Tayyip Erdoğan ne kadar güçlü?

Referandumdan şimdilik “evet” çıkmış gibi görünmesi, AKP muhaliflerinin saflarında eski seçimlerde olduğu kadar büyük bir sarsıntı ve moral bozukluğu yaratmadı. Denebilir ki çoğunluk, referandum hukuki anlamda yitirilecek olsa bile, Erdoğan ve AKP’nin siyaseten bir yenilgiye uğradığını tam kavramasa da, en azından “HAYIR” taraftarlarının başarılı bir direniş göstermiş olduğunu anlıyor.

Ama yine de referandum sonucunun sarsıntıya uğrattığı, demoralizasyona teslim olan çok sayıda insan var. Böyle hissedenlere bazı olguları hatırlatmak yararlı olur:

· Türkiye’nin 30 büyükşehir belediyesinden 17’sinde, 6 büyük kentinin 5’inde HAYIR kazandı. Türkiye ekonomisinin nabzı HAYIR diyen yörelerde atıyor. İşçi sınıfı bu ortamlarda yaşıyor.

· Ekonomik kriz çok can yakmakta, halkın önemli kesimlerinin AKP’den uzaklaşmasına yol açmaktadır

· Erdoğan, kendi tabanı dışında, 15 Temmuz ile kazandığı bütün sempatiyi yitirdi. O dönemde sadece “Yenikapı mutabakatı” adı altında Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinden destek almıyordu. Ergenekon davası ile anılan çevrelerin de desteğini kazanmıştı. Şimdi MHP dışında herkesi yitirmiş durumda.

· 10 yıllık bir zaman diliminde Erdoğan Kürt halkının çoğunluğunu yitirdi. 2007 referandumunda Kürtler ezici biçimde cumurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yönünde oy kullanmışlardı. Bugün (iflah olmaz Kürt düşmanlarının referandum öncesindeki teranelerine inat) ezici biçimde HAYIR dediler.

· Erdoğan Kürtleri yitirdi, ama karşılığında MHP’yi kazandı denebilir. Gerçekten de tek müttefiki MHP’dir, Bahçeli’dir. Ama MHP artık var mı yok mu belli değil. Bahçeli’nin ise siyaseten günleri sayılı.

· Erdoğan ve AKP OHAL’den büyük yarar sağlıyor, doğru. Ama 2002’den 2014’e kadar iktidarının en büyük dayanağı olan cemaati toptan yitirdiği gibi, 100 binleri aşan taraftarlarının düpedüz düşmanlığını kazanmış bulunuyor.

· AKP içindeki sayısız cemaat taraftarını, 15 Temmuz’un siyasi kanadını ortaya çıkarmıyor, bulundukları yerlerde rehine olarak kullanıyor. Ama rehine ancak belirli yararlar getirir. Sonra başa bela olur. Rehinesi olanın yükü var demektir.

· TÜSİAD referandum akşamı, henüz sandıklar açılmadan önce hükümete bir muhtıra vermiş ve OHAL’in kaldırılmasından işçi haklarının tırpanlanmasına, AB’yle uyumdan NATO politikalarına uymaya birçok talep ileri sürmüştür.

· Erdoğan Batı’yı adım adım yitirmektedir, ama buna karşılık Doğu’da Suudi Arabistan ve Katar dışında önemli hiçbir ülkenin desteğini alamamaktadır. Suudi Arabistan ilişkisi ise pamuk ipliğine bağlıdır, çünkü Erdoğan’ın Arap âlemindeki müttefiki, Rabia işaretinin de gösterdiği gibi İhvan’dır. Suudiler ise İhvan’ı bir ulusal güvenlik tehlikesi gibi görmektedir.

· AKP hükümetinin yönetiminde Türkiye dış politikasında başarısızlık ve yenilgilerle dolu bir yol yürüyor. Rusya ile ilişkilerin, bu ülke Eylül 2015’te Suriye’ye gireli beri geçtiği güzergâh komik bir hâl almıştır. Yunanistan, Bulgaristan, İran, Irak, Suriye, hatta zaman zaman Rusya herkes hükümetle kavgalıdır. Suriye politikası tam bir iflas içindedir. Ve Tayyip Erdoğan hâlâ Ortadoğu coğrafyasında savaş peşindedir

· ABD rehine politikası uyguluyor. Reza Zarrab aylar önce bu ülkede tutuklanınca birçok insan düzgün bir yargılama umuduna kapıldı. Gerçek uyardı: “ABD emperyalizmi Zarrab’ı rehine tutarak Erdoğan’a istediklerini yaptıracaktır” dedi. Aylar sonra durum tam tamına budur. Yeni rehineler (Halk Bankası Müdür Yardımcısı) alınmaktadır.

 

Şöyle söyleyelim: Referandum gecesi, fotoğrafının çekildiğinden habersiz olduğu anlarda Erdoğan’ın yüzüne bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2017 tarihli 91. sayısında yayınlanmıştır.