İstanbul’da işçi sınıfı sözünü söyledi: sömürenin değil, emekçinin dediği olacak!

Referandum sürecinde emekçinin HAYIR kampanyasını fabrikalarda, tersanelerde, madenlerde, emekçi mahallelerinde, pazarlarda ilmek ilmek ören Devrimci İşçi Partisi 2 Nisan Pazar günü “Referandumdan 1 Mayıs’a sömürenlerin değil, üretenlerin dediği olacak!” şiarıyla İstanbul’da bir etkinlik düzenledi. Türkiye’nin sandık başına gitmesine günler kala, istibdada, emperyalizme ve sermayeye karşı farklı sektörlerden işçiler, kamu emekçileri, lise ve üniversite öğrencileri Okmeydanı’nda buluştu.

AKP’nin iktidarda olduğu yıllar boyunca bir yandan patronlara, emperyalistlere her türlü tavizi verirken, öte yandan işçiye, emekçiye yoksulluğu, iş cinayetlerini reva gördüğünü anlatan bir sinevizyon gösterimi ile etkinlik başladı. Devrimci İşçi Partisi’nin bulunduğu her alanda, Türkiye’yi bir anonim şirket gibi yönetmek için cumhurpatronluğu rejimi inşa etmek isteyenlere karşı yükselttiği mücadele ekranda sergilendi.

Ardından Devrimci İşçi Partisi temsilcisi olarak genel başkan yardımcısı Levent Dölek açılış konuşmasını yapmak üzere söz aldı. Yoldaşımız konuşmasına, “Biz kazanacağız!” diyerek başladı, DİP’in bunu referandum anketlerine bakarak değil; sokağın, fabrikanın, emekçi semtlerin nabzını tutarak söylediğini vurguladı. Kapitalizm dünya çapında bir büyük depresyon döneminden geçerken hâkim sınıfların yönetemez durumda olduğunu; Türkiye’de ise istibdad cephesinin ise paramparça olduğunu, istibdadın iplerinin tamamen emperyalizmin ellerinde olduğunu söyledi. “Bugün ısrarla ve ısrarla Türkiye’nin NATO’dan çıkmasını, İncirlik başta olmak üzere tüm emperyalist üslerin kaldırılmasını savunan tek parti vardır o da Devrimci İşçi Partisi’dir. Abdülhamidler, Vahdettinler, Menderesler, Demireller, Özallar, Erdoğanlar emperyalizme karşı milletin boynunu bükenlerdir. Biz emperyalistleri denize döken Denizler'in yolunda yürüyoruz!” dedi.

Yoldaşımız, sözlerine iktidarın anayasa değişikliği maddelerini süsleyerek halka sunduğunu söyleyerek devam etti ve madde madde referandum ile geçirilmek istenen değişikliklerin, Erdoğan’ın istediği tiranlık yetkilerinin işçi sınıfı ve emekçi halk için ne ifade ettiğini anlattı. Konuşmasını “Kazanılmış haklarımızın gasp edilmesine HAYIR!, sömürüye HAYIR, istibdada HAYIR, emperyalizme HAYIR, Kardeş kavgasına HAYIR! Kahrolsun emperyalizm kahrolsun istibdad, yaşasın hürriyet!” diyerek bitirdi ve tüm salonda işçilerin “Kahrolsun istibdad, yaşasın hürriyet!” sloganları yankılandı.

Levent Dölek’in ardından, Tuzla’dan bir tersane işçisi söz alarak çok ağır koşullarda, güvencesiz işlerde, düşük ücretlere çalışan tersane işçileri açısından referandumda oylanacak anayasa değişikliğinin ne anlama geldiğini anlattı. Yoldaşımız istibdadın tersaneleri işçiler için cehenneme çeviren patronların çıkarlarını savunduğunu, patronların bu yüzden anayasa değişikliğine evet dediğini söyledi ve tam da bu yüzden biz tersane işçileri HAYIR demeliyiz dedi. Yine Tuzla’dan, Şişecam fabrikasında çalışan bir işçi söz aldı ve cam işçilerinin ağır çalışma koşullarını, bu koşullara karşılık aldıkları düşük ücretle yaşamaya çalıştıklarını söyledi. Patronların bu sömürüyü devam ettirmek için evet dedikleri değişikliğe, işçilerin bin kere HAYIR demesi gerekir diyerek tüm işçileri, emekçileri mücadeleye çağırdı.

