TEOG tartışması: Emekçi, yoksul ailelerin çocukları eğitimden uzaklaştırılıyor!

15 Eylül günü, okulların açılmasına 3 gün kala Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum” dedi ve 15 yıllık AKP iktidarında liseye giriş sisteminin 6. kez değişeceğini anladık. Bu pek şaşırtıcı değil ancak Milli Eğitim Bakanlığı dâhil herkesi allak bullak eden, “TEOG’u kaldırdım!” olarak kabul edilen bu açıklamanın okulların açılmasından önceki Cuma günü yapılmasıydı.

Kervan yolda dahi düzülmüyor

Arkasından gelen “üniversiteye giriş sistemi de değişecek” açıklamasıyla da milyonlarca öğrenci, veli ve öğretmen kendilerini bir bilinmezliğin ortasında buldu. Öyle ki, Ekim ayı geldi, ortada hâlâ bir sistem yok. MEB’in açıklamalar müsteşarı Yusuf Tekin, bir ay sonra yani Kasım ayında yapılması beklenen TEOG sınavının yapılıp yapılmayacağını kamuoyuyla paylaşacaklarını açıkladı. El insaf!

Sorunlar bu kadarla da sınırlı değil. Takvimde günü geldiği için açılan okullar bir sürü sorunla birlikte açıldı. Okulların açılmasından bir hafta önce derslerin haftalık saatleri ve ders müfredatları değişti. Bırakın yeni saatlere uygun öğretmen ataması yapılmasını, geçtiğimiz sene onbinlerce ihraç yaşanmasına ve zaten okullarda öğretmen açığı olmasına rağmen yeni atamalar yapılmadı. Okullar neredeyse ortalama yarı yarıya eksik öğretmenle başladı. Şimdi bu eksiği, mevsimlik işçi gibi çalıştırılan, asgari ücretin dahi altında maaş alan ücretli öğretmenlerle gidermeye çalışıyorlar.

Değişmeyen eğitim politikası: özelleştirme

Devletin esas görevlerinden biri olan eğitimdeki bu sistemsizlik ve kaos burjuva iktidarın umurunda mı? Pek değil. Kendi çocuklarını parası neyse ödeyerek en iyi okullarda, hatta yurt dışında okutuyorlar. Birazcık parası olan veya borç harç da olsa denkleştirebilen aileler ise çoktan kamusal eğitimi terk ederek çocuklarını özel okullara yazdırmaya başladılar. Eğitimdeki bu kaos, özelleştirmenin başka bir yöntemi olarak da kullanılıyor zaten. Bu tartışmanın kendisinin bile özelleştirmeyi ne kadar arttırdığını göreceğiz.

2012-2013 öğretim yılında 4+4+4 sistemi ve beraberinde gelen TEOG ile eğitimde büyük bir özelleştirme atılımı yapıldı. Öncesinde eğitimde devletin yükünün çok fazla olduğunu, bunu azaltacaklarını söylüyorlardı. Nitekim yeni sistemle MEB bütçesinden özel okullara öğrenci başına teşvik parası verilmeye başlandı. Halktan kesilen vergilerle oluşturulan bütçeden devlet okullarına aktarılmayan para, özel okul patronlarının cebine girdi. 2017-2018 öğretim yılında özel okullara, toplam 340 bin öğrenci için öğrenci başına ortalama 4 bin lira para ödenecek.

Özelleştirmenin bir diğer atılımı ise dershanelerin kapatılmasıyla oldu. Başta, para tuzağı dershanelerin kapatılmasını ilerici bir adım olarak gösterdiler ancak beraberinde özel okullar yönetmeliğini de değiştirdiler. Bahçe, spor salonu gibi kısımlara gerek duymayan yeni yönetmeliğe göre, apartman katlarındakiler de olmak üzere dershanelerin çoğu sadece tabela değiştirerek temel liselere dönüştü. Dönüşmeyenler ise özel eğitim kursu veya etüt merkezi olarak faaliyetlerine devam ediyorlar.

