Yüce Divanlıklar dururken vekillere dokunmayın!

Bu memlekette ağır yolsuzluk vakasına karışmış nice hükümet mensubu ve oğulları var. Bu insanlar bütün deliller ortaya saçılmışken halkın gözü önünde aklandılar. Onlar dururken dokunulmazlıklara saldırmak seçmenin, yani halk kitlelerinin haklarına el uzatmaktır. Biz diyoruz ki, dokunulmazlıklara dokunmayın!

Bir zamanlar kendi çıkarlarına dokunduğu için parti kapatma ve milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması gibi konularda pek “demokrat” olan AKP, şimdi, en başta partinin fahri başkanı olarak davranan Tayyip Erdoğan olmak üzere, HDP vekillerinin dokunulmazlığını gündeme getirdi. AKP yönetimi, Kürt savaşını tırmandırma çabasının önünde herhangi bir engel görmek istemiyor. Bu yüzden legal alanda Kürt halkının mücadelesinin kolunu kanadını kırmayı amaçlıyor. Hedefi, en açık sözlü vekilleri susturmak, böylece diğerlerine de gözdağı vermek.

Yalın biçimde söyleyelim: bunun anlamı Kürt halkının ağzını tıkamaktır. Halk seçimlerde bir partiye ve onun adaylarına oy kullandığı zaman onların mecliste kendi çıkarlarını ve düşüncelerini savunmasını hedefler. Şimdi dokunulmazlıklar kaldırılıp HDP’li vekiller yargılanmaya başladı mı, herkeste bir tedirginlik başlayacak. Dokunulmazlığı kaldırılan vekillerin zamanının çoğu mahkeme koridorlarında geçecek, davalara hukuken hazırlanmaktan halkın taleplerini yerine getirmek için çalışmaya vakit bulamayacaklar. Diğerlerinde de aynı akıbete uğrama kaygısı başlayacak. Tabii Mart 1994’te Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve arkadaşlarına yapıldığı gibi milletvekilleri hemen tutuklanırlarsa halka karşı sorumluluklarını hiç yerine getiremeyecekler. Ayrıca, milletvekili seçilmeye engel bir suçtan kesinleşmiş hüküm yerlerse milletvekillikleri düşecek.

Bütün bunlar seçmenin cezalandırılması anlamına gelir. Seçmen belirli insanları ve belirli bir partiyi seçmiştir. Şimdi meclisin çoğunluğu, o insanları veya o partiyi hedef hâline getirerek seçmenin iradesini tanımamakta veya en azından o partinin vekil sayısını azaltarak o iradenin ifadesini zayıflatmaktadır.

Sizin hoşunuza gitmeyen, HDP’nin seçmeni, halk!

Ama denecektir, halk bu vekillere ne görev verdi ki vekiller terör örgütünün saflarında çarpışırken ölen gencin cenazesine gidiyor, aileye başsağlığı diliyor? Bu verdiğimiz örnek, HDP’li vekillere yöneltilen en keskin suçlama konusudur. Bu konuda suç yoksa öteki örneklerin hiçbirinde yok demektir.

Ne HDP, ne ondan önceki Kürt partileri başarılarının sırrını saklamaya çalıştılar. Kürt halkının bağrında, bu halkın haklarının onyıllardır süren gaspına karşı mücadeleyi benimsemiş milyonlar var. 7 Haziran seçimlerinde HDP 6 milyon seçmenin oyunu aldı. Elbette bu toplam içinde Türkler de var. Ama oy kullanma yaşına ulaşmamış Kürtleri de hesaba katarsak ve Kürt nüfusunda gençliğin ne kadar ağırlıklı bir payı olduğunu hatırlarsak, rakam 6 milyonun çok çok üzerine çıkar.

İşte HDP, bu oyları kullanan Kürtlerin büyük çoğunluğunun aslında aynı zamanda PKK’ye yakınlık duyduğunu dile getirmekte, onunla aynı sosyolojik zemini paylaştığını saklamamaktadır. Kendisini ise Kürt halkının parlamentodaki ifadesi olarak sunmaktadır. Kürt halkının, haklarına sahip çıkan kesimi içinde neredeyse dağa insan yollamamış aile yoktur. Birçok aile de çocuklarını bu savaşta yitirmiştir. Dolayısıyla, HDP’nin kitlesinin savaşla ilişkisi günbegün yaşanan bir insanlık hâlidir.