Turizm otel işçileri adına konuşma yapan İstanbul’dan bir işçi, uzun çalışma saatlerinden, çalıştığı sektörde sömürünün ağırlığından bahsetti. Turizm otel işçilerinin iktidarın yalanlarına kanmadığını, krizi daha da derinleştirecek bu anayasa değişikliğine HAYIR diyeceğini söyledi. Kamu emekçileri adına söz alan, İstanbul’dan bir eğitim emekçisi OHAL ilanından beri yaşadığımız sürecin kamu emekçileri için çok kritik olduğunu söyledi. Onca zorluğa katlanıp onca emek veren, ülkenin en ücra köşelerinden, en yoksul semtlerine her yerde halka hizmet edenlerin bugün saraylarda oturanlar tarafından, bir gecede çıkartılan KHK’larla ihraç edildiğini söyledi ve “Saraylarda halka hizmet edilmez!” dedi. Bugün kamuda KHK’larla işçi kıyımı yapanların, yarın 657’yi kaldırarak kamu emekçisinin iş güvencesini gasp etmeyi planladığını söyledi. Kamu emekçilerinin onca baskıya, ihraca rağmen HAYIR diyeceğini, geleceklerini, işlerini, emeklerini savunacaklarını vurgulayarak sözlerini bitirdi.

Avcılar Belediyesi’nde taşeron olarak çalışırken, sendikal özgürlüğünü kullandığı için işten atılmış ve aylarca belediye önünde direniş çadırı kurarak işi, ekmeği için mücadele etmiş bir belediye işçisi cumhurpatronluğu rejiminin belediye işçilerine, taşeron işçilere daha fazla sömürü, tüm Türkiye’ye daha fazla kriz, savaş, ölüm getireceğini söyledi. Belediye işçilerinin bunu bildiğini, HAYIR dediklerini ve kendisinin de HAYIR için yılmadan, yorulmadan çalıştığını belirtti.

Belediye işçileri adına yapılan konuşmanın ardından kısa bir ara verildi ve etkinliğin ikinci kısmına geçildi. İkinci kısımda Devrimci İşçi Partili Öğrenciler adına konuşma yapan üniversiteli bir yoldaşımız, anayasa değişikliğinin gençliğin boğuştuğu işsizlik, gelecek kaygısı gibi sorunlara cevap olmadığını, istibdadın gençliğe daha karanlık bir gelecek vaat ettiğini söyledi. HAYIR diyen gençliğe yönelik baskıların, polis ve faşistler tarafından saldırıların arttığını söyleyerek, “Bizler 15 Temmuz’dan sonra Denizler’in 6. Filo’yu denize döktüğü yerde yeniden anti-emperyalizm bayrağını yükselten gençliğiz. Bizler Atlen Yıldırım’ın, Sevda Alyakut’un yoldaşlarıyız, baskılar bize sökmez!” dedi ve hayatlarını karartanlara, geleceklerini çalanlara karşı sınıfının safında örgütlenmeye çağırdı.

Üniversite öğrencisi yoldaşımızın ardından, burjuvazinin “Meslek lisesi, memleket meselesi” diyerek özel bir önem atfettiği meslek liselerinde okuyan öğrenciler adına Çorlu’dan meslek lisesinden bir yoldaşımız söz aldı. Meslek liselilerin staj adı altında yoğun sömürüye maruz kaldığını, yalnızca sağlık sigortası ile asgari ücretten çok daha düşük ücretlere haftanın en az üç günü çalıştıklarını anlattı. “Kazanılmış haklarımızın gasp edilmesine HAYIR diyelim, ama mücadeleyi 16 Nisan’dan sonraya da taşıyalım.” diyerek sözlerini bitirdi.

2015’te fiili metal grevleriyle tüm Türkiye’yi sarsan, patronları korkudan tir tir titreten sınıf mücadelesinde öncü metal işçileri adına Bursa’dan metal işçisi bir yoldaşımız söz aldı. Bir yandan patronların, diğer yandan sarı sendikanın sektördeki işçilere uyguladığı baskılardan söz etti. “Unutmayalım ki bastırılamayacak tek güç işçi sınıfının mücadelesidir!” diyen yoldaşımız, sendikal haklarını ve özgürlüklerini kazanmak isteyen işçilerin tıpkı 2015’teki fiili metal grevlerinde olduğu gibi, 2010’da yine tüm ülkeyi sarsan Tekel işçilerinin yaptığı gibi yeni grevler, direnişler yaratarak ilerlemesi gerektiğini söyledi. Sözlerini tüm işçileri 1 Mayıs’a çağırarak bitirdi.

