Ukrayna’dan Marksist bir görüş ve işçi sınıfı hareketinin programı

Ukrayna’da yaşanan olaylar Avrupa’nın geleceğine şekil verme potansiyeline sahiptir. Odesa’da yaşanan ve Kara Cuma olarak anılması gereken faşist katliam, tehlikenin ne kadar yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Ama sadece kınamakla yetinmemek, ne olduğunu anlamak, nasıl mücadele edilebileceğini kavramak da gerekiyor. Ukrayna’daki kardeş örgütümüz Akıntıya Karşı’nın mensuplarından Yuri Şakhin’in aşağıdaki yazısı, Maidan hareketini Gezi’ye benzetenlere, ortaya çıkan yeni durumdan olumlu sonuç bekleyenlere sapasağlam bir uyarıdır. Bugünkü faşist tehlikenin Maidan’dan kaynaklandığını ve bütün bunların ardında ABD ve AB emperyalizmlerinin bulunduğunu berrak biçimde ortaya koyuyor. Gerçek gazetesi olarakŞakhin’in bütün analizlerine katılmıyoruz, ama Marksistler arası tartışmanın, ilkeli biçimde yapıldığı sürece bizi hakikate doğru götüreceğine inanıyoruz. Yazıyı İngilizce'den Türkçe'ye Oğuz Aksan ve Serhat Çetin çevirdi.

 

Avrupalıların büyük bir bölümü Ukrayna’yı çok tuhaf bir ülke olarak değerlendiriyor. AB’nin politikaları kendi içinde büyük kitleler tarafından protesto edilirken, Ukrayna halkı yoğun bir istekle AB’ye girmek istiyor. Emperyalist Avrupa Birliği onların gözünde bir kurtuluş biçimi. Fakat bizim görevimiz şaşırtmak değil, Ukrayna’da ne olduğunu açıklamak.

Öncelikle, Maidan hareketinin oluşum nedenini dile getirmeliyim. Ukraynalı işçilerin sömürü ve yolsuzluktan bıkmış olduğu bilinen bir gerçek. Ukrayna toplumunda güçlü bir huzursuzluk vardı. Son yıllarda, bu huzursuzluğu gösteren birçok işaret gördük. Ukrayna’nın çeşitli bölgelerinde, büyük oranda küçük burjuva tabakanın gerçekleştirdiği kendiliğinden protestolar oldu. Bu toplumsal gerginlik de Maidan’a meydan verdi.

Maidan hareketinin bir özelliği önemliydi: küçük burjuva bir karakter taşıyordu. Maidan’a giden Kievli yoldaşlarımız, köylülerden, taşradan gelen mevsim işçilerinden, şehir esnafından, kentsel orta katmanlardan, entelektüellerden bahsettiler; fakat Maidan’da aktif bir şekilde bulunan ve bildiğimiz işçi sınıfına mensup bir grup görmemişlerdi. Ama sonuçta, bu insanların birçoğu kötü yaşam koşullarına ve Ukrayna’da oligarklar olarak adlandırılan büyük kapitalist yöneticilere karşı ayaklandılar. Yani Maidan’ın gerçekten demokratik bir eğilimi vardı ve bazı Ukraynalı solcular bu yüzden bu harekette yer almak istediler.

Fakat bu küçük burjuva hareketi bağımsız değildi. Başlangıçta, milliyetçi burjuva güçlerinin hegemonyasında olduğu hissediliyordu. Bu muhalif güçler, bariz bir şekilde Avrupa ve Amerika tarafından finanse ediliyor ve bu protestoyu kendi iktidar mücadelelerinde kullanmaya çabalıyorlardı. Bunu başardılar da. Başlangıçta iki Maidan’ın olduğu gerçeği Ukrayna’nın dışında pek bilinmiyor. Bunlardan biri kendiliğindenbiçimde Bağımsızlık Meydanı’nda toplanmışken, diğeri muhalefet partileri tarafından Avrupa Meydanı’nda organize edilmişti. Muhalefet partileri, kendi kamplarının pek popüler olmadığını farkedince Bağımsızlık Meydanı’na geçtiler ve daha iyi finansal ve örgütsel imkânlarını da kullanarak Bağımsızlık Meydanı’nı kontrol altına aldılar. Bu yüzden de Maidan, AB ve ABD emperyalizminin ajanları gibi çalışan güçlerin elinde gibiydi. Bu gerçek,Maidan’daki aşırı uç Nazi yanlısı eğilimin güçlenmesine sebep oldu.

