NATO'ya ve İncirlik üssüne HAYIR!

Bugünlerde her söze milli irade ve milli güvenlik diye başlayanlara inanmayın. Bunların foyasını meydana çıkaracak turnusol kâğıdı NATO'dur, İncirlik üssüdür, diğer üslerdir. Bugün Türkiye'de en büyük güvenlik sorunu İncirlik üssüdür. Bu üs kapatılmadan ne bu ülke insanına ne de komşu halklara rahat yoktur. Bugün referanduma sunulan anayasa paketi ile işlevlerini ve yetkilerini cumhurbaşkanına devreden, denetim yetkisi elinden alınarak adeta dişleri sökülen meclisin İncirlik'ten kalkan tanker uçakların beslediği F-16'lar tarafından bombalanmış olması ne kadar da manidar değil mi? Sadece 15 Temmuz değil İncirlik'in kuruluşu ve tüm tarihi, baştan sona emperyalizmin milli egemenliğe tecavüzünün ve bu tecavüze yol veren işbirlikçi iktidarların hikâyesidir. Referanduma giderken bu hikâyeyi bir an olsun bile akıldan çıkartmamak gerekir.

Türkiye'nin NATO'ya girişi ve ülkenin emperyalist üslerle donatılmasında Kore Savaşı bir dönüm noktasıdır. Mehmetçiği ABD'nin yanında Kore'ye gönderen Menderes,Türkiye'ye NATO'nun kapısını değil NATO'ya Türkiye'nin kapısını sonuna kadar açmıştır. İncirlik üssünün Türk ve ABD Hava Kuvvetleri tarafından ortak kullanımı için gerekli anlaşmalar imzalanmadan üssün inşaatı 1951 yılında başlatılmış ve bu inşaatı bizzat Amerikan Mühendisler Kolordusu gerçekleştirmiştir. Üssün mülkiyeti Türkiye'dedir ama hiçbir zaman Türkiye bu üs üzerinde gerçek bir denetime sahip olamamıştır. Hukuki statüsü bile hâlâ tartışmalıdır. 1959'da Amerikan Yarbayı Morrison içkili kullandığı arabasıyla bir kişiyi ezerek öldürmüş ve Türkiye mahkemeleri bu yarbayı yargılama yetkisini elde edememiştir.

Soğuk Savaş yıllarında ABD, İncirlik üssünü ve daha sonra 15 Temmuz darbe girişimiyle adını duyacağımız Mürted (Akıncılar) ve Balıkesir üslerini nükleer cephaneliğe dönüştürmüştür. Bugün nükleer silahlar sadece İncirlik'te bulunmaktadır. Diğer iki üstekinükleer depolar iptal edilmemiş yedek statüye alınmıştır. Yani,bu üsler ABD ve NATO'nun içli dışlı olduğu yerler olma özelliğini sürdürmüştür. Tabii ki bunlar halktan gizlenmiştir ve gizlenmektedir. Emperyalizmin işbirlikçisi iktidarlar yıllarca NATO üyeliğini Türkiye'nin güvenliği açısından savunmuştur. Halbuki soğuk savaş döneminde İncirlik'ten kalkan casus uçaklar, Küba füze krizi gibi olaylar ABD'nin bırakın Türkiye'yi korumayı bizi canlı kalkan olarak kullandığını göstermiştir.

Birinci Körfez Savaşı'nda (1991) İncirlik üssü, ABD "Çekiç Gücü"ne ev sahipliği yapmıştır. İkinci Körfez Savaşı (2003) öncesinde ise AKP iktidarı, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK'yı) ABD'nin yanında Irak'a göndermek ve Türkiye topraklarını Irak işgali için ABD askerlerine açmak üzere meclise bir tezkere sunmuştur. 1 Mart günü tezkere oylanırken Ankara'da büyük bir anti-emperyalist, savaş karşıtı miting düzenlenmiş, mecliste yeterli oyu alamayan tezkere reddedilmiştir. Ancak yine de İncirlik üssü Irak işgalinde ABD tarafından kullanılmıştır. Nasıl mı? AKP hükümetinin, 23 Haziran 2003 tarihli ve 5755 sayılı ve Resmi Gazete’de yayınlanmayan gizli Bakanlar Kurulu kararıyla! Bir yıl süreyle alınan bu "gizli" karar daha sonraki senelerde de uzatılmıştır. Sadece milletvekillerinin kullandıkları oylar anlamında değil aylarca tüm sokakları ve meydanları dolduran yüz binlerce işçi emekçinin anti-emperyalist mücadelesiyle ortaya konan irade işte böyle çiğnenmiştir. 2014 yılında İncirlik üssünün Suriye'ye yönelik operasyonlarda ABD ve koalisyon güçlerine açılması da yine TBMM'nin yetkisinin gasp edilmesiyle ve Bakanlar Kurulu eliyle gerçekleşmiştir.

Bugün ABD'nin Türkiye'deki askeri varlığı Ankara yönetim ofisi, Batman, Çiğli, İncirlik, İzmir, Muş hava üsleri, Yumurtalık petrol depolama alanı ve 3,2 hektardan az yüzölçümüne sahip diğer 8 üsten oluşuyor. Bunlar tüm emekçi halkın iradesini de güvenliğini de tehdit etmeyi sürdürüyor. Bu üsler gizli anlaşmalar ve depolanan nükleer bombaların yarattığı fiili durum dolayısıyla adeta bir dokunulmazlık zırhına sahip. Düşünün ki 15 Temmuz darbe girişiminin ardından askeri lojmanların bile önüne kamyonlar,iş makineleri çekildi ama darbede açıkça rol alan İncirlik'in önü açık kalmaya devam etti. AKP iktidarı hamasi nutuklar dışında ne NATO üyeliğinden çıkmayı ne de İncirlik üssünü kapatmayı hiçbir zaman somut olarak gündeme getirmiyor. Anti-emperyalizm sosuna bulandırılmış hamaseti biraz kazıyınca altından hemen ABD ile birlikte Kürtlere karşı ittifak edip Rakka'ya yürüme teklifi çıkıyor. Öte yandan emperyalist katillerin üsleri hem Türkiye halkına hem de kardeş halklara dokunmaya devam ediyor.

Bugün milli irade ve milli güvenlik kavramlarının arkasına gizlenerek halka hamaset emperyalizme hizmet politikası güdenlerin karşısında Devrimci İşçi Partisi olarak emperyalizme karşı somut ve tutarlı taleplerle bir mücadele yürütüyoruz. ABD ile birlik olup kardeş halklarla savaşmanın değil halklarla bir olup emperyalizmi yenmenin hayalini kuruyoruz. 1954 Aralık ayında kurulan ve 28 Şubat 1958'de İncirlik üssü adını alan bu şer üssünün kapatılmasını, Türkiye'nin NATO'dan çıkmasını ısrarlı biçimde savunmaya devam ediyoruz. Aksi takdirde irademizin ipotek, güvenliğimizin de tehdit altında kalmaya devam edeceğini görüyoruz. 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2017 tarihli 88. sayısında yayınlanmıştır.