Bursa’daki metal işçilerinden çeşitli sebeplerden dolayı aramızda olamayan, ancak mesaj yollayarak salonu selamlayan ve mücadeleyi büyütme çağrısı yapan işçilerin mesajları okundu. 2015’te sarı sendikaya isyan ile başlayıp, fiili grevlere dönüşen mücadelede yer almış ve bunun bedelini işten atılarak ödemiş bir Tofaş işçisi etkinliğe yolladığı mesajda şöyle dedi: “Hiç bir zaman biz işçilerin bir araya gelmesini, bir bütün halinde hareket etmesini istemiyorlar. Başımızda kendi kurdukları sendikalar. Sesini çıkarsan kapının önüne koyarlar. Yani aynı Tofaş'ta, yani aynı Renoda olduğu gibi. Bu 1 Mayıs ile birlikte işçi bütünlüğünü oluşturalım. Paragöz sendikaların başımızda durmasına son verelim. İşçilerin birliğini sağlayalım. Artık gerçek işçi birliğini yapılandıralım. Bunca işten atılan arkadaşlarımıza sarı sendikalar sahip çıkamazken biz birbirimize sahip çıkalım. 16 Nisan başlangıç olsun. Sandıktan HAYIR çıkartıp 1 Mayısı hak ettiğimiz gibi kutlayalım ve işçilerin birliği için temel adımlar atalım.”

İşçi sınıfının kalbi Bursa’dan yoldaşça selamlarını ileten Renault işçisi sarı sendikaya karşı ayağa kalkanların birçok baskı ve tehditle karşılaştığını ama mücadelenin devam ettiğini söyledi. “Tek adam rejimine doğru sürüklendiğimiz şu günlerde, bunun nasıl bir rejim olacağını en iyi metal işçileri olarak biz biliyoruz. Patronun tek söz sahibi olduğu, onu denetlemesi gereken sendikanın da ona hizmet ettiği bir düzen yıllarca biz işçileri ezdi ezmeye de devam ediyor. Tek kişinin söz sahibi olduğu, işçi sınıfına ve işçi örgütlerine saldırıların daha fazla artacağı kısacası işçi sınıfı için hiç de iyi bir gelecek sunmayan başkanlık sisteminin geçmemesi için var gücümüzle HAYIR diyelim, HAYIR'ı örgütleyelim. Unutmayalım! Gelecek bizden yanadır.” Diyerek metal işçilerinin neden HAYIR dediğini anlattı. İki mesaj da salonda büyük alkışlarla ve sloganlarla karşılaştı.

Coşku dolu geçen, izleyenlerin sık sık sloganlarla salonu inlettiği etkinliğin sonuna yaklaşırken kapanış konuşmasını yapmak üzere Devrimci İşçi Partisi genel başkanı Sungur Savran sözü aldı. Kapitalizmin dünya çapındaki krizinin burjuvazi açısından içinden çıkılamaz bir hal aldığını, gerek Avrupa’da gerek Amerika’da gerici güçlerin yükselişinin sebebinin bu olduğunu söyledi. Beyaz Saray’da Donald Trump gibi bir “tek tabanca faşisti”nin oturmasının sebebinin bu olduğunu vurgularken, Türkiye’de Tayyip Erdoğan istibdadının Trump’ın Müslüman düşmanlığına rağmen Amerikan emperyalizmi ile hatta bizzat Trump ile iyi ilişkiler kurma peşinde olduğunu da vurguladı.

Dünya kapitalizminin krizinin, burjuvazinin en gerici güçlerini ayağa kaldırdığını ancak siyaset sahnesinde işçi sınıfının örgütlü gücünün eksik olduğunu söyledi. Önümüzdeki kavgaya hazırlanmak için işçi sınıfının ve işçi sınıfının partisinin çok iyi hazırlanması gerektiğini vurgularken, Türkiye’de istibdad cephesini yerle bir edecek, yenilgiye uğratacak yegâne gücün de Türkiye işçi sınıfı olduğunu vurguladı. 1 Mayıs’ta tüm işçilere emekçilere Devrimci İşçi Partisi saflarında mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı ve sözlerini şöyle bitirdi: “İşçiler; siyasete, partiye, devrime!”

Sungur Savran yoldaşımızın konuşmasının ardından salondaki işçiler, emekçiler, gençler ayağa kalkarak hep bir ağızdan 1 Mayıs Marşı söyledi. Etkinlik alkışlar ve sloganlarla sona erdi.