Maidan zaferinden sonra, alanın sınıf karakteri kesin biçimde değişti. Zaferden önce içinde biraz demokratik eğilimler olsa da, bunlar artık tamamen yok olmuş durumdaydı. Şubat’ın sonundan bu yanaMaidan yeni bir burjuva rejiminin merkezine dönüştü. Ve eğer biri demokratik eğilim arıyorsa, Nazilerin etkisinde kalmayan ve Kiev’in şuanki hükümetine muhalefet eden gruplara bakmalıdır.

Maidan tarafından kurulan yeni iktidarın sınıf yapısına bakacak olursak, bu, oligarklar ile Nazi çetelerinin ittifakınadayanmakta. Ukrayna’da demokratik devrimin kazandığını iddia edenler tamamen yanılıyor. Burjuva muhalefet, kitlelerin protestosunu sadece iktidara ulaşmak için kullandı. Bu bir devrim değil, gerici bir darbedir. Mülkiyet ilişkileri ve politik yapıdan hiçbiri değişmedi. Tek değişiklik, aşırı uç milliyetçi güçlerin iktidara gelmesidir. Bu güçlerin de demokrasiyi güçlendirmekle uzaktan yakından alakası yoktur. Siyasi ifade özgürlüğü Yanukoviç’in zamanından bile daha kısıtlı. Yeni Kiev Hükümeti, bütün ana akım TV kuruluşlarını hızla kontrol altına aldı. En etkili muhalif gazeteler kapatıldı. Örneğin, AB veya ABD değil Rusya’ya yönelmeyi devamlı savunan “2000” gazetesinin başına bu geldi. Sözde bağımsız demokratik medyanın yalanlarını ve yozluğunu açıkça dile getiren «Українськакривда» gibi web sitelerine DDOS atakları düzenlendi (bir çeşit hackleme-ç.n.). https://www.facebook.com/pages/%D0%A3%D0%BA%D1%80%D0%B0%D1%97%D0%BD%D1%81%D1%8C%D0%BA%D0%B0-%D0%BA%D1%80%D0%B8%D0%B2%D0%B4%D0%B0/620267754673808http://www.kryvda.com . Şimdiye kadar işler, “Demokratların Zaferi” şeklinde yürümüyor. Bütün yazılı basın, devlet güvenlik birimleri tarafından, yeni rejim hakkında eleştirel yazılar yazmamaları konusunda uyarıldı.  İşte bu yüzden bizim küçük gazetemiz bile tarihinde ilk defa zorluklar yaşadı. Yeni rejimin Nazi çeteleri ile oligarkların ittifakı ile oluşturulduğunu yazdık; bu sebepten dolayı da çıkışımız zor oldu.

Elbette yeni Ukrayna hükümetinin dış desteği var. AB ve ABD emperyalizmine güveniyor. Her geçen gün daha da net anlaşılıyor ki ABD, Rusya ile olan çekişmesinde bu durumu basit bir araç olarak kullanmayı planlıyor. Dolayısıyla, uluslararası açıdan bakıldığında Kiev hükümeti, dünyada nüfuz alanlarının yeniden bölüşülmesi için bir enstrüman olarak görülüyor. İşte bu yüzden hem iç hem de dış rolü açısından gerici bir doğası var bu hareketin.