Tipik AKP yöneticisinin sorusu şu: “Teröriste taziyeye gidilir mi?” Bu beyefendiler, taziye için ölüye değil yakınlarına gidildiğini öğrenememişler anlaşılan. Bir HDP’li vekil taziyeye gittiğinde yakınını yitirmiş bir seçmeni ile dayanışmaya gidiyor! Dolayısıyla burada bir suç yok.

Bunun dışında ise, HDP’lilere suç isnat edenler, milletvekilinin düşünce özgürlüğüne tavır alıyorlar demektir. Dokunulmazlığın sınırlanmasını isteyenler bile “kürsü dokunulmazlığı”nı savunurlar. Zaten aksi, milletvekili düşüncelerini ifade edemesin demektir. Ama her kim kürsü dokunulmazlığını savunuyorsa, o aynı zamanda vekilin parlamento dışında, kitle toplantılarında, büyük mitinglerde vb. söylediği sözleri de dokunulmazlık konusu yapmak zorundadır. Anayasa’nın 83. maddesi dokunulmazlığın kapsamını açıkça şöyle tanımlamıştır: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, (…) bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.” Demek ki mecliste söylenen dışarıda da söylenebiliyor.

Dokunulmazlıklara dokunmayın!

Bütün bunlar gösteriyor ki, dokunulmazlıklara saldırmak seçmenin, yani halk kitlelerinin haklarına el uzatmaktır. Biz diyoruz ki, dokunulmazlıklara dokunmayın!

En güzel fezleke henüz yazılmamış olandır

Bu memlekette ağır yolsuzluk vakasına karışmış nice hükümet mensubu ve oğulları var. Bu insanlar bütün halkın gözü önünde Tayyip Erdoğan’ın siyasi ikbali uğruna temize çıkartıldı. Bütün deliller ortaya saçılmışken aklandılar. Ama bakanlıktan da siyasetten de kopmak zorunda kaldılar. Soruyoruz: madem masumdular neden bakanlıktan ve siyasetten ayrılmak zorunda kaldılar? Cevabı açıktır: gerek o bakanlar, gerekse onların görev yaptığı hükümetin başında olan Tayyip Erdoğan’ın mutlaka yargılanması gerekir. İşte en güzel fezleke o zaman yazılmış olacaktır!

Davutoğlu ipe un seriyor

Dokunulmazlıkların kaldırılması Tayyip Erdoğan’ın emri. Davutoğlu 1994’te ortaya çıkan tablonun ne kadar çarpıcı olduğunu bilecek yaşta. Böylesine saldırgan bir politikanın kendi geleceğini ambargo altına almasındansa bir yan yola sapmaya karar verdi. Dokunulmazlıkların kaldırılması için savcılıktan fezlekesi olan bütün milletvekillerinin dokunulmazlığını, parti ayrımı yapmaksızın, tek defada hep birlikte kaldırmayı önerdi. Bunun anayasaya aykırı olması dolayısıyla anayasaya bu hükmü içeren bir geçici maddeyi bütün partilerin oylarıyla yerleştirmeyi teklif etti. Güya suçuna CHP’yi ve HDP’yi de ortak edecek! Onlar katılmazsa, halka dönüp “bakın dokunulmazlık zırhının arkasına sığınıyorlar” diyecek, Erdoğan’a ise “ne yapalım, yeterli oyu bulamadık” diye mazeret bildirecek. Önerilen yöntem, biçimsel olarak anayasa engelini kaldırıyor ama içerik olarak yasamanın olan bir yetkiyi toptan yargıya devretme suçunu işliyor. Ayrıca fezlekesi olan 113 milletvekilinin adını suçlu zanlısı olarak anayasaya yazıyor! Bütün bunlar yetmezmiş gibi, dokunulmazlık için grup kararı alınması söz konusu bile olmadığından ve oylama kapalı yapılacağından muhtemelen yeterli oy alınamayacak. 113 milletvekili muhtemelen aleyhte oy kullanır. AKP bölge milletvekilleri aleyhte oy kullanır. Yani hem komik bir formül, hem de riskli. İpe un sermek diye başka neye denir?


Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2016 tarihli 78. sayısında yayınlanmıştır.