Taksim isyanından notlar

Taksim'de gençliğin, yoksulların ve değişik sınıflardan kesimlerin öfke patlaması isyana dönüştü. Bunun ismi isyandır. Taraftar gruplarından öğrencilere mahalle gençliğinden küçük burjuvaziye tüm kesimler Taksim isyanının içinde yer almaktadır. AKP'nin yenilmez olduğu, Tayyip Erdoğan'ın padişah gibi ülkeyi yönettiği yanılması ortadan kalkmıştır. Başta Taksim zaferini yaratan yüz binler olmak üzere 67 ilde sokağa çıkan kitleler mücadele deneyimi kazanmıştır. Taksim "her yerde isyan olur, bizde olmaz" diyenlerin suratında tokat gibi patlamıştır.

31 Mayıs Cuma günü, Gezi Parkında sabaha karşı yapılan polis müdahalesini protesto etmek için on binler İstiklal Meydanını dolduruyorlar. Galatarasay meydanından Fransız Konsolosluğu'na kadar onbinler "hükümet istifa" diye haykırıyor. Sadece İstiklal değil, Cihangir, Tarlabaşı, Harbiye'de binler isyanın ilk adımını atıyorlar. Sermaye sınıfının bekçisi polis, TOMA ve panzerlerin arkasına saklanmış tüm kitlenin üzerine gaz bombası yağdırıyor. Baş hizasında atılan birçok gaz bombası sonucu yaralanmalar oluşuyor. Ama mühim değil! Artık herkes yoldaş, herkes kardeş. Biri geri çekiliyor, diğeri öne atılıyor. Her şey kendiliğinden olmasına rağmen herkes görevini biliyor. Kimisi çatışıyor, kimisi ilk yardımcı, kimisi marşları başlatıyor. Polis sık aralıklarla gaz bombalarını yolluyor. Rüzgâr bizden yana. Ama polisin beklemediği bir kitle var karşısında. Saniyeler geçtikten sonra gaz bombaları polise iade ediliyor. Gökten gaz bombası yağdığı anlar gözler yaşarıyor haliyle ama ona da çözüm var. Kitlenin içerisinde tamamen el yapımı ilaçlarla hemen gözlere müdahale ediliyor. Gece yarısı 01.00'e kadar çatışmalar devam ediyor. Kitlenin sayısı azalmasına rağmen aynı mücadele azmi devam ediyor. Polis en son hamlesini çok sert yapıyor. TOMA'lar İstiklal ve Tarlabaşı'na girip kitleyi süpürüyorlar. Ama dedik ya bu bir isyan ve rövanşı alınacak.

Ve Taksim zaferi

1 Haziran Cumartesi günü, İstanbul, isyanın 2. günü. Kitle yine toplanıyor. Bugün Taksim'e girilecek, herkes tarihi anlara tanıklık ettiğinin farkında. Hayatında hiç sokağa çıkmamış insanlar, 40 yıllık eylemci misali çatışmaların içerisinde. Saat 16.00 civarında Taksim kazanılıyor! Meydanın farklı yerlerine konuşlanmış polis arkasına bakmadan kaçıyor. Öyle bir kaçış ki kasklar, bariyerler, birçok polis malzemesi bırakılmış. Meydan "İşte Taksim, işte direniş" sloganıyla inliyor. "Hükümet istifa" sloganı bir başladı mı en az 10 kere tekrarlanıyor. Meydanda artık devlet yok, polis yok, AKP yok. Meydan direnenlerin zafer türküleriyle inliyor. Taksim Tahrir'leşiyor.

Akşamüstüne doğru hazırlık yapma zamanı. Barikatlar güçlendirilmeli. Beşiktaş, Cihangir, Kazancı yokuşu, Tarlabaşı'na itinayla barikatlar hazırlanıyor. Bazen bir belediye otobüsü, bazen bir yayın aracı barikat oluyor. Taksim'i kazananların öfkesi ve heyecanı çağlayanlar gibi akmaya devam ediyor.

Bu daha başlangıç mücadeleye devam!

Bizler de isyanın bir parçası olan öncü devrimciler, meydanın tam ortasına karargâhımızı kuruyoruz. Rüzgâr, orak-çekiçli bayrağımızı gururla dalgalandırıyor. Her esen yel, mücadele kararlılığımıza yeni bir halka daha ekliyor. Ancak şimdi belirsizlik zamanı değil. İsyan her ne kadar kendiliğindenci olsa da proletaryanın öncü partisi görevini biliyor. Kitlenin bir kısmında bu iş bitti havası var. Halbuki bitmedi, her saniye daha fazla mücadele, her dakika daha fazla kararlılıkla isyanı büyütmeliyiz. 2 yıldır ısrarla üstünde durduğumuz, “Taksim Tahrir olacak” şiarı şimdi doğrulanıyor! Genç Alexis burada! Mısırlı devrimci Mina Daniel aramızda! Tunuslu Buazizi vücudunu boşuna ateşe vermedi!

İsyanın çelişkileri

İsyanın sınıfsal karışıklığı, meydanda vücut buluyor. Taksim'in kazanıldığı ilk gün, bir yandan barikatlar kurulup, mücadele kutlanırken bir yandan da alkolizm tehlikesi baş gösteriyor. Bunun olumsuz sonuçları elbette oluyor. Gereksiz yere yakılan greyderler bunun en çarpıcı örneği. Proletaryanın lümpen kesimleri ve küçük burjuvazinin alt ve orta unsurları, isyanı bir meyhane sohbetine dönüştürmeye çalıştılar. Bu önemli bir tehlikedir. Fakat etkisi kısa sürede kırılmıştır. Diğer bir tehlike ise “isyanın çalınması”dır. Elbette isyanın içinde başta CHP olmak üzere burjuva partilerinin sempatizanı olan birçok insan bulunmaktadır. Ancak ulusalcılığın Taksim'e ve isyana hâkim olmasına izin verilmemelidir. Yıllarca gerici burjuva partilerinin hâkimiyetinde olan kitleler şimdi ayağa kalkmıştır. Bizlere düşen görev, isyanı politik bir hatta oturtmaktır. Nasıl devleti Taksim'den kovduysak, ulusalcılığın da Taksim'e hâkim olmasına izin vermeyeceğiz.

İsyanı büyütüyoruz

2 Haziran günü, direnişçi THY işçilerinin de katılımıyla alan yine dolmaya başlıyor. Sabah yağan yağmur, günlerdir su yüzü görmemiş vücutları biraz sersemleştirse de alan canlılığını kaybetmiyor. Grup Yorum sahneden direniş türkülerini söylüyor. Yüz binlerce insan, zafer işaretleriyle mücadeleyi selamlıyor.

Gezi parkının tam girişinde, KESK'in 5 Haziran grevine katılım çağrısı yapıyoruz. Taksim zaferinin, genel grevle taçlandırılması, tüm sendikaların greve çıkmasını savunan bildirimiz peynir ekmek gibi gidiyor. İsyanımız, ancak isçi sınıfının örgütlü kesimlerinin dâhil olmasıyla büyüyebilir. İşçi sınıfı bu kıvılcımı devrime doğru yönlendirebilir. İşte AKP tam da bundan korkmaktadır. Pervasızca uyguladığı medya yasağı bundandır. İzmir'den Ankara'ya, Antalya’dan Adana'ya ülkenin dört bir yanında uyguladığı devlet terörünün kaynağı budur.