İstibdad ezmeye çalıştıkça eziliyor; iftira attıkça altında kalıyor… Hürriyet mücadelesi büyüyor!

İstibdad ezmeye çalıştıkça eziliyor; iftira attıkça altında kalıyor… Hürriyet mücadelesi büyüyor!

Pazartesi Boğaziçi Üniversitesi’nde Salı Kadıköy’de bir yanda hürriyet için ayağa kalkanlar diğer yanda ise istibdadın zulmü vardı. Gözaltılarda iki günün bilançosu iki yüzü aştı, Boğaziçi Üniversitesi’nde rektörlüğün önünde gözaltına alınan öğrencilerin ise gözaltı süreleri uzatıldı. İktidar, polis şiddetini bir güç gösterisi olarak uyguluyor ama işin özüne bakıldığında yükselen mücadelenin haklılığı ve meşruluğu karşısında eziliyorlar. Önce öğrencilerin arasında teröristler var yalanını söyleyip gece yarısı evleri basıp terör estirdiler. Gözdağı verince öğrenci susacak, kendi arasında bölünecek, öğretim üyeleri geri duracak sandılar. Olmadı. Bir resmi bahane edip karalama kampanyası başlattılar. Tutmadı. Şimdi Soylu tekrar başa döndü. Gözaltına alınan 101 öğrencinin 79 tanesinin terör örgütü üyesi olduğunu iddia etti. Kimse inanmıyor. İtibar etmiyor. Halk, sadece kendisinin değil, tüm ülkenin hakkı, hukuku ve hürriyeti için mücadele eden öğrenciyi bağrına basıyor. Onunla umutlanıyor.

Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun tivit atıp “Boğaziçi Üniversitesi bir üniversitedir. Kurtarılmış bölge değildir” demiş. Darbe bildirilerinin alışıldık diliyle “huzur ve düzeni tesis etmek için gerekeni yapacağız” diye de tehdit etmiş. Oysa ne öğrenciler ne de öğretim elemanları Boğaziçi Üniversitesi’nin kurtarılmış bölge yaptılar. Yapmaya da çalışmıyorlar. En son rektörlüğün önünde gözaltına alınanların hepsi Boğaziçi Üniversitesi öğrenci kimlikleriyle kampüslerine girdiler. Kayyım rektörün istifasını istediler. O kayyım rektör ki oturduğu makama atandığında Boğaziçi Üniversitesi’nin ne bir hocası ne de bir mensubuydu. Sadece öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite emekçileri değil, tüm halk kimin, Boğaziçi Üniversitesi’ni kendi “kurtarılmış bölgesi” yapmaya çalıştığını görüyor, anlıyor ve dahası önemlisi gerekli tepkiyi de gösteriyor.

“Kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet” sloganı bir kez daha yükseliyor. Bu sloganla kendini padişah II. Abdülhamit ile özdeşleştiren iktidara karşı gençlik bu toprakların devrimler yaratan tarihinden güç alıyor. ABD konsolosluğu, yaşananları kaygıyla izlediğini açıklamış her zamanki gibi… Ama DİP’li Öğrenciler’in “gölge etmeyin” cevabı mücadele edenlerin büyük çoğunluğunun duygularını yansıtıyor. ABD’de Biden’ın, Avrupa’da Macron’un kapısına “reform” pazarlayıp dolar ve avro almak için el açanlar ise öğrenciler değil, Erdoğan’ın ve iktidarının kendisidir. Onlar iktidara ABD’nin icazetiyle, öğrenciler ise Boğaziçi Üniversitesi’ne sınavla geldiler. Kökü dışarda olan, esas gençliğe bu iftirayı atanlardır. Hürriyet mücadelesinin kökleri, ne kadar budansa da yeniden ve yeniden filiz verecek şekilde bu topraklara yerleşmiştir.

Bugün gençliğin yükselen ve halka umut veren mücadelesinin istibdada karşı zafer kazanmasının yolu örgütlenmekten geçiyor. Sendikalaşmak istediklerinde, grev hakkını kullanmaya kalktıklarında, haklarını talep ettiklerinde aynı barikatlarla ve polis zulmü ile boğuşan metal, gıda, maden, tekstil, depo, tersane işçileriyle bütünleşmekten geçiyor. Gidilecek daha çok yol vardır. Bu yolun menzili bir kampüsü kayyımdan kurtarmanın ötesindedir. Bu yolun hedefi istibdadın, sermayenin ve emperyalizmin ülkenin boynuna vurduğu zincirlerden kurtulmaktır.