Tayyip Erdoğan nasıl yenilir?

Devrimci İşçi Partisi’nin cumhurbaşkanı seçiminde yürüttüğü politikayı partiyi izleyen birçok solcu ve demokrat anlayamadı. Partimiz 30 Mart yerel seçimlerinde neden “kırmızı oy” kullanmıştı? Daha güncel olarak bakıldığında cumhurbaşkanı seçiminde Tayyip Erdoğan’a karşı nasıl olup da Selahattin Demirtaş’a oy çağrısı yapmamıştı?

Mesele aslında çok basit. Sorulacak güncel soru, “Tayyip Erdoğan nasıl yenilir?” sorusudur. Bu soruya bugüne kadar birkaç cevap verildi. Nice turfa müneccim, Tayyip Erdoğan’ı orduyu harekete geçirerek yenilgiye uğratabileceklerini ileri sürdüler. Ne kadar yanıldıkları ortada. Nice parlamenter yol tutkunu da seçimle yenebileceklerini. Onların ne kadar yanıldıkları da ortada. Yaşadığımız on iki yıllık tarih ortada: Tayyip Erdoğan’ı ne topu tüfeği disiplini ile ordu sarsabildi, ne oyu geleneği örgütüyle CHP seçim politikası. Ama bir defa sarsıldı Erdoğan. Herkes biliyor nerede: Gezi ile başlayan halk isyanıyla.

Bunun derslerini çıkarmak gerektiği politikanın abc’si. Nitekim o büyülü isyan sırasında herkes “Gezi’den sonra hiçbir şey aynı olmayacak” dedi. Ama daha isyan defterini kapatmadan, Eylül başında Karaburun’da 7-8 sol partinin ve Kürt hareketinin temsilcilerinin katıldığı bir panelde bile herkes eskiye dönmüştü! Altı ay sonra yapılacak seçim konuşuluyordu, başka da hiçbir şey! Oysa Tuzluçayır, ODTÜ ve Ahmet Atakan bu tartışmadan sonra gelecekti!

Yine de denebilir ki, o olaylar isyanın kuğu şarkısı idi, aslında herkes biliyordu isyanın bittiğini, onun için eski rutin tartışmaya dönmüştü sol partiler. Peki ya 17 Aralık-25 Aralık sarsıntısı. Gezi’nin dolaysız etkisinde gelişen bu sarsıntı Erdoğan’ı düşmenin eşiğine getirdi. Hayır, getirmedi diyenler TKP, ÖDP, EMEP gibi seçim sandığıyla haşır neşir partilerin bile Tayyip Erdoğan’ın “sıfırlama” tapesi çıkınca hükümeti istifaya çağırdığını hatırlasınlar ve zahmet edip o partileri eleştirsinler, öyle zırt pırt hükümeti istifaya çağırmayın, çağrının ciddiyetini bozar, desinler! Hayır, o istifa çağrıları yanlış değildi! Yalnızca o partiler ve diğerleri bunun gereğini yapmak yerine üç buçuk ay sonraki seçimlere yatırım yapmayı yeğlediler. Hem de kime? Mustafa Sarıgül’e, Mansur Yavaş’a, daha kimlere! Sonra ne oldu? Seçime umut bağlayan herkes 31 Mart’ta dövündü!

Bir şey açıkça ortaya çıkıyor. Rastgele seçim politikalarıyla Erdoğan’ı devirmek mümkün değildir. Erdoğan’ı ancak onun tabanının önemli bir bölümünü seçimde ya da sokakta kendi yanımıza çekersek yenebiliriz. Bu bölüm elbette işçi sınıfı ve yoksullardır. Ama bunu başarabilmek için Erdoğan’ın işçi sınıfının düşmanı olduğunu ortaya koyabilecek bir politikaya ihtiyaç var. Bunu CHP ve MHP yapamaz. Çünkü onlar da sermayeye gebe. İktidara gelirlerse aynı işçi sınıfı düşmanı politikaları onlar da uygulayacak. Nasıl şimdiden yarın kendi uygulayacakları politikaya saldırsınlar?

“Ekmek için Ekmeleddin” karikatürü ile birlikte bunu HDP ile solun birlikte yapabilmesi için muazzam bir fırsat doğdu. DİP olarak bir bildiri yayınladık. Korkut Boratav ve Fikret Başkaya’dan Arzu Çerkezoğlu’na bunun taşıyıcısı olabilecek isimler önerdik aday olarak. HDP kendi liderini seçti. Bildiri yayınladık, ona dedik ki Kürt hareketinin Erdoğan’la ilgili politikası yıllardır ikircikli, Erdoğan karşıtlığını açık koyarsanız ve işçi sınıfı yanlısı tavrınızı inandırıcı biçimde ilan ederseniz, size oy çağrısı yapmak isteriz. Demirtaş Erdoğan ile uğraşmama yolunu seçti. İşçi sınıfını ise başka ezilen kesimlerin aksesuarı yaptı. Onun üzerine ona oy çağrısı yapmadık, öncü işçileri sandıktan uzak durmaya, Erdoğan’ı Çankaya’da tutsak etme hazırlığını yapmaya çağırdık.

Baştaki soruya geri dönelim: Tayyip Erdoğan nasıl yenilir? Bir, önce cepheden karşı olacaksınız. “Güvenoyu verebilirim” ya da “koalisyon kurabilirim” demeyeceksiniz. HDP bu konuda berrak değildir. İki, tabanını oyacaksınız, onlara işçi olarak hitap edeceksiniz. Kimse yapmadı, dolayısıyla kimse Erdoğan’ı geriletemedi.

DİP ise Gezi ile başlayan halk isyanı ve Soma sonrasında işçi sınıfının bağımsız politikasının geleceğe bir yatırım olarak önemini vurguladı. Öncü işçilerin bu yalpalamalarla dolu politikayı benimsemesine karşı çıktı. Hele bugünkü oyun yarın Erdoğan’a desteğe dönüşmesi riskini alması mümkün değildi.

Şimdi Erdoğan ile HDP’nin ilişkilerini hep birlikte izleyeceğiz. Demirtaş’a oy verenlere daha da büyük görev düşüyor!

Bu yazı, Gerçek gazetesinin Ağustos 2014 tarihli 58. sayısında yayınlanmıştır.