Masadan kalk, İsrail ile ilişkileri kes!

Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi, 1 Temmuz Çarşamba günü saat 19:00'da İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda ve Ankara’da İnsan Hakları Anıtı önünde olmak üzere eş zamanlı olarak Gazze’ye uygulanan ambargoyu delmek için yola çıkan 3. Özgürlük Filosu’na Siyonist İsrail askerleri tarafından yapılan saldırıyı protesto etmek için eylemler düzenledi. Devrimci İşçi Partili militanlar da yapılan eylemlere destek verdi. Aşağıda yapılan basın açıklamasını sizlerle paylaşıyoruz:

“Gayrimeşru İsrail devleti, geride bıraktığımız Pazartesi sabahı, hayli kabarık olan suç listesine bir yenisini ekledi. İsrail, 2006 yılından beri Gazze Şeridi'ne uyguladığı insanlık dışı ablukayı kırmak için yola çıkan 3. Özgürlük Filosu'na uluslararası sularda müdahale etmek suretiyle, yeni bir korsanlık eylemine daha imza attı. İşgal askerleri İsveç bandıralı Marianne gemisine baskın düzenlerken, Gazze'ye ulaşmaya çalışan eylemciler tutuklanarak Aşdod Limanı'na götürüldü, ardından da teker teker sınırdışı edilmeye başlandı.

İsrail yönetimi, bilinen bir demagojiye başvurarak, filonun amacının insani yardım olmadığını ileri sürüyor ve müdahalenin gerekçesi, “hükümetin Hamas’a karşı eylemde bulunma hakkı” olarak tanımlanıyor. Oysa ne Gazze Hamas’tan ibaret ne de eylemcilerin herhangi bir direniş örgütüne destek sunmak gibi bir amacı var. Nitekim aralarında Knesset’in Filistinli üyesi Basil Ghattas ve Tunus eski cumhurbaşkanı Munsef Marzuki’nin de bulunduğu filo katılımcıları, amaçlarının “dünyanın en büyük açık hava hapishanesinde yaşayan 1,8 milyon Filistinlinin haklarının ihlal edilmesine dünyanın dikkatini çekmek” olduğunu ilan etmişlerdi. Müdahaleyle birlikte İsrail dünyaya, bu temel yaşamsal hakları aynı şekilde ihlal etmeye devam edeceği mesajını vermiş oldu.  

Siyonist apartheid rejimi bu suçları, bugüne kadar işlediği suçlar cezasız kaldığı için işleyebiliyor. Geçen yıl tam da bu zamanlarda başlayan ve 52 gün süren barbarca bir saldırıda çoğu sivil olmak üzere yaklaşık 2,300 kişinin hayatını kaybettiği ve altyapısı büyük ölçüde tahrip edilen Gazze, halen abluka ve ambargo koşullarında yaşam mücadelesi veriyor. Ekonomik ambargo dolayısıyla inşaat malzemeleri giremediği için Gazzeliler yıkılmış evlerini tamir bile edemiyor. Oysa tecrit edilmesi ve yalnızlaştırılması gereken, mazlum ve direngen Gazze halkı değil, Siyonist rejimin ta kendisidir! 

Öte yandan bugünlerde, altı çizilmesi gereken bir başka önemli süreç de yaşanıyor. Özgürlük Filosu’na yapılan saldırıdan bir hafta kadar önce Türkiye ile İsrail arasında, ikili ilişkilerin “normalleştirilmesi” yönünde endişe verici adımlar atıldı. Bu kapsamda Roma’da Türkiye Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile İsrail Dışişleri Direktörü Dore Gold arasında bir görüşme gerçekleşirken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, böyle bir görüşmenin yapılmasının “çok doğal olduğunu”, “görüşme olmadan uzlaşma sağlanamayacağını”, hatta bu görüşmelerin “zaten yeni olmadığını” söyledi.

5 yıl önce korsan İsrail’in düzenlediği Mavi Marmara saldırısı, gerçekte Türkiye’den ve başka ülkelerden Filistin dostlarına ve onların şahsında ezilen halklara yapılmış olduğu halde, sanki bu İsrail yönetimi ve Türkiye hükümeti arasındaki bir meseleymiş gibi pazarlıklar yürütüldü. Bu süreç içinde diplomatik ilişkiler yalnızca bir derece düşürülürken, ikili ticari ilişkiler, askeri ortaklıklar ve daha geniş bir bölgesel ortaklık devam etti. Öyle görünüyor ki, beş yıldır pek çok alanda zaten normal seyrinde ilerleyen ikili ilişkiler, pek yakında siyasi ve diplomatik alanda da tamamen onarılacak.

Buradan Türkiye Dışişleri’ne soruyoruz: “Gerekli adımlar atılırsa ilişkileri normalleştirmeye hazırız” derken sözünü ettiğiniz adımların arasında, İsrail’in Gazze’de işlediği suçlar nedeniyle uluslararası alanda yargılanması da var mı? Batı Şeria’da ve Kudüs’ün doğusunda bulunan işgal askerlerinin buralardan çıkarılması, bu bölgelerde uluslararası hukuka aykırı bir şekilde kurulan İsrail yerleşim birimlerinin boşaltılması var mı? Kudüs’ün etnik ve demografik yapısını değiştirip bu şehri “İsrail’in ebedi başkenti” ilan etme girişimlerinin durdurulması var mı? Binlerce Filistinli tutsağın serbest bırakılması var mı? Dünyanın dört bir yanında yaşayan, 5 milyonu aşkın Filistinli mültecinin evlerine geri dönmesi var mı?

Ve eğer, normalleşme için öne sürdüğünüz şartlar arasında bunların hiçbiri yoksa, yani Filistin halkının en temel ve haklı taleplerinin hiçbiri yerine getirilmeden işgal rejimiyle güçlü ilişkileri ve hatta ortaklığı sürdürecekseniz, nasıl olur da Türkiye ve dünya kamuoyu karşısında Filistin yanlısı olduğunuzu iddia edebilirsiniz?

Bizler, Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi ve Türkiye’de yaşayan Filistin diasporası üyeleri olarak, ikili ilişkileri normalleştirme yönündeki tüm girişimlere kategorik olarak karşı çıkıyor ve İsrail’in siyasi, ticari, askeri, diplomatik, akademik ve kültürel alanlarda boykot edilmesi, yalnızlaştırılması ve tecrit edilmesi yönündeki çağrımızı yineliyoruz. Dünya çapındaki güçlü bir boykot kampanyası gayrimeşru İsrail devletini güçten düşürecek önemli bir silahtır. Aksi halde İsrail, Özgürlük Filosu’na saldırırken gösterdiği pervasızlığı, Filistin halkına ve onun destekçilerine karşı göstermeye devam edecektir.

Özgürlük Filosu’na özgürlük!

Görüşme masasından kalkın, ikili ilişkileri kesin!”

 

Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi

1 Temmuz 2015