Sınıf mücadelesi için önemli dersler: BYUAŞ grevi

2015'in Mart ayında greve çıkan Bakırköy Belediyesi BYUAŞ işçileri, 29 gün boyunca gece gündüz çadırlarında, Bakırköy Özgürlük meydanında büyük bir mücadele sürdürdüler. Bu süreçte çok şey yaşayıp çok şey öğrendiler. Bunların en önemlisi de greve çıkarken işçilerin yanında bir tavır alan Belediye-İş sendikasının, grevi işçilerin iradesi dışında bitirmesiydi.

İşçiler, grevin bu şekilde bitirilmesine tepkiliydi fakat yine de açıktan, sendika bürokrasisine karşı bir tepkinin örgütlenmesi sağlanamamıştı. Grev, buruk bir halayla bitirildi. Ve grevin bitiminde işçiler, kutlamaya gelen belediye başkanına tepki gösterdiler, konuşmasını alkışlamadılar. Yüksek Hakem Kurulu'na (YHK) intikal eden süreci dikkatle takip ettiler.

İşçiler tüm bu süreç boyunca bir dizi eylem ve etkinliklere katıldılar. Soma işçileriyle dayanışmadan, mücadele sahnesinde olan turizm işçilerine desteğe kadar sınıf mücadelesinde yerlerini almaya devam ettiler. Gelinen süreçte ise YHK kararı açıklandı ve işçilerin talep ettikleri ve hakları olan Toplu İş Sözleşmesi (TİS) imzalanamadı.

Gerçek Gazetesi olarak sınıf mücadelesini frenleyen, gericiliği bir kez ispatlanan sendika bürokrasisine karşı mücadelenin önemini gösteren bu röportajı okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz.

Gerçek Gazetesi: Bize sendikalaşma sürecini ve devamında gerçekleşenleri anlatabilir misiniz?

BYUAŞ işçisi: Sendikalaşma süreci, bizim belediye şirketiyle (BYUAŞ) sözleşme yaptığımız anda başladı. Öncesinde biz işyeri komitelerini kurmuştuk, her bölümden işçi temsilcileri vardı. Mesela temizlik, yüzme havuzu, idari bina vs. Bu komiteler aracılığıyla toplantılar yapılıyor, sorunlarımız tartışılıyordu. Daha sonra hep beraber bir araya geliyorduk, atacağımız adımlara yön veriyorduk.

Bu toplantılar aracılığıyla işçiler arasında dayanışma kültürü oluşturduk, işçi korosu kurduk, kültürel faaliyetler yürüttük. Bir arada durmaya çaba harcıyorduk, henüz sendikalaşma çalışması şansımız yoktu.

Gerçek: Hangi dönem gerçekleşiyor bu komiteleri kurma meselesi?

BYUAŞ işçisi: 2012-2013 gibi gerçekleştirdik bunları.

Gerçek: Sendikalaşmanız nasıl gerçekleşti?

BYUAŞ işçisi: Daha sonra BYUAŞ şirketine geçince, 120 çalışanın 118'i hemen ilk fırsatta Belediye-İş'e başvuruda bulunduk, üye olduk. Hemen yetki başvurusunda bulunduk. Yetki başvurusu olumlu sonuçlandı. Toplu sözleşme sürecine geçtik. Anlaşmazlık sonucu grev kararımızı astık. Hukuki sürecin akabinde greve çıktık.

Gerçek: Greve çıkma sürecinde neler yaşandı?

BYUAŞ işçisi: Sendikalaşma, mücadele etme bizim istediğimiz bir şeydi, ilk fırsatta sendikalaştık. Sendikalaştıktan sonra ücretlerimiz de düştü, aynı zamana denk geldi. Bu da süreci tetikleyen bir şey oldu. Tabi maaşlar hep düşme eğilimindedir. Ücret politikaları buydu, bunu yapacaklardı, sendikalı olsak da olmasak da. Sendikalı olduktan sonra tabi işleri biraz zorlaştı, ayrıca sendikalı mücadelemize karşı da bir mücadele başlattı işveren.

Gerçek: Nasıl bir mücadele ile karşı karşıya kaldınız?

BYUAŞ işçisi: Sendikalaşma sürecini yürüten arkadaşların çalışma yerleri değiştirildi, farklı biçimlerde rahatsız edildi, huzursuz edildi bu arkadaşlarımız. Açık açık bize "Sendikayı aradan çıkarın, biz bize bu işi halledelim" tavrı gösterildi.

