İşçi düşmanı CHP’ye oy yok!

CHP, seçim kampanyasına önce kendi çapında merak uyandıran "Milletçe alkışlıyoruz." sloganını öne çıkaran, trafonun yanından geçen kedisi ile dikkat çeken reklam filmi ile başladı. Sonra da iddialı seçim vaatlerinin yer aldığı seçim bildirgesi ile gündeme geldi. Bu vaatler arasında neler yok ki: Emekliye yılda iki ikramiyeden 1.500 lira asgari ücrete, 720 lira aile sigortasından faizlerin en az yüzde 80'inin silinmesine ve borçların yapılandırılmasına kadar bir dizi vaatte bulunuyorlar. AKP cephesinden bu vaatlere cevap gecikmedi tabii: "Kaynağı nereden bulacaksınız?". Milyonlarca insanın yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşadığı bir ülkede yüz binlerce liralık arabalara binenler, kol saati takanlar, saraylarında sefa sürenler, elbette kaynak olmadığını düşünebilirler.

Ama sorun kaynaktan çok daha öte. CHP'nin seçim programının işçi ve emekçilere aslında bir şey vaat edemeyecek olmasının sebebi çok daha temelde yatıyor. Vaat edilenler, hele yaklaşan kriz döneminde yapılacak olsa, CHP sermayenin çıkarları ile karşı karşıya gelir. Mesela asgari ücret 1.500 TL olunca sermayedarlar işten işçi çıkarmaya başlar. AKP Soma’dan sonra madenlerde işçilerin koşullarını biraz iyileştirip şov yapmaya kalkıştı, patronlar binlerce işçiyi işten çıkardı. AKP elini kolunu bağladı, seyretti. Aynı şey CHP’ye olursa ne yapar dersiniz? Mesela işten çıkartmayı mı yasaklar? Yoksa o işyerlerini kamulaştırır mı? Hiçbirini yapmaz. Bu yüzden 1.500 liralık asgari ücret koca bir yalandır!

CHP, komşu Yunanistan’da Syriza’nın büyük vaatlerle iktidara geldiğini gördü, ağzı sulandı. Ama Syriza sahtekâr çıktı, CHP de sahtekârın sahtesini hazırlıyor! Nasıl olsa tek başına iktidar olamayacağını biliyor. En iyi ihtimalle AKP ile koalisyon kurar. O zaman da “Programımı uygulayamadım.” diyecek. Yalandan kimin başı ağrımış?

Programda neler var?

·       Seçim programında; Türkiye'nin uluslararası alanda ciddi bir rekabet gücüne kavuşması, ekonomik alanda güçlenmesi, cep telefonu gibi katma değeri yüksek ürünler üretmesi ve bu bağlamda üniversitelerin birer bilgi üretim üssü haline gelmesi savunuluyor. Bu, üretim alanında bir atılım gibi görünse de aslında savunulan bugün Çin'den, Malezya'dan, Vietnam'dan bildiğimiz ucuz, güvencesiz, esnek işgücünün yaygınlaşmasıdır. Uluslararası alanda rekabet edebilmek amacıyla Türkiye'nin sermaye için bir ucuz işgücü cennetine dönüştürülmesidir. Üniversitelerin piyasanın ihtiyaçlarına daha da hizmet edecek şekilde, sermaye ile daha fazla iç içe geçmesidir.

·       İşsizlik, seçim programında en temel sorunlardan biri olarak ele alınıyor. Peki, çözüm neymiş? Bütün organize sanayi sitelerinde açılacak yatılı meslek liseleri ile iş garantili eğitim getireceklermiş. Siz bunu “meslek lisesi öğrencilerinin gece gündüz demeden staj adı altında köle gibi yıllarca çalıştırılması” olarak okuyun. İşsizliğe getirdikleri çözüm sermaye için daha da ucuz işgücü. Has sermaye partisi olunca tabii “İşten atmak yasaklansın, çalışma hakkı dokunulmaz bir haktır.” diyemez, sorunun sağından solundan geçerken işçiye gülüp patronuna hizmet edersin işte böyle.

·       Kamuda çalışan 800 bin taşeron işçi kadroya geçirilecekmiş. CHP'li belediyelerde taşerona karşı mücadele eden, sendikalaşan işçileri kapının önüne koymasalar insanın inanası geliyor da olmuyor işte. Üstelik toplamda 800 bin değil 2,5 milyon işçi taşeronda çalışıyor. Onlar için CHP programı, özel sektörün kamuyu örnek almasını öngörüyor. Özel sektöre dokunabilirler mi? Bırakın uygulamayı, vaat bile etmiyorlar.

·       Sözde seçim barajlarını karşısına alan CHP'nin seçim bildirgesinde, sendikal barajların kaldırılmasının bahsi bile geçmiyor. Kendi ellerindeki belediyelerde ya da örneğin İş Bankası vasıtasıyla ortağı olduğu Şişecam’da sendikal hakları için mücadeleye girişen işçilerin pratikte karşılarına çıkan CHP, patronlar için güvenilir bir adres olduğunu programıyla da gösteriyor.

Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak olmaz

CHP'nin seçim programı sadece bu başlıklarla sınırlı değil elbette. Dış politika alanında ABD ve AB emperyalizmleriyle tam bir işbirliğinden, kadınların ezilmişliğine karşı erkek egemenliğinin temellerine dokunmadan yapılacak ve fırsat eşitliği perspektifinden öteye geçemeyen iyileştirmelere, eğitim alanının ticarileştirilmesinden demokratik hakların içerde ve dışarda terörle mücadele adı altında sınırlandırılmasına kadar daha birçok alanda CHP, sistemin sadık bekçisi olduğunu ortaya koyuyor.

CHP'nin listeleri de tıpkı AKP gibi patronlar ve müteahhitlerle doludur. CHP de AKP gibi bir düzen partisidir. AKP, greve çıkan metal işçilerinin karşısında safını seçmiş, MESS hükümeti olduğunu göstermiştir. Kılıçdaroğlu da ilk fırsatta MESS'i ziyaret ederek baş tacı etmiştir. CHP'nin AKP'den farkı, AKP oy toplamak için makarna kömür dağıtırken, CHP'nin seçim meydanlarında bol keseden vaatler savurmasıdır. O halde yağmurdan kaçalım derken doluya tutulmak olmaz. İşçiler, emekçiler için AKP'nin alternatifi CHP olamaz.

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mayıs 2015 tarihli 67. sayısında yayınlanmıştır.