Korona günlerinde istibdad ve hürriyet

Korona günlerinde istibdad ve hürriyet

Hürriyet ekmek ve su kadar gereklidir. Evet! Salgın günlerinde de…

Salgının ön gününde herkesin bildiğini halktan gizlemeyen gazetecileri, Barışları hapishane duvarlarının arkasına yollamıştık. Korona günlerinde de istibdad rejimi bozmadan devam etti. İlk resmi Koronavirüs açıklamasının ardından günler içerisinde “resmen” açıklananlarla gerçekte olanlar arasında büyük bir açı farkının olduğu görülmeye başladı.

Bir hastanede sağlık çalışanlarına brifing verirken durumun vahametini anlatan doktorun gizlice çekilen videosu sosyal medyaya düşünce derhâl doktor hakkında soruşturma açıldı. Zorla özür diletildi. Sağlık çalışanlarını istibdad ile tek başına muhatap etmemek için Türk Tabipleri Birliği inisiyatif aldı ve doktorlardan aldıkları duyumlarla vaziyetin resmi açıklamalardan çok daha kötü olduğunu duyurdu. Tabii ki hemen hedef tahtasına oturtuldu. İstibdadın yarı resmi strateji kuruluşu SETA direktörü İsmail Çağlar, işi TTB’nin kapatılması çağrısı yapmaya kadar vardırdı. Sosyal medya hesapları üzerinden yürütülen cadı avı ile devam ediyoruz.

İktidar önceliği kendi siyasi imajını korumaya vermiş gözüküyor. Ancak mesele AKP’nin başarısı ya da başarısızlığı falan değil… İstibdadın bu tutumu, salgına karşı cephede ve cephe gerisinde verilen savaşı kesin şekilde zaafa uğratıyor. Sağlık emekçileri kişisel koruyucu ekipman eksiği dolayısıyla adeta dondurucu kışta yazlık üniformayla sefere gönderilen askerler gibi… Ama hastalık kapma korkusuna bir de istibdadın baskısı eklenmiş durumda. Sorunlar giderek büyüyor ama sağlık emekçisinin sesi de giderek kısılıyor. Sonuçta ne mi oluyor? İktidara nazı geçen, iktidarla sosyal medya gibi dolaylı değil doğrudan ilişki içinde olan, bizzat hükümette özel hastane sahibi Sağlık Bakanı ile temsil edilen sermayenin borusu ötüyor. 

Çankaya’da yapılan Koronavirüs eşgüdüm toplantısında herkes vardı. TTB yoktu, SES yoktu, DİSK yoktu… Türk-İş ve Hak-İş zaten konu mankeni olarak oturtulmuştu. Haliyle toplantıdan sermayeye 100 milyarlık paket çıktı. Müteahhitler tabii ki unutulmadı. Kredi muslukları sonuna kadar açıldı. Ama bu pakette, istibdadın sesini kıstığı, bu yüzden de iktidar üzerinde baskı kuramayan sağlık emekçileri yoktu! Herkese #evdekal çağrısı yapılırken zorla taburlar halinde fabrikalara sürülen işçiler de yoktu. Homurtular, tepkiler giderek artıyor ama iktidar cephesinde işçi sınıfının taleplerine kulaklar tıkalı. İktidar işten çıkartmayı yasaklamıyor. Özel sektörden özenli olmasını bekliyor! Toplu sözleşmeleri fiilen askıya alıyor. Yayınlanan genelgeye göre pazarlıkta uzlaşmazlık olursa arabuluculuk süreci işlemeyecek yani pazarlık orada donacak. Yani fiilen grevi yasaklıyor! Bu durumda özel sektör özenli olur mu? Patronların hoyratlığı karşısında bıçak kemiğe dayandığında, işçiler artık yeter diyerek sokağa indiğinde, istibdad polisini patronun kapısına mı işçinin tepesine mi gönderecek?

Ve… Milletin canı burnunda, her gün ölüm haberleri alıyoruz ve haberlerde Kanal İstanbul için ilk ihaleye çıkıldığını görüyoruz! Öyle ya Süleyman Soylu “çatlasınız da patlasınız da yapacağız” demişti. 1999 Marmara depreminde insanlar enkaz altındayken EYT zulmünü başlatacak mezarda emeklilik yasasını geçiren fırsatçı ruh 2020’nin istibdadında yaşamaya devam ediyor. Sermayeye peşkeş çekilen 100 milyarlık paket bir yerden çıkarılacak elbet… Aman dikkat! Evde kalmak için sokağa çıkma yasağı isterken kıdem tazminatından olmak da var.

Sadece salgınla değil aynı zamanda sermayeyle ve istibdad rejimiyle de mücadele ediyoruz. Bu sınıf mücadelesidir. Bir düşünelim… Televizyonlarda kelle paça tartışmaları yapılacağı, muhalif olup ama sağlık bakanını da övmenin bin çeşidi sergileneceği yerde TTB’nin doktorların, hemşirelerin, hastanelerde çalışan işçilerin feryatları yankılansa, işçilerin biz de evde kalmak istiyoruz çığlıkları duyulsaydı… Sermayeye kalkan olan 100 milyarlık paketten önce sağlık emekçilerinin ihtiyacı olan ekipmanı sağlayacak, salgınla mücadelede stratejik alanlar dışındaki işçileri ücretli izinle eve gönderecek, stratejik alanlarda da gerekli tedbirleri bir bir sayacak kararlar alınsa, iktidarın imaj kaygısı değil halkın talepleri ağır bassa ve yaygın şekilde test yapılsa hasta ve ölü sayımız ne olurdu? İşte bu yüzden en zor zamanda da hürriyet! Ekmek kadar su kadar…   

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2020 tarihli 127. sayısında yayınlanmıştır.