Dolayısıyla, bütün sınıf güçlerinin görevi demokratik eğilim aramak değil açıkça şunu beyan etmektir: “Kiev hükümetine destek yok!”

Kiev’de kontrolü ele alan maceraperestler duruma çok gerçekçi bakıyor ve sonrasındaki aylarda popülerliklerini aşırı seviyede kaybedeceklerini anlıyorlardı. Ve… Hiç beklenmedik bir şekilde Rusya tam zamanında onlara yardım etti. Rus askeri birlikleri Kırım’a girince, Ukrayna’da çok büyük bir yurtseverlik dalgası yayıldı. Kiev hükümeti tam bir yurtsever propaganda başlattı ve bunu çok aktif bir şekilde yaptı. Tüm Ukrayna medyası bir Rusya-Ukrayna savaşının kaçınılmaz olduğu yanılsamasını yarattı. Rusya dışişleri bakanı Lavrov’u dikkatli bir şekilde izleyen herhangi bir kişi Rusya’nın askeri birliklerini Ukrayna’nın başka bölgelerine ilerletme gibi bir planı olmadığını anlayabilirdi.* Ama yine de Ukrayna’da bir savaş histerisi başladı. Rejim, Rusya’nın Kırım’daki aktivitesini, kendini güçlendirmek için bir araç olarak kullanıyor. 

Rus emperyalizmi, Ukraynalı Nazilere yardım etti. Maidan zaferinden memnun olmayan birçok vatandaş kendini milliyetçi yurtsever propagandanın etkisi altında hissetti. İki olumsuz sonucu vardı bunun. Öncelikle Maidan destekçileri, Ukrayna savaşı kazanıp Kırım’ı geri almadan yeni hükümeti eleştirmenin olanaksız olduğunu söylüyordu. Dolayısıyla bu da, emekçi kitleler ve yeni gerici kapitalist hâkim kesim arasındaki muhtemel ayrışmayı geciktirdi veya engelledi. İkinci olarak, güneydoğu bölgesindeki durum değişti. Kiev hükümeti kurulur kurulmaz, bu bölgede geniş bir anti-Maidan halk hareketi başladı. Bu hareketin sınıfsal bir eğilimi vardı ve bunun güçlenmesini umduk. Fakat Rusya’nın Kırım’a girmesi buna son verdi. Birçok insan anti-Maidan hareketini terk etti, çünkü yurtsever histerinin baskısıaltındaydılar. Bu, hareketi daralttı ve Rus milliyetçisi güçlerin varlığı süratle arttı. Aslında Mart’ta işçiler iki milliyetçi mobilizasyonun etkisi altında kaldılar: Ukrayna’nın ve Rusya’nın. Bağımsız bir sınıf tavrının alanı hızla daraldı.

Milliyetçi eğilimi durdurmanın tek yolu, Ukrayna’nınsınırlarının değişiminin, rejime karşı sınıf mücadelesini durdurmak için yeterli bir sebep olmadığını anlamaktır. Bu Kırım için savaşa sebep olsa bile, Lenin, Karl Liebknecht ve diğer sol sosyal demokratların Birinci Dünya Savaşı’nda gerici rejimlerin çarpıştığı zamandaki cesur prensiplerini hatırlamalıyız. Onlar, bize gerici ve emperyalist güçlere karşı mücadelede bilinçli solcuların nasıl bir tavır takınması gerektiğinin örneğini gösterdiler. Dünya savaşında bile sınıf mücadelesini durdurmadılar. 

Yani böylelikle, bizim ortaya koyduğumuz ‘’Kiev hükümetine destek yok’’ sloganı bulunduğumuz durum içinde devrimci bozgunculuk anlamına gelir. Ve böyle bir yol izlemek için ahlaki hakkımız var. Rusya’da, geçtiğimiz Mart ayında Putin’i ve izlediği Kırım politikasını eleştiren protestolar düzenlendi. Rusyalı Marksistlerin Putin’in şovenizmine karşı sergiledikleri protesto, Ukrayna’daki milliyetçi hükümete karşı sergilenebilecek benzer bir faaliyeti ahlaki bakımdan mümkün kılıyor. Çünkü Lenin’in bize öğrettiği gibi devrimci bozgunculuk, sadece çatışan iki ülkede her iki taraftan da izlendiği zaman gerçekleşme şansı bulur.      

