İstibdadın gözaltı saldırısı Türk ve Kürt emekçi halkından duyduğu korkuyu yansıtıyor

İstibdadın gözaltı saldırısı Türk ve Kürt emekçi halkından duyduğu korkuyu yansıtıyor

İstibdadın sabaha karşı yaptığı baskınlarda çok sayıda HDP’li siyasetçi ile sol ve sosyalist birçok kişi gözaltına alındı. Aralarında Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, HDP MYK üyesi Alp Altınörs’ün, eski HDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan’ın da bulunduğu 82 HDP’linin gözaltına alınmasında 6 yıl önce gerçekleşen 6-8 Ekim Kobani eylemleri gerekçe gösterildi. Temel Demirer, Av. Tamer Doğan, Hakan Gülseven, Perihan Koca gibi sosyalistlerin gözaltına alınmasında ise İsimsizler Hareketi soruşturması kapsamında çeşitli sosyal medya paylaşımları gerekçe gösteriliyor. Bu gözaltılarda Cumhurbaşkanına hakaret gibi sıradanlaşmış suçlamaların yanı sıra sosyal medya vasıtasıyla darbeye teşebbüs gibi trajikomik iddialardan bahsediliyor.

İktidarın dış siyasette bozgun şeklinde ricat ettiği, ekonomide tüm ülkeyi hızla dibe doğru sürüklediği bir dönemde, bu istibdad uygulamaları muhalefeti susturmanın yanı sıra emekçi halkın giderek birikmekte olan tepkisini de şovenizmle zehirlemeyi ve dindirmeyi amaçlıyor. Nitekim gözaltı saldırılarına sosyal medyada seferber edilen trollerin şovenist paylaşım bombardımanı eşlik ediyor.

Kobani Serhildanı Kürtlerin gezisidir, yargılanamaz!

Kobani Serhildanı ile ilgili olayın üstünden 6 yıl geçtikten sonra baskınlar ve gözaltılarla hukuki soruşturma açmak gülünçlüğünün yanı sıra tarih ile kavga etmektir. Bu olaylar bilindiği gibi, DAİŞ ya da IŞİD’i Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin yaşadığı bölgede bulunan ve Rojava olarak anılan bölgenin bir kantonuna saldırması sonucunda ortaya çıkmıştı. Çünkü Tayyip Erdoğan “Kobani düştü düşecek” diyerek Türkiye’nin zaten öfke içinde olan Kürtlerini kışkırtmış oldu. Olaylar genellikle resmi açıklamalarda söylendiği gibi 6-8 Ekim arasında değil, 7 Ekim akşamı Öcalan’ın evlere dönme konusundaki açıklaması okunduğu halde 6-12 Ekim arasında, yani bir haftalık bir süre boyunca devam etmişti. Bir milyon Kürt’ün sokaklara çıktığı tahmin edilmekteydi. Böyle kitlesel ve güçlü bir toplumsal olayın sonucunda ister başlangıçta, ister devamında harekete katılan tek tek insanların suçlanması gerçekten komik bir suçlama yapmak anlamına gelir.

Gezi ile başlayan halk isyanı ve onun bir sene sonrasında gerçekleşen Kobani Serhildanı mevcut iktidar tarafından sürekli suç içerikli eylemler olarak gösterilmeye çalışılıyor. Çünkü Türkiye’nin emekçi halkının Türk ve Kürt ayrı gayrı demeden birlikte mücadele etmesi istibdadın en büyük korkusudur.

İstibdadın politik baskı amacıyla yargıyı kullanması gayri meşrudur. Yapılan suçlamalar hukuksuz ve haksızdır. Gözaltılar derhal serbest bırakılmalıdır.

Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği! Kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet!