Sallayın, düşürelim!

Bugün isyan hareketi içindeki tartışmalarda, sol görünüp sağ vuran bir yaklaşım var. Erdoğan ile AKP’nin bazı kanatları arasındaki çelişkileri önemsemeyin diyen çizgi. Neden önemsemeyecekmişiz? Çünkü bu Gül’den, Arınç’tan ve benzerlerinden demokrasi beklemek anlamına gelirmiş. Gerçekten o anlama gelir mi? Düşmanın saflarındaki çatlaktan söz etmek, ille çatlağın bir tarafına destek mi demektir? “Çatlaktan söz etmeyin” diyen her zaman en ileri çizgiyi mi savunuyor demektir? Tabii ki değil.

Erdoğan zayıflıyor

Erdoğan’ın kovboy filmlerinde poker suratıyla dalaşa giren silahşör pozu kimseyi aldatmasın. O surat büyük ölçüde Holivud dekorudur. Erdoğan 31 Mayıs’tan itibaren itibarını muazzam ölçüde yitirmiş bir politikacıdır.

Emperyalist patronlarından azar üstüne azar işitiyor. Beyaz Saray 15 kez açıklama yaptı. Obama bir saat telefonda Erdoğan’ı sorguya çekti. AB ve Avrupa Konseyi bütün kurumlarıyla yükleniyor.

TÜSİAD ile tam arasını düzeltiyordu, yeniden papaz oldu. Koç’a, Sabancı’ya savaş açmakla yetinmedi. Garanti Bankası’nın CEO’su “ben de çapulcuyum” demek zorunda kalınca, kendisine kul köle olmuş Ferit Şahenk’in grubuna bile saldırdı.

TÜSİAD ile çelişki yaşarken Pensilvanya imamıyla arası düzeldi mi? Ne gezer? Son dönemde ABD’de üst üste CHP heyeti ağırlayan cemaatin lideri “Çapulcu deme” dedi.

Ekonomi sarsılıyor. Erdoğan istediği kadar “faiz lobisi” demagojisi yapsın, kendi ekonomisi bütünüyle faizden beslenen “sıcak para”ya yaslanıyor. Şimdi hem dünya ekonomisinin krizi, hem de Erdoğan’ın içine düştüğü zavallı hal dolayısıyla, sermaye yavaş yavaş Türkiye’den kaçıyor. Bu sadece TÜSİAD’ı değil, MÜSİAD’cısı ve TUSKON’cusu ile bütün patronları ilgilendirir.

Ama en korkuncu AKP içindeki çatlaklar. Gül “oyla olmaz” dedi. Arınç özür diledi, bu yüzden azar işitti. Milli Eğitim bakanı göstericilere hak verdi, polisi eleştirdi. Topbaş Gezi işgali başlar başlamaz başbakanını yalnız bıraktı, evine çekildi. Polis Gezi’yi boşaltır boşalmaz siperden çıktı ve… “otobüs durağı değişse halka sorulacak” dedi! AKP milletvekilleri olur olmaz şeylerden birbirine giriyor, meclisin tuvaletlerinde kavga ediyor.

Bir halk hareketi ya devrime dönüşür ve zafere ulaşır, hükümeti öyle devirir; ya da devrime dönüşmez, böyle devirir. Yani, düzenin bütün güçleri yavaş yavaş iktidarın etrafını boşaltır, sonunda istifadan başka çare kalmaz. O aşamaya geldik mi? Hayır. O yönde ilerliyor muyuz? Evet. Öyleyse neden duralım? Çatlakları neden önemsemeyelim?

Parlamentarizm

Şayet ortaya çıkan belirtiler, aşırı bir umut bağlamamakla birlikte bize Erdoğan’ın adım adım zayıfladığını gösteriyorsa, isyanı devam ettirmeliyiz. Bastırırsak çatlaklar açığa bile çıkacaktır. Bugün AKP’nin içindeki derinleşmekte olan çatlaklardan ve daha genel olarak düzen saflarında Erdoğan’ın desteğini adım adım yitiriyor olmasından söz etmemek, aslında isyanı bir an evvel bitirip seçimlere bakalım demektir. Parlamentarizmdir. Sol görünen sağdır. Sallayın, yoldaşlar, seçimden önce düşürelim!

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Temmuz 2013 tarihli 45. sayısında yayınlanmıştır.