Mücadelemizde şunun farkına varmalıyız ki Ukrayna’da sosyalist bir devrim uzun bir süre için gündemde değildir. Şuan bağımsız sınıf hareketine dair bir işaret yoktur. Aynı zamanda etkili bir sol parti mevcut değil; özellikle zekice davranan sol parti hiç yok. Sendikalardan söz etmek de mümkün değil ve hâli hazırda bulunan sendikalar ideolojilerinden dolayı sosyalist hareketten uzaklaşmış durumda. İşçi sınıfında sınıf bilinci yok; bu bilincin yerini burjuva yanılsamaları doldurmuş durumda. Bunukriz durumu daha da vahim hale getirdi. Birçok emekçi, milliyetçi ideoloji seferberliği yüzünden yolunu bulamaz hâle gelmiştir. Bu da demek oluyor ki, bağımsız bir sınıf hareketi için günümüz şartlarına uygun bir ön hazırlık yapmamız gerekiyor. Bu durumda, Ukraynalı Marksistler için en önemli başlangıç noktası, burjuva yanılsamalarını ortadan kaldırıp sınıf bilincini güçlendirmektir.           

Bu vazifede beklemediğimiz bir müttefikimiz var: İş başındaki hükümet. Bu hükümetin gerici neo-liberal politikaları, uğraşıp didinen halkın hayal kırıklıklarını daha da artırıp derinleştirecek. Kiev hükümetinin dış baskılara karşı mücadele edebilme görüntüsü altında yapmayı düşündüğü neo-liberal reformlar, insanların şimdiki politik eğilimleri ne olursa olsun çabucak gözlerini açmalarına sebep olacak. Hem tarafsız halk hem de Maidan ve anti-Maidan tarafları neler yaşandığının farkına varacak. Kitle bilincindeki bu yükselişi, Maidan ve anti-Maidan taraftarları ve tarafsız halk üzerinde sınıf bilincini kazandırabilmek için iyi kullanmalıyız.           

Bu işteki başlıca ideolojik görevler nelerdir? Öncelikle, eleştiriler Avrupa hakkındaki yanılsamalara yöneltilmelidir. Çünkü bu yalanları ortadan kaldırmadan toplumsal bir hayâl kırıklığını sosyalist bir harekete çevirmek imkânsızdır. Şuan bu Avrupa yanılsamalarıhakimdir. Yani, AB’den gelecek kurtuluş hayaline karşı, dünya emperyalizminin bu kalesinde yaşanan sınıf mücadelesinin sertliğini ortaya koyarak halkın gerçekle yüzleşmesini sağlamalıyız. Fakat hepsi bu değil.           

Gümrük Birliği’nin etkili olduğu bölgelerde Avrupa yanılsamalarının yaratacağı hayâl kırıklığı, bu emperyalist merkezin lehine sonuçlanacaktır. Böylelikle, güneydoğu bölgelerinde Avrupa yanılsamalarının eleştirisini Gümrük Birliği eleştirileriyle tamamlamak gerekir; yoksa Avrupa karşıtı eleştirmenlerimiz yeni burjuva yanılsamaları yaratıp bir emperyalisti bir diğer emperyaliste karşı güçlendirecektir.           

Bir sonraki görev: Ülkenin Doğu ve Batı’sındaki milliyetçi seferberlik, çeşitli milliyetçi ideolojiler kullanılarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, hem Ukrayna hem de Rusya milliyetçiliğini eleştirmemiz gerekir. Aynı zamanda şunu hatırlamamız gerekir ki Ukrayna milliyetçiliği daha canlıdır. Devletin güçleri ve silahlı çeteler onun yanında ve bu akım (Ukrayna milliyetçiliği) gençler arasında Rus milliyetçiliğinden katbekat daha yaygın. Bu yüzden ateşimizi onun üzerine yoğunlaştırmalıyız.           

