Ağustos 2019 Fabrikalardan haberler

gerçek ağustos fabrikalardan haberler

İşçilerin üzerinden pis ellerinizi çekin

Öncelikle tüm yurttaşlara, yoldaşlara, emek dostlarına Aliağa’dan kocaman sevgi, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Aliağa’da yaşanan bir takım olaylardan haberdar olmanızı istiyoruz. Bilindiği üzere 31 mart yerel seçimlerinde MHP belediye başkanı Serkan Acar tekrar başkan seçilip fazla süre geçirmeden teknolojik gelişmeler ve belediye gelirlerinin azalması gerekçesini bahane edip 99 kadrolu 88 KHK’lı olmak üzere 187 işçi emekçi arkadaşımızın işine son verdi. Ve meclis toplantısında ise ben bu yetkiyi halktan aldım bana bu yetkiyi halk verdi istediğimi alırım istediğimi çıkarırım diyerek bir bomba daha patlattı. İzmir genelinde yapılan imza kampanyalarımızda halka sorduk, sizler belediye başkanına işçi çıkarın diye bir yetki verdiniz mi diye. Böyle bir yetkiyi bir kişi dahi olsun kimse verdik demedi. Tam tersi işçinin emekçinin ekmeğiyle oynayan bütün belediye başkanlarını lanetlediklerini ifade ettiler. Biz işçiler adına bir kez daha soruyorum sayın başkana bu yetkiyi size halk mı verdi yoksa sermaye piyasası hükümdarları mı yani cumhur ittifakı mı verdi diye. Aliağaya geldiğiniz günden bu yana çalışmalarınızı yandaşlarınıza peşkeş çekmek için, satmak için, talan için, huzursuzluk için yaptınız ve faturasını da biz emekçiler üzerine ve Aliağa halkına yansıtıyorsunuz. Değerlerini satan, peşkeş çeken hiçbir yönetim hiçbir ideoloji milliyetçi, cumhuriyetçi ve vatansever değil tam tersine haindir. Biz işçiler siz emek düşmanlarına karşı 70 gündür Aliağa demokrasi meydanında direniyoruz... Ve direnmeye de devam edicez. İşçinin emekçinin gücünü değerlerini satan Aliağa belediye başkanı Serkan ACAR’ı Aliağa halkına anlatmaya devam edicez. Ve biz işçiler, emekçiler diyoruz ki... İŞÇİLER BİRLEŞİN, İKTİDARA YERLEŞİN. EMEKTEN İŞÇİDEN TASARRUF OLMAZ ÇEKİN O PİS ELLERİNİZİ İŞÇİLERİN ÜZERİNDEN!

Aliağa Belediyesi’nden işten atılan bir taşeron işçi

 

 

Yönetim kötü de patron mu iyi?

Hemen hemen her kurumsal işyeri veya fabrikada biz işçilerde çalışırken mutsuz oldukları durumlarda nedendir bilinmez patronun iyi olduğunu, bütün kötülüklerin yöneticilerden kaynaklandığı düşüncesi oluşuyor. Patronla çok içli dışlı olmamamız, sipariş ettiği bir çay veya yemek siparişini verirken bir tebessüm etmesi de bize bu düşünceyi yaşatabilir. Ancak bu böyle değildir, biz biliyoruz ki yöneticilerimiz patrondan çok patronculuk yapıyorlar (eksik personel çalıştırmak, çıkan işçinin yerine yeni bir işçi almamak, prim ve bonusların kaldırılması) evet ama patronda bunu istiyor ve işine geliyor. Kim istemez daha az masraf yaparak fazla para kazanmayı?

Bunu işçiler olarak geniş açıdan görmeliyiz, patron ve onların işyerlerindeki temsilcisi olan insan kaynakları ve genel müdür şirketin daha fazla kâr etmesi için ellerinden geleni yapıyorlar bizim emeklerimizin heba edilmesi de dahil. Buna bizim vermemiz gereken karşılık da işçiler olarak birlikte mücadele edecek bir yapılanmadır. Bu yapılanmaya uyan en yakın seçenek ise elbette sendikadır ve en net çözümdür. Bunu yaptığımız takdirde ne genel müdür ne de insan kaynakları tarafından bırakın haklarımızın tırpanlanması üstüne alabileceğimiz bir sürü hak var. Bunu geçmişte yaşanan sendikal faaliyetlerde de bol bol okuduk. Başımıza gelmesi dileğiyle de çalışıyoruz, örgütleniyoruz ve işyeri komitelerimizi kuruyoruz.

İstanbul’dan bir turizm işçisi

 

migros depo

 

Kıdem tazminatı için mücadele etmeliyiz!

Hükümet yöneticilerimiz artık işçiye olan düşmanlıkları konusunda o kadar ileri gittiler ki son kalemiz olan kıdem tazminatımıza göz diktiler. Kriz büyüdükçe yeni kaynak aramaya başladılar. Kıdem tazminatı fonu sistemini getirerek kaynak yaratmak istiyorlar. Sonra onu kullanacaklar. Ama yarın ne olacağı belli değil. Bugüne kadar birçok fon kullanıldı, kayboldu, gitti. Sendikalar bir araya gelip mücadele etmelidir. İktidar ve havarileri işçiyi emekçiyi bitirmek için son kozlarını oynuyorlar. Biz de işçiler ve emekçiler olarak diyoruz ki kıdem tazminatı namusumuzdur asla size yedirmeyeceğiz.

Bursa’dan bir depo işçisi

 

Aynı kararlılık ve heyecanla mücadelemize devam ediyoruz!

Cargil direnişimiz 465. gününde aynı heyecan ve kararlılıkla devam ediyor ve iş başı yaptırılana kadar da devam edeceğiz. Cargill yönetimi 10 Temmuz'da karara bağlanan ve kazandığımız mahkemenin verdiği karara uymalı. Alınan işe iade kararına saygı duyup bizi iş başı yaptırana kadar mücadeleye son sürat devam edeceğiz. Biz hiç bir zaman önümüze gün sınırlaması koymadık. Mücadeleyi kazanana kadar devam edeceğiz. Cargill yönetiminin artık bunun farkına vardığını düşünüyoruz. Kazandığımız davalarla işe iadeye ve sendikal tazminata hükmedildi. Hep birlikte diyoruz ki biz işimizi geri istiyoruz. İlk günden bugüne kadar da bunun mücadelesini veriyoruz. Tek-Gıda iş sendikası çatısı altında sürdürdüğümüz bu mücadelede firmayı yıpratıcı hiç bir açıklama yapmadık ve iyi niyetli bir süreç geçirdik. Aynı iyi niyeti Cargill yönetiminden bekliyoruz. Aksi takdirde müzakereci yöntemler yerini eylemsel direnişe bırakacaktır. Cargill yönetimi şirketin adının kamuoyu önünde yıpratılmamasını istiyorsa hakkımızı vermek zorundadır.

26 Temmuz 2019

Bursa Orhangazi Cargill’den direnişçi bir işçi

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2019 tarihli 119. sayısında yayınlanmıştır.