Dünya ekonomisinin “motoru” da tekliyor!

Tayvanlı Yue Yuen Holding’in sahibi olduğu ve Çin’in güneyindeki Dongguan şehrinde bulunan bir fabrika, Adidas, Nike ve New Balance gibi birçok markanın ayakkabılarını üretiyor. İşte Çin'de ülkenin en büyük fabrikalarından biri olan bu fabrikada 50 bine yakın işçi Nisan ayından itibaren grev yapıyor. Habere göre Çin’de uzun yıllardan sonra özel sektörde gerçekleşen en büyük grevin ardından, işçilerin çoğu işe dönmüş, 10 bine yakın işçiyse greve devam ediyormuş (Der Spiegel, 24.04.2014). Bu dünyanın herhangi bir yerinde rastlanacak sıradan bir haber değil. Hem işçilerin de yıllardır maruz kaldıkları aşırı sömürü koşullarına artık isyan etme noktasına geldiklerini hem de Çin ekonomisinde de işlerin artık yolunda gitmediğini yansıtan kanımızca çarpıcı bir gelişme.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin'de büyüme hızı 2013 yılında yüzde 7.6 olarak gerçekleşti.  Bu son 14 yılda Çin'in kaydettiği en düşük büyüme hızı. Çin’in dikkat çekici büyüme dinamiği devlet bankalarından genişlemeye ve ihracat yapmaya yönelik güçlü saikleri olan özel şirketlere düşük faizli kredi akışına dayanıyordu. Çin bankaları, özellikle de dört büyük devlet bankası, 2008 küresel krizini izleyen yıllarda büyüme hızını yüksek tutabilmek amacıyla rekor miktarlarda kredi dağıtmıştı. Şimdi ekonomi bir yandan çeşitli sektörlerde fazla kapasite baskısı altında öte yandan yüksek borç batağı içinde bulunuyor. Çin’de özel sektör firmalarının borçluluk düzeyinin ülkenin milli gelirine oranı yüzde 140’ı (karşılaştırmak bakımından bu oran Almanya’da yüzde 43!) geçmiş durumda (manager magazin, 13.04.2014). Ayrıca genellikle daha küçük ölçekli fabrikalardaki faaliyeti izleyen yeni bir rapor, Çin'de imalat sanayinin küçülmeye devam ettiğini gösteriyor (Dünya, 24.03.2014). Her ne kadar Çin bankacılık sisteminin bir kısmı fiili olarak iflas etmiş durumda olsa da Çin merkez bankasının büyük çaplı müdahaleleri nedeniyle henüz bir çöküş yaşanmamış durumda. Yine de son dönem Çin ekonomisinde yaşanan belirtiler bize şunu söylüyor: Çin ekonomisi 2008 yılında ABD ve Avrupa’da gördüğümüze oldukça benzer bir durgunluğa doğru ilerliyor.

Çin'de ekonomik büyümede gözlenen yavaşlama, mali piyasalarda son dönemlerde ortaya çıkan gerginlik belirtileri ile birleşince, kapitalizmin üçüncü büyük depresyonunun üçüncü dalgası olarak değerlendirilebilir. 2007/2008’de yeniden derinleşen depresyon eğiliminin ilk dalgasını finans merkezlerindeki çöküş, ikincisini ise Euro Bölgesi krizi oluşturmuştu. Şimdi dünya ekonomisi yeni bir evreye giriyor; özellikle Türkiye’nin de içinde yer aldığı “yükselen piyasaları” sarsacak bir Asya krizi olasılığı azımsanmayacak düzeyde. Üstelik 1997/1998 Asya krizinin dünya ekonomisi üzerindeki etkileri çok daha sınırlıydı. Oysa şimdi durum oldukça farklı. Çin mali sisteminin büyüklüğü ve ileri kapitalist ülkelerle girilmiş olan iktisadi ilişkilerin derinliği, sorunu aynı zamanda küresel bir boyuta taşıyacak nitelikte. Çünkü “yükselen piyasaların”, son beş sene içinde dünya ekonomisinin büyümesindeki payının yüzde 75 olduğu, bunun büyük payının ise Çin ekonomisinden kaynaklandığı tahmin ediliyor. Dolayısıyla böylesi bir kriz dalgasının dünya kapitalizminin mali sistemi üzerindeki etkileri korkunç boyutlarda olabilir.

Uzunca yıllar Batı burjuva basını Çin’i uyuyan deve benzetti ve Napolyon’un şu sözüne yer verdi: ''Bırakın uyusun, zira uyandığında bu dev dünyayı sarsacaktır.'' Şimdi karşı karşıya kaldığımız olasılık şu: Çin dünyayı sarsacak, ya ekonomisi çökerek ya da işçi sınıfı uyanarak sarsacak.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2014 tarihli 55. sayısında yayınlanmıştır.