Orda bir yangın var uzakta

O orman bizim ormanımızdır.

Bu yaz ülkenin bir tarafı yangınlarla kavrulurken, bir yanı da sellerle boğuşmaktaydı. Hem yangınlarla hem de sonrasında yapılması gerekenlerle ilgili olarak daha önce Gerçek gazetesinde yazılar yayınladık. Bu yangınlardan bir tanesi hem mekân olarak hem de yangın esnasında yaşananlar bakımından farklılık gösterdi. Dersim yangını başka türlü bir yangın olarak başladı, başka türlü bir yangın olarak sürdü ve aynı şekilde sonlandı.

İlk yangın 31 Temmuz günü yaşanan bir çatışmadan sonra başlıyor ve bu yangını irili ufaklı 30’dan fazla yangın izliyordu. Yangının sebebi resmi kaynaklara göre güvenlik güçlerinden kaçmaya çalışanların sabotaj eylemiydi, sosyal medyada daha çok iddia edilense güvenlik güçlerinin açtığı ateşin sonucuydu. Bir yandan askerlerin mevzilerde çektiği ve yangına sebep olduklarını anlattıkları ancak nerede ve ne zaman çekildiği belli olmayan kısa bir video yayıldı. Diğer bir yandan ise helikopter tahsis edilmiş gazetecilerin bölge halkını hatta Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nu kaynak göstererek yangının askeri bir bombardıman sonucu çıkmadığına dair yazdıkları karşımıza çıktı.

Bir yandan bölge halkının yangın bölgesine gitmesi güvenlik gerekçesiyle engellenirken, diğer yandan Dersim’in arazi yapısı sebebiyle karadan müdahalede sıkıntılar yaşandı. Bahsettiğimiz irili ufaklı yangınların en çok ses getireni 18 Ağustos günü 4 ayrı noktada başladı ve bunlardan 3’ü çok uzun bir süre geçmeden kontrol altına alındı. Ancak kontrol altına alınamayan yangın günler boyunca devam etti. Elbette durum böyle olunca tıpkı Muğla ve Antalya’daki yangınlarda olduğu gibi havadan uçakla müdahale talebi yükseldi. Aslında bu talep ilk yangınlar çıktığı andan itibaren vardı ama yangın etkisini arttırdıkça talep de daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. “Dersim yanıyor” başlığıyla istenen yardımlar trol saldırılarına maruz kalınca arada “Tunceli’ye” yardım istendi. İlk müjde Dersim AKP İl Başkanı Sercan Özaydın’ın fotoşop marifetiyle yangına müdahale eden uçak görüntüsü paylaşmasıyla geldi. Neyse ki beklenen gerçek hava müdahalesi yangının başlamasından 12 gün sonra Ağustos ayının son gününde ulaştı ve yangın kısa sürede kontrol altına alındı.

Burada önemli olan başka bir durum var ki o da DEDEF’in (Dersim Dernekleri Federasyonu) bölgede yaptığı gözlemler. DEDEF’in bölgedeki gözlemleri iktidar cephesinden ve sosyal medyada aktarılanlardan çok farklıydı. DEDEF yazılı bir deklarasyon yayınlamadı ama sözel olarak birçok platformda bu gözlemlerini aktardı. Dernek üyeleri yangın kontrol altına alınmışken ve soğutma çalışmalarının yapıldığı sırada ormanlık alan içinde inceleme yaptığında devlete ait olduğu çok belli olan boş kovanlar bulduklarını, yangının bir orman yangını şeklinde değil bir devlet provokasyonu şeklinde gerçekleşmiş olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu tespit etmişti. Yöre halkının yangına müdahale etmesi de bu gerekçe ile engellenmişti. Neredeyse her sene Dersim’de meydana gelen yangınlar yöre halkının gözünde doğal sebeplerle gerçekleşmiş bir yangın değil devletin bilinçli biçimde siyasi sebeplerle yaktığı yönünde. Ne uğruna ormanların heba edildiği belli olmayan bu siyasi anlayışa halkın tepkisi oldukça büyüktü. Yardım çığlıklarının duyulmamasına duyulan sitem de aynı derecede büyüktü.

Kaybedilen alan daha küçük ama daha özel

Yangın çok geç kontrol altına alınmasına rağmen toplam ormanlık alan kaybı Antalya veya Muğla’yla karşılaştırılınca oldukça sınırlı görünüyor. Çünkü burada bitki örtüsünün hâkimi çam değil meşe ağaçlarından oluşuyor. Hava sıcaklığının Ege ve Akdeniz’le kıyaslayınca daha düşük olması ve orman örtüsünün yer yer doğal kesintiye uğruyor olması da bir avantaj. Kaybolan ormanlık alan miktar olarak küçük ama çok özel bir bölge, hem endemik yani bölgeye has bitkilerin hem de yaban hayatının en zengin olduğu alanlardan birisi.

Bütün bu dezenformasyon savaşlarının ortasında bir gerçek var. Biz bu yangının ne çıkışı, ne nasıl müdahale edildiği, ne de var olan uçakların neden bu kadar geç müdahale ettiğine dair bir bilgiye sahip değiliz çünkü orası Özel Güvenlik Bölgesi. Antalya’da Muğla’da derhâl boy gösteren bakanlar da görülmedi Dersim yangınında. Her gün olay yerinden bildiren muhabirler de yoktu, gönüllülerin müdahale etmesi ise zaten yasaktı.

Bütün karmaşanın ve yangının sonunda yine bir gerçek var. Yanan bütün bu alanlar bizim hepimizin bütün bir insanlığın ortak mirasıdır. Bu miras bir tarafta uçak yerine helikopter ihalesi açılmasıyla, bir tarafta özel güvenlik gerekçeleriyle yapılamayan etkin müdahaleyle yitirildi. Yanan alanların iklim ve bitki örtüsü gibi özel farklılıkları, kendine göre avantaj ve dezavantajları olsa da bu alanlarda kaybın büyüklüğünün ana sebebi çıkan yangınlara müdahalenin ancak toplumsal baskı belli bir seviyeye ulaşınca yapılmış olmasıdır. Bu gerçeği aklımızdan çıkarmadan sermayeye ve istibdada karşı ormanlarımıza, doğamıza, memleketimize, yaşadığımız dünyamıza sahip çıkacağız. Ahmet Kutsi Tecer’in mısralarını biraz değiştirerek söylemek gerekirse, sahip çıkacağız çünkü

Orda bir orman var, uzakta,

O orman bizim ormanımızdır.

Gitmesek de görmesek de

O orman bizim ormanımızdır.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2021 tarihli 144. sayısında yayınlanmıştır.