Adana’da devlet yalanları ve provokasyon senaryoları!

(9 Haziran) Adana’da gösteriler ve direniş, 12. gününde de hız kesmezken, ne yapacağını şaşıran devlet, bu kez bir yandan yepyeni yalanlar ortaya atarken, öbür yandan provokasyon senaryolarını sahneye koymaya başladı. Üç gün önce ölen polis memuru Mustafa Sarı’nın ölüm nedenini hem de içişleri bakanının ağzından “göstericileri kovalarken köprüden düştü” ifadeleriyle açıklayan devletin yalanı yatsıdan önce ortaya çıktı. Evet polis memuru, köprüden düşerek ölmüştü, ama göstericileri kovalarken değil. Yalan bir! Nitekim cenazesinde ve sonrasında polis benzer olaylarda daha önce olduğu gibi “şov” yapamadı, sessiz sedasız bir törenle geçiştirdi. Şayet söyledikleri gibi olsaydı, böylesi ne mümkün, “şehidimiz” söylemleriyle değil Adana’yı, Türkiye’yi ayağa kaldırırlardı. İkinci yalan yine bakanın aynı açıklamasında geldi. Göstericiler 12 yaşında bir kâğıtçı çocuğu yine köprüden atarak öldürmüştü. Bu iddia da ortada kalıverdi. Ne yerel ne de ulusal basında bu açıklamanın ardından haberin devamı gelemedi, zira bu da yalandı. Yalan iki!

Provokasyon senaryoları ise şehrin Arap Alevilerinin yaşadığı mahallelerden (Akkapı, Mıdık, Havuzlubahçe) gelen göstericilerin iki gündür eylemlerin merkezi olan Atatürk Parkı’na gelmeye çalışırken sahneye kondu. Dün (8 Haziran) akşam saatlerinde yol üzerindeki bir noktada bekleyen eli sopalı ve bıçaklı AKP’liler kitleye saldırmaya çalıştı. Çoğunluğunun o bölgede yaşayan Mardinli Sünni aşiretlere mensup olduğu söylenen kişiler orada bulunan CHP milletvekillerinin araya girmesi üzerine polisin müdahalesi ile yatıştırıldı ve ancak ondan sonra Atatürk Parkı’na ulaşabildi. Aynı saldırganlar bu kez kitlenin dönüşünde küçük gruplar halinde kimi göstericilere saldırdı.

Bugün (9 Haziran) ise aynı şekilde, aynı mahallelerden gelmeye çalışan Arap Alevi kardeşlerimiz aynı noktada toplanan aynı eli sopalılar tarafından taciz edildi. O noktada yığınak yapan polis arada tampon oluşturdu. Bu kez dünden farklı olarak kitleye BDP’lilerin saldıracağına ilişkin olarak fısıltı gazetesi yoluyla bir provokatif girişimde bulunuldu. Bu polis kaynaklı manipülasyona bir an için kapılma gafleti gösteren CHP’li milletvekilinin olayı twitter’dan böyle yanlış biçimde duyurması üzerine büyük bir provokasyonun eşiğinden dönüldü. Fakat CHP’li vekillerin hatası bununla da bitmedi. Bir taraftan eli sopalı kişileri kışkırtan polis, öte taraftan “kitle (Arap Aleviler) Atatürk Parkı’na doğru devam ederse diğer kitleyi ( eli sopalı AKP’liler) önleyemeyiz” söylemiyle CHP’li vekillerin kitleyi mahallelere geri dönmeye ikna etmesini sağladı. Bütün riske rağmen Atatürk Parkı’ndaki kitle ile bu Arap Alevi kitlesinin buluşmasını sağlamak gerekirken. “tehlike” bahanesiyle kitleye geri adım attırmak ancak CHP’lilerin yapabileceği bir şeydi ve yaptılar!

Sonuç olarak Atatürk Parkı’nda toplanan yaklaşık 30 bin kişi, AKP il binasına doğru kısa bir yürüyüş yaptı, ancak 300 metre öncesinde durdurulunca tekrar Atatürk Parkı’na geri döndü. Şu an parkta günlerdir çadır kurarak sabahlayan küçük gruplar mevcut. Ayrıca gün içinde parkta fotoğraf ve resim sergileri, mini konserler, şiir dinletileri de yapılıyor. Eylemlerin başından beri dikkat çeken en önemli noktalardan birisi olan BDP’nin eylemlere kurumsal olarak katılmayışı, eksikliğini hissettirmeye devam ediyor. Bu anlamda özellikle aktardığımız provokasyon senaryolarını boşa düşürmek için BDP’nin katılımı ciddi bir etken olabilir. Kitlelerde eylemin devam edeceği yönünde kararlı bir ruh hali egemen durumda ancak bundan sonraki süreçte özellikle Arap Alevi dostlarımıza çok daha dikkatli biçimde sahip çıkmak ve bu provokasyon senaryolarını teşhir etmek gerekiyor.