Biz bunları tamamen reddettik, hukuki bir zeminde güvenceli bir şekilde haklarımızı sendikayla birlikte almayı seçtik.

Buradaki işçiler her görüşten, her inançtan. AKP'li, HDP'li, CHP'li ve başka gruplardan görüşlerden arkadaşlar. Tek amacımız insanca yaşayabilecek bir ücret almak, güvenceli bir işe sahip olmak. Yani 1500 TL maaş alıyorken bir anda 1000 TL almaya başlayınca doğal olarak her çalışan gibi tepki gösterdik.

Gerçek: Peki bu süreçlerde Genel-İş'in tutumu ne oldu size karşı?

BYUAŞ işçisi: Biz örgütlenirken, komiteler kurarken Genel-İş burada yoktu. Biz sendikalaşma sürecimize girdiğimizde yetki aldığımızda Genel-İş ne yazık ki şöyle bir tutuma girdi; bizim yetkili olduğumuz BYUAŞ'ta örgütlenmeye başladı. Yani başka bölümler de var oralarda hiçbir örgütlenme çalışması yapmazken Belediye-İş'in örgütlendiği alanda çalışma yürüttü. Park bahçelerde, temizlikte çalışma yürütmedi mesela. Sadece greve çıkma ihtimali olan BYUAŞ'ta çalışma yürüttü. İşçileri bölme çalışması yürüttü yani. İşçiyi güvencesizleştirme çalışması gibi görülüyor. Yani yetki almış, greve çıkacak olan bir işyerinde başka bir sendika girip çalışma yürütüyorsa bunun başka bir anlamı yok, varsa da biz bilmiyoruz.

Gerçek: Taşerona karşı bir mücadele yürüttünüz mü veya böyle talebiniz var mıydı?

BYUAŞ işçisi: Tabi yani şimdi bütün taşeron işçilerin, bütün güvencesiz çalışanların talebi bu. Kim ister ki güvencesiz bir yerde güvencesiz bir iş hayatımız olsun, mutsuz olalım. İnsanlar daha iyi yaşamak, ailelerine daha güzel bir yaşam sunmak istiyor. Bütün mücadele bundan ibaret.

Gerçek: Peki grev sürecinde Belediye-İş yönetiminin tutumu nasıldı?

BYUAŞ işçisi: Grev sürecinde bizimle hareket ettiler, işçi temsilcileriyle, öncü işçilerle ve hepimizle tartışarak karar alıp hareket ettik. Ama son süreçte yani grevin 28. gününde sendikacı Ali Haydar Özcan, sendika başkanı Nihat Yurdakul ve başka kim vardı onu da bilmiyoruz. Çünkü gece yarısında işçilerden habersiz, bizim çadırımızdan "Eve gidiyorum, hoşçakalın" diye çıkmasına rağmen işverenle gizli bir görüşme gerçekleştiriyorlar. Ve orada bir tutanak tutuyorlar, Yüksek Hakem Kurulu'na (YHK) durumun intikal ettiğini söyleyerek, YHK'dan da iyi bir toplu iş sözleşmesi (TİS) geleceğine umutları olduklarını söyleyerek işçileri de ikna ettiler.

Ama gördük ki usulsüz, yetkiyi kötüye kullanan bir sendika yönetimiyle karşı karşıya olduğumuzu, YHK'dan gelen kararla belgelemiş olduk. Oradaki işçilerin emeğini bir şekilde pazarlamış oldu, buna yanılma mı denir ihanet mi denir? Bunun ne olduğunu artık herkes az çok tahmin ediyordur.

Gerçek: Belediyede gerçekleşen gizli görüşmeden sonra size bir belge göstermişler miydi?

BYUAŞ işçisi: Hayır, sadece Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu'nun Facebook sayfasından yaptığı paylaşım ve ertesi gün de çadıra gelip hayırlı olsun arkadaşlar demesi var basının önünde.

Gerçek: Grev süresince ellerinizde tuttuğunuz ve sözlü olarak söylediğiniz "Biz bitti demeden bu grev bitmez" sözü neden hayata geçmedi?