Ya imam hatipe ya toplama kampına

Devlet okullarında ise durum daha da acayipleşti. MEB kurum açma ve kapatma yönetmeliğinde yapılan değişiklikle; anadolu lisesi ve meslek lisesi açılabilmesi için yerleşim merkezinde en az 10 bin nüfus olması, fen lisesi ve sosyal bilimler lisesi açılabilmesi için ise en az 50 bin nüfus olması gerekirken imam hatip lisesi açılabilmesi için 5 bin nüfus yeterli hale getirildi. Düz lise kavramı kaldırıldı ve okulların neredeyse tamamı imam hatip lisesine dönüştürüldü. Ortaokulu bitiren ve sınırlı sayıdaki anadolu lisesine yerleşemeyen bir öğrencinin karşısında artık üç seçenek oluştu: meslek lisesi, imam hatip lisesi ve açık lise.

Oyların yarısını topladığını ve dolayısıyla halkın da dini hassasiyetlerle çocuklarını imam hatiplere vereceğini düşünen AKP, böylece yoksul emekçi çocuklarını istediği gibi dindar, kendisine bağlı nesiller olarak yetiştirecekti. Ancak böyle olmadı. Veliler hiçbir gelecek vaat etmeyen, müfredatı gereği üniversiteye hazırlayamayan ve üniversiteye giriş sınavlarında en başarısız okullar olan imam hatipleri tercih etmedi. En azından meslek öğrenir diyerek çocuklarını meslek liselerine yazdırdılar. İmam hatipler boş kalırken, meslek liseleri çok yüksek mevcutlu sınıflarıyla toplama kamplarına dönüştü. Özelleştirmede iyi sınav veren TEOG bu konuda başarısız oldu.

Tüm bu tablonun sonucunda meslek lisesi ve imam hatip kıskacında kalan veliler bir şekilde para denkleştirerek çocuklarını özel okullara ve temel liselere yazdırmaya çalıştılar. 2012-2016 arasında özel okul sayısı %60 artarken özel okulda okuyan öğrenci sayısı %92 arttı (Okul öncesi, ilkokul ve ortaokul seviyelerinde devlet okulu sayılarının azaldığını da belirtelim). Özel okula gidemeyen yoksul emekçi çocukları ise, TEOG tercih sistemi sebebiyle evlerinden uzaktaki, sınıfları kalabalık, öğretmeni eksik meslek liselerine gitmek zorunda kaldılar. Kayıt parası, katkı payı, ulaşım, yemek masrafı derken zaten karın doyuramayan ve eğitim sisteminden bir umudu olmayan en yoksul kesim ise çocuklarını örgün eğitimden alıp işe verdi. Son 5 yılda açık lise okuyan öğrenci sayısı %36,9 arttı.

Tüm özel okullar kamulaştırılsın!

İşin özü, ailelerin geliri düştükçe eğitim erişilebilir olmaktan çıkıyor. İktidarın bütün eğitim politikası eğitimi olabildiğince özelleştirmek, yük olarak gördüğü özele hiç gidemeyecekleri eğitimden uzaklaştırmak, bir kısmını ucuz işgücü haline getirmek üzerine kurulu. Şimdi yeni sistemde özetle merkezi sınavın kalkacağı ve öğrencilerin adrese göre liselere yerleştirileceği söyleniyor. Yine de imam hatip liselerini nasıl dolduracakları merak konusu. Meslek liseleri ise toplama kampı statüsüne devam edecek gibi görünüyor. Yeterli öğretmen ataması ise ufukta hiç yok. Belli ki parasız, nitelikli, bilimsel eğitim konusunda hiçbir ilerleme olmayacak. Tıpkı 15 yıldır, bundan beteri olamaz derken, eğitimi daha da kötü hale getiren her değişiklik gibi.

Emekçiler olarak artık masaya yumruğumuzu vurmalıyız. Ücretlerimizden ulaşıma, elektrikten ekmeğe her kalemde kestikleri vergileri özel okul patronlarına hibe eden gaspçılara karşı parasız, nitelikli eğitim hakkı talebini yükseltmeliyiz. Ne TEOG’u, ne de yerine getirecekleri daha berbat bir sistemi kabul etmiyoruz.

Öncelikle tüm özel eğitim kurumları kamulaştırılsın! Ücretli öğretmenlik kaldırılsın, atama bekleyen tüm öğretmenlerin ataması yapılsın! Okul türleri iktidarın ve sermayenin değil halkın ihtiyacına göre yeniden düzenlensin, öğrenciler sınıf mevcutları 25’i geçmeyecek şekilde yerleştirilsin, buna uygun olarak yeni okullar inşa edilsin! Bunlar yapılmadan eğitimin düzelecek bir tarafı yoktur.