Milli Mutabakat nereye?

Tayyip Erdoğan ve AKP 15 Temmuz darbesini atlattı, ama büyük yaralarla. Uluslararası alanda korkunç yalıtıldığını, arkasında güvenebileceği silahlı güç olmadığını, kendi partisinin delik deşik olduğunu gördü. Buna çare olarak hızla meclisteki düzen muhalefetine yanaştı. Bahçeli dünden hazırdı. Kılıçdaroğlu da büyük bir omurgasızlık gösterisiyle bu yaklaşma çabasına olumlu yanıt verince “Milli Mutabakat” kurulmuş oldu. Erdoğan uluslararası alanda toparlanana, ordu konusunda güvenli hissedene, kendi partisinde temizlik yapana kadar yeni bir destek bulmuş oldu.

1 Eylül’de yargı yılının açılışı konusunda patlak veren tartışma Milli Mutabakat’a darbe vurmuş gibi görünüyor. Kılıçdaroğlu’nun sert çıkışına Erdoğan da aynı sertlikte yanıt verdi. Bunu belediyelere kayyım atanmasına cevaz veren KHK’nın aslında meclisteki diğer partilerden gizlenerek hazırlandığının ortaya çıkması izledi. Gerçek’in ilk günden beri vurguladığı hakikati şimdi birçok insan yeni keşfediyor: AKP muhalefeti oyalayarak kendi amaçlarına doğru yürümektedir.

Milli Mutabakat’ın en azından Erdoğan açısından sadece bir zor durumdan çıkma taktiği olduğu açık. Bu ittifakın temeli bütünüyle kırılgan. Ortada kendi istibdad rejimini kurmaya kararlı bir siyasi kadro var. Ne o başkaları için projesini sulandırabilir, ne de muhalifleri bir nebze de olsa muhalif kalarak onunla sonuna kadar yürüyebilir. Gerçek, bu kırılganlığı başından beri vurguluyor.

Ama Milli Mutabakat’ın miadını doldurduğunu söylemek için henüz erken. İki taraf da yüksek perdeden konuşmakla birlikte Erdoğan şimdilik bu politikadan güç alma ihtiyacı içinde. Kılıçdaroğlu ise darbe ve terör yanlısı görünmektense partisini batırmaya hazır, o yüzden AKP’nin kuyruğundan ayrılmıyor. Bu arada FETÖ diye sunulan cemaatin bu denli güçlenmesinin esas sorumlusunun AKP olduğunu teşhir olanağını kendi iradesiyle tepiyormuş, onun için hiç önemli değil.

Milli Mutabakat bu krizi atlatabilecek mi göreceğiz. Ama temelinin nasıl kırılgan olduğu daha bu erken aşamada ortaya çıkmış oldu.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Eylül 2016 tarihli 83. sayısında yayınlanmıştır.