Kıdem tazminatı kazanılmış bir haktır, savunmak görevimiz!

Kıdem tazminatını savunalım

Kıdem tazminatı işçilerin yıllar içerisinde adım adım mücadeleyle kazandığı bir haktır. İşçinin, çalışırken ödenmemiş, ertelenmiş, iş sözleşmesi sona erdiğinde ödenmesi gereken bir paradır. Yani işçinin ücretinin bir parçasıdır, patronların işçilere bir armağanı ya da yardımı değildir.

Mevcut sistemde kıdem tazminatının miktarı, işçinin çalıştığı her yıl başına en az 30 günlük giydirilmiş brüt ücrettir. En az diyoruz, çünkü bu miktar sözleşmelerle arttırılabilir. Birçok sendika da yaptığı sözleşmelerle bu miktarı 30 günün üzerine çıkarmıştır. Ancak 12 Eylül 1980 darbesiyle başa geçenler kıdem tazminatına bir tavan getirmiş, en yüksek devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenen azami emeklilik ikramiyesini geçemez kuralını düzenlemiştir.

Kıdem tazminatı, işçinin en son almış olduğu ücret üzerinden hesaplanır. Fakat bu ücret işçinin eline geçen net ücreti değil, giydirilmiş brüt ücretidir. Eğer işçinin yemek, yol parası, ikramiye, yakacak yardımı gibi hakları varsa bunların günlük tutarı hesaplanarak kıdem tazminatına dâhil edilir. Şöyle ki, 2019 yılı için AGİ (asgari geçim indirimi) dâhil aylık 2.020 lira net asgari ücret alan bir işçinin kıdem tazminatı (yemek, yol, ikramiye gibi başka bir ek geliri yoksa) çalıştığı her yıl için 2.558,40 lira üzerinden hesaplanır. Kıdem tazminatından yüzde 07,59 oranında damga vergisi dışında herhangi bir kesinti yapılmaz.

Kıdem tazminatı fonu kazanılmış haklarımızın kaybı demektir!

Patronlar kıdem tazminatının tamamen ortadan kaldırılmasını istiyor. Ancak AKP işçilerin tepkisinden çekindiği için önce fon sistemini getirip bu hakkı zaman içinde tamamen ortadan kaldırmayı planlıyor. Bu nedenle kıdem tazminatını fona devretmek için çeşitli gerekçeler öne sürüyorlar. Fakat bu gerekçelerin gerçeklerle uzaktan yakından alakası yok. Tazminat karşılığı olarak her ay belirli bir miktarın aktarıldığı fon sistemi birçok hakkı ortadan kaldıracaktır.

AKP, patronların talepleri doğrultusunda 30 günlük ücret tutarını 15 ya da 12 güne düşürmeyi planlıyor. Bu hak kaybının yanında, fon sisteminde kıdem tazminatının en son ücret ile olan bağı da koparıldığı için işçiler çifte kayıp yaşayacaktır.

Birçok işçinin kıdem tazminatını alamadığını, eğer fon gelirse herkesin alabileceğini, hatta bir günlük çalışması olan işçinin bile alabileceğini söylüyorlar. Ancak fonun kurulmasıyla, kıdem tazminatının alınması arasında hiçbir ilişki yoktur. İktidar eğer işçileri düşünüyorsa kıdem tazminatına hak kazanmak için gerekli olan bir yıllık zorunlu süreyi kaldırabilir. Böylece, fon kurmadan da bir gün çalışan bir işçi bile kıdem tazminatı alabilir. Kaldı ki, işçiler hak ettiği halde bunu ödemeyen patronlardır. İşçiler hak ettikleri tazminatı alabilmek için mahkeme kapılarında süründürülmektedir. Amaç işçilerin haklarını alabilmesini sağlamaksa, iktidar bu sistemi değiştirmek yerine patronların kapısına dayanmalıdır.

Mevcut uygulamada, kadın işçi evlendikten sonra bir yıl içinde işten ayrılırsa, askere gidecek olan işçi de eğer isterse kıdem tazminatı almaya hak kazanıyor. Ancak fon sistemi gelirse bu hak da ortadan kalkacaktır. Çünkü fondan parayı almaya hak kazanmak için en az 10 yıl veya daha fazla fona prim yatırılması koşulu getirilecektir. Bir günlük çalışmaya bile kıdem ödeneceğini iddia eden AKP, aslında bir yıl olan şartı 10 ya da 15 yıla çıkarmış olacak.

Kıdem tazminatı iş güvencemizdir!

Mevcut sistemde işçiyi işten atacak patronlar işten attığı gün kıdem tazminatını tek seferde ödemek zorundadır. Bu yüzden kıdem tazminatı özellikle kriz dönemlerinde toplu işten çıkarma durumlarında patronlar için ciddi bir maliyet oluşturduğundan işçiler açısından fiilen iş güvencesi sağlar, işten atmaları zorlaştırır. Ancak, eğer kıdem tazminatı fona devredilirse, patronlar işçileri işten atacağına kendi kasalarından tek kuruş para çıkarmayacaktır. Bu yüzden de çok rahat bir şekilde işçileri kapının önüne koyabileceklerdir.

AKP, defalarca gündeme getirdiği kıdem tazminatının fona devri konusunu yerel seçimlerin ardından yeniden masaya yatırmayı planlıyor. Bunu 2019 Cumhurbaşkanlığı Programı’na alarak göstermiş durumda. Kıdem tazminatının fona devri hem tazminat hakkının kaybedilmesi hem de iş güvencesinin tamamen yitirilmesi anlamına gelecektir. Mücadeleyle kazandığımız bu hakkı yine mücadeleyle savunmalıyız. Bu doğrultuda hedefimiz bir Birleşik İşçi Cephesi kurmak olmalıdır.  

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2019 tarihli 113. sayısında yayınlanmıştır.