OHAL fırsatçılığı ile uygulandı, salgın fırsatçılığı ile yasalaştı: Siyasi tutsakların savunma hakkına kısıtlama

OHAL fırsatçılığı ile uygulandı, salgın fırsatçılığı ile yasalaştı: Siyasi tutsakların savunma hakkına kısıtlama

İstibdad rejimi, salgını fırsat bilerek bir yandan ücretsiz izin, telafi çalışması gibi sermayenin senelerdir hayalini kurduğu uygulamaları yasalaştırırken diğer yandan hapishanelerdeki siyasi tutsaklara dönük saldırılarını arttırıyor. Haftalardır gündemde olan infaz yasası değişikliğinin yanı sıra hapishanelerin iç işleyişini düzenleyen mevcut tüzük de yürürlükten kaldırıldı. Yerine çıkarılan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik ise 29 Mart’ta yürürlüğe girdi. Yeni yönetmelikle birlikte hapishanelerde mevcut uygulamaların iyice keyfileştirilmesinin önü

açıldı.

Siyasi tutsaklara yeni kısıtlamalar

Yönetmeliği infaz yasasının tamamlayıcısı olarak görmek mümkün; nitekim “eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli sayılanlar”ın infaz ertelemeden yararlanamayacağı gibi düzenlemelerle önümüzdeki günlerde yasalaşması beklenen infaz yasasının bazı boşlukları doldurulmuş durumda. Bununla birlikte, kurumların iç işleyişini düzenleyen ve “kanunun nasıl uygulanacağını gösteren” yönetmeliğin, hâlâ mecliste görüşülmekte olan infaz yasasından önce yürürlüğe girmiş olması yürütmenin meclisi nasıl bir figürana dönüştürdüğünü, yasama yetkisine nasıl bir barikat konulduğunu gözler önüne seriyor.

Telefon hakkının kullandırılmasına getirilen kısıtlama, görüntülü arama hakkının yasaklanabilmesi, “tehlikeli sayılan”ların izinlerinin azaltılması gibi düzenlemelerle, istibdadın “teröristlikle” yaftaladığı yüzbinlerce kişinin hapishanelerde hayli zor olan şartları yeni yönetmelikle iyice zorlaştırılıyor. Bunun yanı sıra infaz kurumlarında tutulan tutanaklara kurum görevlilerin açık kimlikleri yerine yalnızca sicillerinin yazılacağı, ifadeye çağrıldıkları takdirde yalnızca “işyeri adreslerinin” yazılması da yasal uygulama haline geliyor. Getirilen bu korumayla, kurum görevlilerinin kötü muamelelerinin idari ve yargısal denetime kapatılmasının istendiği açık.

Savunma hakkına OHAL saldırısı olağanlaşıyor

Yönetmelikte en dikkat çeken kısım olan “avukat ile görüşme hakkı”nın düzenlendiği maddeyle ise halihazırda hapishanelerde mevcut keyfi uygulamaların, yasaklamaların yasal bir çerçeveye oturtulması amaçlanıyor. OHAL döneminde çıkarılan ve sonrasında aynen kabul edilen 676 sayılı KHK, yönetmeliğe de tam metniyle sokulmuş durumda. Buna göre tutsakların avukatlarıyla yaptıkları görüşmelerin teknik cihazla kaydedilmesi, görüşme esnasında bir görevlinin bulundurulması, görüşmelerin gün ve saatinin kısıtlanması ve hatta tutsakların avukatlarından aldıkları belge ve kayıtlara el koyulması gibi uygulamalar olağanlaşacak. Hükümlünün avukatının yasaklanabilmesi ile yerine barodan başka bir avukat atanması ise, kişinin avukatını seçme özgürlüğüne ve “savunma makamı”na doğrudan saldırı niteliğinde. Kısıtlamaların gerekip gerekmediği hususunda sayılan şartların muğlaklığı ise keyfiliği daha da artırıyor.

Önemle belirtmek gerekir ki, savunma hakkının kısıtlanmaması ilkesi, burjuva devletinin şiddet tekeline karşı bir yüzyılın mücadeleleri neticesinde elde edilen bir kazanımdır. Söz konusu yasa, savunma hakkına getirdiği kısıtlamalarla gerek anayasaya gerek uluslararası sözleşmelere gerekse ceza hukukunun en temel ilkelerine aykırı düşmektedir. Ceza Muhakemeleri Kanunu açıkça hükümlülerin avukatlarıyla yaptıkları görüşmelerin dinlenemeyeceğini, yazışmaların örneklerinin alınamayacağını düzenlemektedir. Buna rağmen, çıkan her yasaya 1991’den bu yana yürürlükte olan Terörle Mücadele Kanunu işaret edilerek bu açık hükme istisna getiriliyor. Halihazırda hürriyetinden yoksun bırakılan, “terör” suçlamasıyla hapishanelere doldurulan siyasi parti yöneticileri, belediye başkanları, gazeteciler, avukatlar, sanatçılar ve daha nice siyasi tutsağın avukatlarıyla dahi görüşmelerinin engellenmesi söz konusu. Tutsakların dışarıyla temasını engelleyerek hapishanelerdeki keyfi uygulamaların, baskının ve işkencenin önünü daha da açıyorlar.

Getirilen kısıtlamalar iptal edilsin!

Salgın bahanesiyle hızla gündeme alınan yargı paketlerinden, siyasi tutsaklara yönelik hak gasplarından başka bir şey çıkmadı. İstibdad, salgın fırsatçılığıyla hapishanelerdeki tutsakların koşullarını daha ağırlaştırmaya, saldırılarını arttırmaya devam ediyor.

Yönetmelikteki siyasi tutsaklara dönük ayrımcı maddeler iptal edilmelidir. Siyasi tutsaklara yönelik, bu yönetmelikle perçinlenen tüm baskılara ve tecride derhal son verilmelidir!