Önerilen programın başarısı, sadece solcuların faaliyetlerine bağlı değildir. Bu daha çok rejimin içindeki evrime bağlıdır. Rejiminaçık faşist biçimlere bürünmesi çok yüksek bir olasılık. Bu durumda, yukarıda belirttiğimiz tüm öneriler geçersiz kalacaktır.           

Önerilen taktikler için bir diğer büyük sorun da Ukrayna’da yeterince büyük sol güçlerin olmayışıdır. Milliyetçilik seferberliği, Ukraynalı solcu örgütleri çok sert bir şekilde etkilemiştir. Bazıları Maidan hareketine ve Avrupa yanılsamalarına kapıldı ve Ukrayna milliyetçi hareketine dahil oldu. Bu durum anarşistlerde (anarko-sendikalistler hariç) ve Kiev’deki “Sol Muhalefet” adlı Troçkist grubun çoğunluğunda görüldü. Anarşistler, Praviy Sektor’un Nazileriyle omuz omuza özel polisle çatışıp molotof kokteylleri attılar. Sol grupların bir kısmı ise Rusya konusunda yanılsamaya kapıldı. Bu durum neo-stalinist örgüt ‘’Borotba’’ ile diğer küçük Stalinist gruplarda görüldü. Ve şimdi anti-Maidan hareketinde aktif rol oynuyorlar. Ne yazık ki benim grubum Akıntıya Karşı’dan da bazı yoldaşlar Avrupalı yanılgısına kapıldı. Grubumuz bölündü; bu yüzden ortak bir noktada buluşamıyoruz.           

Bu metinde bizimle karşıtlarımızın arasındaki farkları görebilirsiniz. Fakat bunları daha iyi anlamak açısından bu olguları açık ve saptırmasız bir şekilde ele almak gerekir. Bu bilgiler benzer hataları yapmış Avrupalı solculara yararlı olacaktır. Karşıtlarımızla anlaşamadığımız noktalar şunlardır:

-      Onlar, tüm eleştiri oklarını Rus emperyalizmine çevirip Avrupa ve Amerika’nın faaliyetlerinin tamamen görmezlikten gelinmesi gerektiğine inanıyorlar.

-      Onlar, en büyük darbenin Rus milliyetçiliğine vurulması gerektiğine inanıp Ukrayna milliyetçiliğinin esaslı bir tehdit teşkil ettiğine inanmıyorlar.

-      Faşist bir rejime doğru hızla gidişi görmezlikten gelip demokratik yanılsamaları yüceltiyorlar.

-      Ukrayna’nın, Avrupa yönündeki tercihinin kayıtsız şartsız desteklenmesi gerektiğine inanıyorlar; çünkü bu tercihte Ukrayna’nın Avrupa emperyalizmi tarafından özümsenmesinden başka bir şey görüyorlar.

 

Ukrayna’daki durum çok karışık. Fakat yine de umuyorum ki bir şekilde bağımsız sınıf bilincini yaratmanın bir yolu vardır. Bu doğrultuda, hem Ukrayna hem Rusya milliyetçiliğinden bağımsız bir hareket oluşturmalıyız. Amerika ya da Avrupa emperyalizminden de, Rus emperyalizminden de bağımsız bir hareket. İşçi sınıfının, sınıf bilinçli güçlerinin hareketi.

 

 

 

            *Doğu Ukrayna’daki ayaklanma bunu kanıtladı. Donetsk ve Luhansk’taki insanlar iki hafta boyunca Rusya’dan yardım çağrısında bulundu fakat hiçbir Rus tankı Ukrayna sınırlarını geçmedi.