüyorken, Türkiye’de her 28 kişiye bir kamu görevlisi düşmektedir. Kamu emekçisi eksikliği işyerlerinde sözleşmeli çalışanlar yoluyla giderilmeye çalışılmaktadır. Kamuda, mevcut mevzuata göre sınıflandırılamayan istihdam biçimleri oluşturulmuştur, “diğerleri” adı altında çalıştırılmaktadırlar. Memur, sözleşmeli personel, işçi ya da geçici personel olmayan bu “diğerleri” kategorisi eğitim ve sağlıkta, hukuka aykırı biçimde “ücretli öğretmen”, “vekil öğretmen”, “vekil ebe, hemşire” gibi tanımlamalar ile çalıştırılan emekçilerden oluşmaktadır ve bu emekçilerin hiçbirinin sosyal hakları bulunmamakta, çok düşük ücretle, asgari ücretin de altında bir ücretle çalışmaktadırlar. Yanı sıra, eksik kalan GSS primlerini kendileri yatırmadıklarında sağlıktan da yararlanma hakları yoktur.

 

Kamuda AKP yenilemez mi?

Saldırı dört bir yandan gerçekleşirken, akıllara şu soru takılıyor: “AKP çok güçlü, peki biz iş güvencemizi nasıl savunacağız?”

AKP güdümündeki sendikaların hizmetine devletin her türlü olanağı sunulmasına, idarecilerin emekçilere yaptıkları açık baskılara ve yönlendirmelere rağmen, her iki kamu emekçisinden birisi AKP’den bağımsız sendikalara üye olma cesaretini gösterebilmiştir. Memur Sen, mevcut durumunudevlet gücünü arkasına almış olmasına borçludur. İdareciler tarafından savrulan “başınıza bir iş gelir” tehdidiyle, aba altından gösterilen sopayla oraya yönlendirilmiş yüz binlerden bahsediyoruz. 657 saldırısı onlar için de en az diğerleri kadar tehdittir. 657 saldırısının fiili sonuçlarıyla karşılaştıklarında Memur Sen üyeliğinin başlarına bir iş gelmesini engellemeye yetmediğini onlar da görecektir. Bunu gördüklerinde yüzlerini yanı başlarında yükselmekte olan mücadeleye çevireceklerdir.

 

657’yi savunmak için gerçek grev! Grev için işyeri komiteleri!

Kamu emekçileri, AKP iktidarı 657'ye dokunmaya yeltendiği takdirde hizmet üretiminden gelen gücünü kullanmalı, grev yapmalı ve bu amaçla grev komitelerini şimdiden oluşturmalıdır. Bu grev komiteleri işyeri meclisleri tarafından oluşturulmalı ve grev öncesindeki propaganda ve hazırlık faaliyetlerini yürütmelidir. Komiteler, grev günü uygulanacak bir plan hazırlamalı ve sendikalı kamu emekçilerinin üstleneceği görevleri önceden belirlemelidir. İşyerinde örgütlü diğer sendikalarla 657'yi savunmak üzere koordinasyon sağlamalı, sendikasız kamu emekçilerini de seferber etmek için gayret göstermelidir. Grev komiteleri kamu emekçilerinin günbegün nabzını tutarak, çalışanların bu grev kararına ne ölçüde katılacağını, kamu hizmetinin ne ölçüde durdurulabileceğini gösteren somut güncel verileri KESK’e sunmalıdır. Başarılı bir grev için tabanla kurulan canlı ilişkiler ve güncel bilgi akışıyla beslenen bir örgütün varlığı doğru kararlar almanın yegâne koşuludur.

Bu grev iktidara geri adım attırıncaya kadar sürmeli, yani süresiz olmalıdır. Kamu emekçileri greve çıktığında işyerini terk etmemeli, "Bu işyerinde grev var" pankartı astığı okullarında, hastanelerinde, üniversitelerinde, devlet dairelerinde grevin gözcülüğünü yapmalı ve gerçekten hizmeti durdurabilmelidir.

Kamu emekçilerinin ortaya koydukları hizmet, toplumun temel ihtiyaçlarına yöneliktir. Bu hizmetlerin piyasada bir meta gibi pazarlanması, hem bu hizmetlerin kalitesini düşürecek hem de halkın bu hizmetlere ulaşımını zorlaştırılacaktır. Bu hizmetleri üreten kamu emekçilerinin iş güvencesi, vazgeçilmez hakkıdır. İnsanca yaşayacak bir ücret almak, herkesin eşit koşullarda, özgürce kendini ifade edebileceği çalışma ortamlarında var olmak; üretimin, hizmetin planlanması ve sunumunda işçi sınıfının bileşenleri olarak söz sahibi olmak için örgütlü mücadeleyi örmek bugün acil görevdir. İşçi sınıfının tümü için iş güvencesi, diyerek bu haklara sahip çıkılmalıdır!

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2016 tarihli 78. sayısında yayınlanmıştır.

 

***

 

Kamu Emekçisinin Sesi Bülteni 7. sayısıyla yeniden emekçilere ulaşıyor

Kamu Emekçisinin Sesi Bülteni bu sayısında sayfalarını tamamen 657’ye ayırıyor. Yapılması planlanan değişikliklerin aslında kamu emekçilerini güvencesizleştirme operasyonu olduğunun kanıtlarını gösteriyor. AKP’nin kamu emekçilerini “paralelci”, “terörist” söylemleri ile ayrıştırmaya çalışmasının arkasında iş güvencesine yönelik saldırı hazırlıklarının olduğunu anlatıyor. İstihdam biçimi ne olursa olsun asıl olanın iş güvencesinden vazgeçmemek olduğunu söyleyerek kamu emekçileri açısından yeni dönemin bir mücadele dönemi olduğuna işaret ediyor. İş güvencesini savunmak için emekçinin silahı olan grevi nasıl örgütlemek gerektiğini irdeliyor.

Kamu Emekçisinin Sesi Bülteni’nin 7. sayısı yalnızca bir bülten değil tam bir mücadele kitapçığı niteliği taşıyor. Kamu Emekçisinin Sesi Bülteni'ni indirmek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.

http://gercekgazetesi.net/sites/default/files/kes_7.pdf