Koronavirüsün meslek hastalığı ve iş kazası olmaktan çıkarılması haksız ve hukuksuzdur!

Koronavirüs meslek hastalığı ve iş kazası

Sağlık Bakanlığının son açıklamalarına göre Türkiye’deki Koronavirüs vakası sayısı 150 bini aşıyor. Virüs, işçi sınıfı içinde toplumun diğer kesimlerine göre en az üç kat daha fazla bulaşıyor. Salgın döneminde yaşanan iş cinayetlerinin ise %47’si Koronavirüsten kaynaklı. Bu veriler ortadayken, geçtiğimiz gün Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), bir genelge ile Koronavirüsü iş kazası ve meslek hastalığı kapsamından çıkardığını açıkladı.

İş kazası nedir?

İş kazası, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 13. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre, bir olayın iş kazası sayılması için iş yerinde gerçekleşmesi yeterlidir. İşçinin işveren tarafından tahsis edilmiş servislerle işe gelip giderken yaşadığı olaylar da iş kazasına girer. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere, fabrikada Koronavirüs bulaşmış bir işçinin yaşadığı da elbette iş kazasıdır. Nitekim evde kalamayan, çalışmak zorunda olan emekçiler, patronların almadıkları önlemler nedeniyle işyerinde bu virüsü kapmaktadır.

Meslek hastalığı nedir?

Meslek hastalığı da 5510 sayılı kanunun 14. Maddesine göre sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik hallerini ifade etmektedir. Sağlık emekçileri açısından bu tanım tartışmasız bir biçimde Koronavirüsün meslek hastalığı olarak görülmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Ayrıca pek çok işkolunda da Koronavirüse yakalanan işçilerin durumunun meslek hastalığı açısından incelenip değerlendirilmesi gerektiği açıktır.

Koronavirüsü neden meslek hastalığı ve iş kazası kapsamından çıkarmak istiyorlar?

Meslek hastalığına yakalanan ve/veya iş kazası geçiren bir işçi, kaza nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların giderilmesi için işverene dava açma hakkına sahip. Türkiye’deki toplam vakalar içinde 10 binden fazla sağlık emekçisi olduğu (sadece tanısı yapılmış olan, tanı konmadan bu hastalığı geçirenlerin sayısı çok daha fazla) ve genel olarak hastaların önemli bir kısmını işçilerin oluşturduğu düşünüldüğünde, Koronavirüsün meslek hastalığı ve iş kazası sayılması kamuya ve patronlara şüphesiz ki belirli bir maliyet getirecektir. Ancak kamunun ve patronların üstleneceği bu maliyet Koronavirüs yüzünden mağduriyet yaşayan emekçilerin ve ailelerinin hakkıdır.

İş kazası sonucunda ölüm meydana gelmesi, yani bir iş cinayeti yaşanması durumunda ise hem patronların ödeyeceği tazminat miktarının çok daha fazla olması hem de patronlar hakkında ceza soruşturması başlatılması söz konusu. Türkiye’de ilk Koronavirüs vakasının açıklanması ile patron yanlısı tavrını ortaya koyan, devam eden günlerde de bu tutumunu sürdüren iktidar, patronların yardımına bir kez daha koşmak, devletin sağlık emekçilerine yönelik sorumluluklarından kaçmasını sağlamak, kamu ve özel sektörde işveren tarafını tazminatlardan kurtarmak için Koronavirüsü meslek hastalığı ve iş kazası kapsamından çıkarmak istiyor.

SGK genelgesi geçersizdir!

Her ne kadar SGK’nın genelgesinde Koronavirüsün meslek hastalığı ve iş kazası kapsamından çıkarıldığı ifade edilse de bu genelge yasalara aykırı olduğu için geçersizdir. Çünkü iş kazası tanımı kanun ile yapılmıştır ve bir genelge ile kanunun açık hükümleri geçersiz kılınamaz. Ayrıca iş davalarına bakmakla görevli Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2019 tarihinde, yaptığı iş sırasında domuz gribine yakalanan bir işçinin iş kazası geçirdiğine hükmetmiştir. Bu karar Koronavirüs vakaları için de emsal teşkil etmektedir. SGK genelgesi yasalardan ve yargı kararlarından üstün değildir.

İşçiler emekçiler hakkınızı arayın!

Hastanelerde Koronavirüs dolayısıyla meslek hastalığı ve iş kazası tutanakları tutulmaya devam edilmelidir. Özellikle sağlık emekçileri bu konuda örgütlü bir şekilde haklarının takipçisi olmalıdır. Aynı şekilde işyerinde koronavirüse yakalanan işçi mutlaka iş kazası geçirmiş demektir, durumu meslek hastalığı açısından da değerlendirilmelidir. Hak kaybına uğramamak için tüm işçiler örgütlenmeli ve patronlara dava açarak haklarını aramalıdır.