İstibdad kendi pisliğinde boğulacak! Tertemiz bir gelecek tertemiz alınteriyle kurulacak!

SBK

İstibdadın kanalizasyonundan pislik saçılmaya devam ediyor. Sürekli yeni isimler ve yeni olaylar ifşa oluyor. İlk başta Mehmet Ağar, Süleyman Soylu ve Binali Yıldırım iddialara cevap verecek oldular. Ağar, yönetimini aldığı Marina için “biz olmasak mafya çökecekti” diyerek farkında olmadan bir itirafta bulundu. Laflarını geri almak zorunda kaldı. Binali Yıldırım, oğlu Erkan Yıldırım’ın Venezuela’ya uyuşturucu için gittiği iddia edildiğinde “maske ve test kiti götürdü” diye cevap verdi. Gümrük kayıtlarında böyle bir kayda rastlanmadığında ise yandaş yazar Abdülkadir Selvi “çantasında götürdü” diyerek izahatta bulundu. Süleyman Soylu iki defa televizyona çıktı. Saatlerce konuşup hiçbir soruya cevap vermedi. Halk “mafya şefinin sözlerine” daha da inanır oldu. Baktılar olmayacak! Konuştukça batıyorlar. Erdoğan’ın talimatıyla ölü taklidi yapmaya başladılar.

Hırsızlığa ticari sır perdesi!

Demirören, Doğan medya grubunu satın alması için Ziraat Bankası’ndan peşkeş çekilen 750 milyon doların tek kuruşunu ödememiş. Açıklama yok! Ticari sır! Öğrencinin eğitim kredisini kuruşuna kadar almaya, köylünün traktörüne kadar haczetmeye devam! Halkın parasına çökülerek satın alınan medyadan halka vatan, millet, beka anlatmaya devam! Deniz Baykal’ın kaset skandalında rol oynadığı, siyasilere danışmanlık adı altında muhabbet tellallığı da yaptığı iddia edilen Korkmaz Karaca’nın bu iddialara cevabı yok. Ona da devlet sırrı mı diyeceksiniz? Yoksa özel hayat mı? Ama Baykal’ın kasetlerini miting alanlarında diline dolayıp “ne özeli genel genel!” diye bağıran Erdoğan değil miydi? Bu şahıs halen Erdoğan’ın ekonomi politikaları kurulu, AKP’nin MKYK üyesi ve AKP yerel yönetimler başkan yardımcısı… Ne görevden alındı ne de başka bir yaptırım uygulandı. “Durmak yok yola devam!”   

İtirafçılar geçidi…

Mafya şefinin ifşaları bir süredir görüntülü değil yazılı mesajla geliyor. Ama işin boyutu da değişiyor. Kara para aklama, ihale yolsuzlukları, uyuşturucu kaçakçılığı ve daha pek çok suçun kesişim noktasında yer alan Sezgin Baran Korkmaz isimli bir para babası, yakalandığı Avusturya’da ABD’ye teslim edilmeyi bekliyor. İkinci bir Rıza Zarrab vakası geliyor. O da Rıza Zarrab gibi devletin bakanlarından ödüller almış, medyada hayırsever iş adamı ilan edilmişti. ABD’ye gönderilip itirafçı olursa o da Zarrab gibi hain ilan edilecek. Ama iktidarın kendi halkına karşı yaptığı “ölü taklidi” ABD’ye sökmeyecek. Halkbank davasında olduğu gibi, ABD eline geçirdiği şantaj malzemesini kullanarak AKP iktidarına istediğini yaptıracak.

Bir itirafçı da Suriye’ye gönderilen milislerden Serkan Kurtuluş. Arjantin’de hapiste ve siyasi sığınma elde etmek için ifşaata başladı. Düşürülen Rus uçağının pilotunun öldürülmesi, DAİŞ ve El Nusra’ya silah yardımları, Rahip Brunson’a suikast girişimi, FETÖ borsasından tutuklu AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş’un ev hapsine çıkarıldıktan sonra konuşmasın diye öldürülmesi gibi konularda ifşaatta bulunuyor.

İstibdadın gözbebeği, el üstünde tutulan “yerli millî” ama aynı zamanda İsrailli şirketlere de bol para kazandıran silah tüccarı Cihan Ekşioğlu’nun foyaları (iddialar askerî zırhlı araçla otel baskınından, MİT’i dolandırmaya kadar uzanıyor) meydana çıkınca ellerini çabuk tutup pasaportunu iptal ettiler. Hesap sormak için değil. O da gidip Amerika’ya itirafçı olmasın diye.

Duvarın boyası dökülüyor! Tuğlayı çekelim duvarı yıkalım!

Mehmet Ağar’ın Uğur Mumcu suikastı için söylediği “bir tuğlayı çekersek duvar yıkılır” sözü yürürlükte. Biz ise “tuğlayı çekelim, duvarı yıkalım” diyoruz. Bunun için devlet denetleme kurulundan meclis organlarına ve tabii ki yargıya kadar tüm mekanizmaların işlemesi gerektiğini savunuyoruz. Hepsi “ölü taklidi” yapmaya devam ediyor. Belki henüz tuğla çekilmedi. Ama duvar tüm pisliğiyle karşımızda duruyor. Emekçi halkın kendisine vatan, millet, beka diye allanıp pullanarak sunulan istibdad düzeninin gerçek yüzü görülüyor.

Onlar ölü taklidi yapadursun. Emekçi halk üzerindeki ölü toprağını atarak mücadeleye soyunmalıdır. Tuğlayı çekeceğiz, duvarı yıkacağız. Kirli düzenin yıkıntıları üzerinden geleceği kurmak için barajsız, yasaksız, eşit koşullarda yapılan seçimlerle oluşturulmuş tam yetkili, egemen, zincirsiz bir Kurucu Meclis istiyoruz!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2021 tarihli 142. sayısında yayınlanmıştır.