Ekmek ve hürriyet kavgasının yolu

Erdoğan'ın ve AKP'nin istibdadı, işçi ve emekçilerin sofrasındaki ekmeği küçülten pahalılığın, ailelerin geleceğini karartan işsizliğin, daha iyi koşullarda çalışmak ve yaşamak için mücadele eden işçilerin karşısına çıkarılan grev yasaklarının, Erdoğan'ın deyimiyle patronların önünü açan OHAL'in üzerinde yükseliyor. Tüm bunlara karşı "kahrolsun istibdad, yaşasın hürriyet!" şiarı günden güne büyüyor ve halkın bu karanlık tablonun karşısındaki umudunu simgeliyor. Ekmek ve hürriyet mücadelesinin birleşmesi istibdadın en büyük korkusu. Bizim hedefimiz ise tam da bu. Ancak ekmek ve hürriyet mücadelesini birleştirmek ve başarıya ulaştırabilmek için  sermayenin ve emperyalizmin önümüze çıkardığı tuzaklı yollara sapmamak gerekiyor.

Demokrasi kurultayı yapıp, işçinin adını ağzına almadan, bildirgesine sermayenin girişim hürriyetini yazan CHP’den de, emperyalizmin ve sermayenin maddi manevi desteğiyle parti kurmaya çalışan Akşenerlerden de işçiye, emekçiye, istibdadın sopası altında ezilenlere hayır gelmez!

Emperyalizmden özgürlük ve demokrasi için medet ummak da ölümcül bir hatadır. Çünkü bu güçlerin Erdoğan ve AKP iktidarı ile zaman zaman gerilimi tırmandırmaları, Erdoğan'a düşman, işçi ve emekçiye dost olmalarından kaynaklanmıyor. Emperyalizm, Erdoğan'ı daha fazla sıkıştırarak ona istediklerini yaptırmak amacıyla hareket ediyor. Siz hiç hükümet "milli güvenlik" adı altında ya da OHAL'i gerekçe göstererek grevleri yasaklayıp emperyalist şirketlerin çıkarlarını Türkiye'deki işçilere karşı koruduğunda bu ülkelerin liderlerinin sesini çıkardığını, “kaygılıyız”, “endişeliyiz” mesajları yayınladığını duydunuz mu?

Diğer tarafta Erdoğan’ın tüm çabası da sermayeye ve emperyalizme karşı çıkmak değil bunlarla pazarlık gücünü arttırmak üzerinedir. OHAL’den istifade sermayenin önünü açtığını söyleyen kendisi. Her ABD ziyaretini reklam kampanyasına dönüştüren kendisi. KHK ile Almanya’yla rehine pazarlığı yapmak üzere tutukluların yabancı devletlerle takasına olanak sağlayan maddeyi geçiren kendisi. 15 Temmuz’da TBMM’yi bombalayan uçakların kalktığı İncirlik Üssü’nden her gün Amerikan uçakları kalkıp Ortadoğu’ya bomba yağdırırken NATO’nun da İncirlik’in de adını bile ağzına almayan kendisi…

Eğer emperyalizme karşı gerçek bir mücadele verilecekse bu ülkenin emekçi halkı gerekli fedakârlığı yapacaktır. Ama bu lafta kalmayan bir mücadele olmalıdır. Gümrük Birliği zincirini kırmaya, NATO’dan çıkmaya, İncirlik’i kapatmaya ve tüm emperyalist askerleri ülkeden kovup, komşu ve kardeş halklarla barışı ve kardeşliği sağlamaya dayanmalıdır. Ne Erdoğan’ın istibdadı böyle bir politika izleyebilir, ne Amerikan muhalefeti. Emekçi halk Türkiye’yi yeniden kurmak için burjuvaziden ve emperyalizmden bağımsız bir mücadelenin yoluna girmelidir. Türkiye’de ekmek ve hürriyet kavgası ancak emperyalizmle ve işbirlikçileriyle dövüşerek kazanılacaktır.

Bu mücadeleyi kazanmak için halkın ihtiyaç duyduğu güç işçinin emekçinin birliğinde ve üretimden gelen gücünde mevcuttur. Emperyalist merkezlerden yapılan sözde muhalefete kulak vermek, her fırsatta bir patron ve düzen partisi olduğunu gösteren CHP’nin peşinden gitmek, hele hele Akşenerlerden beklenti içine girmek, olsa olsa bu gücü söndürür, gücünün farkına varması gereken emekçi halkın özgüvenini yok eder. Türkiye’yi batıranlarla Türkiye’yi yeniden kurmak mümkün değildir. Ekmek ve hürriyet kavgasının yolu emperyalizmin, sermayenin ve işbirlikçilerinin zincirlerini işgallerle, grevlerle, direnişlerle özcesi sınıf mücadelesiyle kırmaktan, bir Kurucu Meclis’le emekçi halkı Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi kılmaktan geçiyor.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2017 tarihli 96. sayısında yayınlanmıştır.