BYUAŞ işçisi: Buradaki arkadaşlar, ben de dahil olmak üzere, öncü arkadaşlar da dahil olmak üzere ilk defa böyle bir sendikal mücadele içinde bulunduk. Süreç içinde, mücadele içinde öğrendik. Bir çoğu bu işlerle uzaktan yakından alakası olmayan arkadaşlardı. Sendika tüm süreçlerde bizimle hareket etmişti ve bir güven ilişkisi kurulmuştu. Bir sebebi buydu, diğer sebebi de o gece imzaları zaten sendika başkanıyla belediye başkanı atmıştı. Hukuken bizim olaya müdahale etme şansımız yoktu.

Tabi ki tepkilerimiz oldu ama en azından bu bir adımdır dedik. Öyle ya da böyle bir TİS'imiz olacak umuduyla dediğim gibi biraz da acemiliğimizden bu işi sonlandırdık.

Gerçek: Grevin bitirildiğini öğrendiğinizde ne düşündünüz?

BYUAŞ işçisi: Hepimiz mutsuzduk. Ama dediğim gibi sonuçta bir toplu sözleşmemiz olacaktı ama insanların mutsuzluğu, yangından mal kaçırır gibi iş yapılmasına ve haberlerinin olmamasınaydı. Acı tecrübelere rağmen hukuka güvenip, TİS'in zaten olacağı garantisi bir ölçüde rahatlattı yine de. Ama en azından şube yöneticilerini ve işçi temsilcilerini götürselerdi bu görüşmeye, o umutsuzluk olmayacaktı. Asıl tepki haberimizin olmamasınaydı.

Gerçek: YHK'dan gelen kararın içeriği nedir?

BYUAŞ işçisi: Gelen kararda söylenen özetle şuydu; "Sendika uyuşmazlık tutanağının tutulduğunu belirterek tarafımıza başvurmuştur. Bizden TİS talebinde bulunmuştur. Fakat işveren tarafından bize ulaşan yazıya göre belediye başkanının bu konuda yetkisi olmadığı için TİS talebinin reddine" yönünde karar çıkmış. Yetki düşmesiyle ilgili bir şey yok. Türkiye'de de böyle bir durumla ilk kez karşılaşılıyor. Emsali olmadığı için zorlanıyoruz.

Gerçek: Aslında yetkili olan taraf, belediye yönetimi değil mi?

BYUAŞ işçisi: Evet tabi ki. Sendika o tutanağa istinaden grevi bitirdiyse ve bu tutanağın bir geçerliliği yoksa grevin bitirilme kararı da geçersizdir. Bizim yorumumuz bu şekilde. Bununla ilgili net bir şey olmadığı için ne yapabileceğimiz de net değil. Çalışma Bakanlığı'na bir yazı yazacağız, bir cevap bekliyoruz. Olumsuz cevap gelirse hukuk yoluna başvuracağız. TİS hakkının elimizden alınmasının kamu yararına, işçi yararına olmadığını ifade edeceğiz, bu yönde bir başvuruda bulunacağız.

Ayrıca Nihat Yurdakul ile ilgili de görevi kötüye kullanma ve başka ne yapabilirsek dava açmak istiyoruz. İmza yetkisi onda ve sorumlu da odur. Hala Nihat Yurdakul'dan bize bir açıklama gelmedi. Ayrıca şube yöneticilerinin de imzasının olduğu bir açıklama talebiyle yazı yazacağız. Bu süreçte buna duyarsız kalırlarsa da bütün belediye çalışanlarını Belediye-İş sendikasından istifaya çağıracağız.

Bir sendika, yetkisinin bu kadar kolay düşmesini kabul etmemeli. En azından denemesi gerekiyor, yetkiyi alabilirsek tekrar çadırımızı kuracağız, mücadeleye devam edeceğiz.

Toplu sözleşmemizi alacağız. İşçiler kaybedecekleri hiçbir şeyleri olmadığını biliyor. Tüm kararlılığımızla mücadele edeceğiz.

Gerçek: Halka bir çağrınız var mı peki bu süreçte?

BYUAŞ işçisi: Şu andaki sürecin gidişatına göre tabi bir şeyler yapmayı düşünürüz. Bu sırada süreci anlamaya ve kat edeceğimiz yolu ve yapabileceklerimizi tespit etmeye çalışıyoruz. Şu anda bu hukuki yolları araştırıyoruz. Takım sözleşmesi diye bir şey varmış onu araştırıyoruz. Daha sonra yetkimizi alabilirsek tekrar TİS için gereken her şeyi yapacağız.

Ve tabi tüm bu süreçlerde yanımızda olun mutlaka.