Erdoğan'ın dostları, halkın dostlarına karşı

Gezi ile başlayan halk isyanı Erdoğan'dan ve onun iktidarından kurtulma isteğinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu. 7 Haziran seçimlerinde bu isteğin sandıkta da çoğunluğu elde ettiğini gördük. AKP meclis çoğunluğunu kaybetti.

Ama bir türlü gitmediler. Gitmedikleri gibi hükümet yetkisini gasp edip, koltuğu kaptırmamak uğruna ülkeyi yeni bir felakete sürüklemekten de geri durmadılar. Çok mu güçlüler? Çok mu başarılılar? Tam tersine hem zayıflar, hem de Kürt sorunundan ekonomiye ve dış politikaya kadar fiyaskolarla, başarısızlıklarla dolu bir AKP iktidarı ile karşı karşıyayız. Ama bir türlü düşmüyorlar. Çünkü en zor zamanda koltuğuna girip onu ayağa kaldıran, kötü gün dostları var. Bunlar aynı zamanda pek çoklarının kendine dost zannettikleridir ya da halkın iyi gün dostları olanlardır.

Kim mi onlar? Mesela TSK! AKP gericiliğine karşı laikliğin güvencesi sanıyordu pek çokları. Oysa 28 Şubat'tan sonra Refah'ı kapattırıp AKP'nin önünü açan onlardı. Ezkaza AKP'yi darbeyle devirseler daha beter bir rejim getirirlerdi ya onu da yapamadılar. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, cemaat-AKP işbirliği ile yüzlerce subayla birlikte içeri atıldığında, laik ve Kemalist çevrelerde bir kahramandı. Gezi ile başlayan halk isyanından sonra çıktı. İlk sözleri "İçimizde ne nefret ne de intikam duygusu var" oldu. Görev başında kalanlar ise son dönemde gördüğümüz gibi Erdoğan'ın tak diye söylediklerini şak diye yapıyorlar. 

29 Ekim’lerde Cumhuriyet Bayramı kutlarken polisin gadrine uğrayan Kemalist gençler için ve pek çok CHP'li için de Doğu Perinçek bir kahramandı. Fethullahçılarla dans eden, Sarıgüllere kucak açan CHP'ye alternatifti. Perinçek de halkın isyanı sayesinde içeriden çıktı. İlk röportajlarından birini Akit gazetesine verdi. Cemaate karşı AKP ile ittifak yaparız dedi. Şimdilerde AKP'yi "ABD'nin stratejik piyonu olarak" lanse eden yazarları Aydınlık'tan tasfiye ediyor. Perinçek, Kemalistlerin umudu iken AKP'nin koltuk değneği oldu.

Koç’lar da bir ara AKP karşıtlarının kahramanıydı. Divan Oteli'ni Gezicilere açmışlardı. İlk günlerde o otelin kapılarının polisin saldırdığı gençlerin yüzüne nasıl kapatıldığı çabuk unutulmuştu. Ya da unutulmak istendi. Gerçekte Gezi'ye hiçbir destek vermeyen Koç, AKP ile pek çok konuda ihtilafa düşse de AKP'den daha çok tabii ki halka düşmandı. Nitekim Mart ayının başında Gezi'nin ardından 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarıyla da sarsılan Erdoğan'ı kurtaranların başında Mustafa Koç vardı.  Erdoğan'la yaptıkları içeriği gizli kalan görüşmeden sonra yerel seçimlere kadar ne bir tape çıktı ne de başka bir şey oldu. Erdoğan hemen sonra Koç'un Ford fabrikası açılışında boy gösteriyordu. Şimdilerde Erdoğan'ın polisi Koç'u korumak için Arçelik'te hakkını isteyen işçilere saldırmakla meşgul.     

Bir aşamada Erdoğan'dan kurtulmak için faşistler bile desteklendi. Ankara'da Büyükşehir Belediyesi için faşist Mansur Yavaş CHP adayı oldu. Sonra CHP-MHP ittifakı “Ekmek için Ekmeleddin” kampanyasıyla Cumhurbaşkanlığını Erdoğan'a altın tepside sunacaktı. Şimdilerde CHP, AKP ile koalisyon görüşmesinde; en zor günlerde hep AKP'nin yardımına koşan MHP ise AKP ile Kürt düşmanlığı zemininde buluşmanın mutluluğunu yaşıyor.

Nihayet AKP'nin dermanını Amerika'da arayanlara geliyoruz. AKP ne kadar Amerikancı ise de bu ABD'nin AKP'ye alternatif olarak kendi muhalefet odağını oluşturmasına engel olmadı. ABD Konsoloslarıyla birlikte Fethullah Gülen’li, Abdullah Gül’lü, Kılıçdaroğlu’lu, hiç değilse bir dönem boyunca Sarıgül’lü bir Amerikan muhalefeti oluşturuldu. Rojava'da IŞİD'e karşı destek verdiği için halkların katiline “Biji Obama!” diyenler de çıktı. Kürt hareketi de Amerika'dan medet umanlar arasındaydı. ABD'nin muhalefetinin de İncirlik'i alıncaya kadar olduğu ortaya çıktı. F-16 jetleri Kuzey Irak'ı bombalarken ABD dışişleri Türkiye'nin teröre karşı kendini savunma hakkını destekliyoruz diyordu. Bunun tercümesini şöyle yapabiliriz: "İncirlik'i kullanarak Ortadoğu'da yarı fiyatına bombardıman yapabileceksek, Erdoğan'ın tahtını korumak için ülkeyi yakmasına ses çıkarmayız."

CHP, MHP, TSK, Koçlar, Perinçekler ve ABD... Hepsi belirli aşamalarda birer birer Erdoğan'ın ve AKP'nin yanına geçtiler. Düştü düşecekken ya biri ya da öteki koluna girip ayağa kaldırdı. Şimdi AKP'nin karşısında bir tarafta cemaat (ki o da Amerikan muhalefetinin asli unsurlarından biri) diğer tarafta ise HDP ve sosyalist sol kaldı.

Halk kendi kara gün dostunu arıyor. Bulduğunda sıkı sıkıya sarılacak. Şimdi halkı hem Erdoğan'dan hem de Erdoğan'ın açtığı yeni belalardan kurtarmak için yeniden aynı tuzaklara düşmemek gerekiyor. Kürt hareketinin, Amerika'nın dostluğunun nereye kadar olduğunu gördüğünü umut ediyoruz. Ortadoğu'da ABD barikatıyla karşılaşmadan özgürlüğe giden bir yol yok. Birleşik Haziran Hareketi'nden sosyalistlerimiz de artık CHP milletvekillerini onur konuğu yapmayı bırakıp varsa tutarlı birileri CHP'den kopmaya çağırmalılar. Bunları her söylediğimizde, sekter olmakla, gerçekçi politika gütmemekle suçlandık. Oysa Erdoğan ve iktidarı işte o gerçekçi politikalar sayesinde ayakta kaldı.

Şimdi fabrikalarda ve sokaklarda mücadele bayrağını yükseltme zamanı. Bu toz duman içinde halkın kötü gün dostlarının bayrağı olabildiğince net olmalı. Bu bayrakta en kalın harflerle anti-emperyalizm, anti-kapitalizm ve illa ki sosyalizm yazmalı!

Bu yazı, Gerçek gazetesinin Ağustos 2015 tarihli 70. sayısında yayınlanmıştır.