Damat diplomasisinin arka planı: 100 yılın emperyalist-Siyonist saldırısına Türkiye'yi ortak etmek

Damat diplomasisi

Trump’ın damadı Kushner, ABD ve İsrail’in yeni saldırı planlarına altyapı oluşturmak için Ankara’ya geldi. Bu saldırı planı bir süredir Trump tarafından İsrail-Filistin gerilimini çözecek “100 yılın anlaşması” kod adıyla pazarlanıyor. Bu saldırı planının birbirine kopmaz biçimde bağlı iki önemli hedefi var. Siyonist İsrail’in saldırılarında elini rahatlatmak ve İran’ı kuşatmak. Mesele asla sadece Filistin sorunundan ibaret değil. İran önemli bir hedef ve Siyonist damat Kushner’in yanına İran özel temsilcisi Brian Hook'u alarak gezmesi boşuna değil.

ABD, 100 yılın saldırı planına başlamadan işbirlikçi Arap devletlerini ayrıca Türkiye ve Mısır’ı da sürece dâhil etmek istiyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri zaten çoktan kendilerini ABD emperyalizmine ve Siyonizme sattılar. Mısır diktatörü Sisi zaten Filistin gazının gasp edilmesinde İsrail’le açıkça işbirliği yapıyor. Sisi’nin kurduğu darağaçlarında İsrail düşmanları asılıyor. Bu işbirlikçi çember Türkiye ile tamamlanacak.  

Bunun için Siyonist damat Jared Kushner, Ortadoğu gezisine içinde rüşvet olarak dağıtmak üzere 65 milyar dolar olan bir çantayla çıktı. Nitekim Kushner-Erdoğan görüşmesinin ardından Berat ve Jared, para işlerini konuşmak üzere baş başa (damat damada) bir odaya çekildiler. Bir diplomatik görüşme sonrasında “ülkelerimiz arasındaki ekonomik işbirliğini artırmaya yönelik adımları görüştük” (Berat Albayrak’ın twitter paylaşımı) deniyorsa ya hiçbir şey konuşulmamıştır ya da ülkeler arasındaki ekonomik işbirliğini artırmaya yönelik adımlardan başka şeyler görüşülmüştür.

Odada ne konuştular bilemiyoruz. Ancak şunu biliyoruz ki eğer Erdoğan ve iktidarı emperyalist-Siyonist plana dâhil olmaya karşı olsaydı para meselelerini konuşmak için damatların özel görüşmesine ihtiyaç duyulmazdı. Emperyalizm, Türkiye’nin zayıf karnının ekonomi olduğunu biliyor. ABD, tam anlamıyla bir havuç sopa politikası uyguluyor. Trump’ın önce “ekonominizi mahvederiz” deyip hemen ardından “Suriye’den çekiliyoruz ihaleyi size verelim” teklifinde bulunmasını hatırlayalım. Türkiye’ye gösterilen havuç sadece çantadaki 65 milyarlık rüşvetten pay değil. Özellikle Doğu Akdeniz’de Filistin halkına ait olan ve İsrail tarafından gasp edilen gaz rezervlerinin Avrupa’ya taşınmasında Türkiye’nin alacağı rol de masada.

Peki Trump’ın planı somut olarak nasıl karşımıza çıkacak? 100 yılın saldırı planında ilk ayak Filistin’in boğulması. Trump’ın katil Suudi prensi Muhammed’le görüştüğü ve prensin FKÖ’ye ilettiği maddeler, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasını, her yanı Yahudi yerleşimleriyle delik deşik olmuş toprak parçaları üzerinde ekonomik ve siyasi olarak ölüme mahkûm bir sözde Filistin devleti kurulmasını ve bu devletin karşılığında Filistinlilerin geri dönüş hakkının geri dönüşsüz bir şekilde ortadan kaldırılmasını içeriyor. Bu saldırı planı hiç kuşkusuz ki bir “Filistin devletinin kurulması” olarak pazarlanacak. Bu pazarlamada Erdoğan gibi hem Filistin dostu görünecek hem de bu plana hizmet edecek liderlere ihtiyaç var.

Çünkü bu süreç hiçbir şekilde masa başında bir müzakere süreci olarak hazırlanmıyor. Siyonist İsrail, çok büyük ve vahşi bir saldırı politikası izleyecektir. Trump ve Netenyahu’nun, Yahudi yerleşimlerinin İsrail tarafından ilhakını öngören planı kesinlikle bir müzakerenin değil, apaçık bir katliamın planlandığını gösteriyor. Trump’ın elçiliği Kudüs’e taşıma planı da öyleydi. O günden bu yana Filistin halkının her Cuma düzenlediği “Büyük Geri Dönüş Yürüyüşleri”nde şehitlerimizin sayısı 267’ye yükseldi.

Siyonistlerin mantığı hep bu olmuştur. Arkasına ABD emperyalizmini alıp terörü ve katliamı en sert şekilde uygulayıp, Filistin halkını yıldırmaya çalışır. İşbirlikçi ülkelere ise araya girip, “halkı katliamdan kurtarma” adı altında Siyonizmin çıkarına olan siyasi sonuçları kabul ettirmek düşer. Erdoğan, “one minute” krizini takip eden yıllarda İsrail-Türkiye ticaret hacmini rekor düzeye çıkararak bu tür bir görevi üstlenecek nitelikte bir pragmatist olduğunu kanıtlamıştır. Planlanan saldırının boyutu mutlaka İran’ı müdahil olmaya zorlayacaktır. Emperyalizm burada da Türkiye’den görev bekliyor. Kavgada ayırıyormuş gibi yapıp İran’ın elini tutmak için.  

Çok karanlık ve kanlı günler yaklaşıyor. Emperyalizme ve Siyonizme karşı Filistin dostlarına büyük görev düşüyor. Filistin’i müdafaa etmek, emperyalizmin ve Siyonizmin pazarlık masasında oturanlara bırakılamaz. Halkın, Filistin davasına olan haklı sempatisi ile ABD emperyalizmine ve Siyonizme karşı haklı öfkesi bağımsız bir güç olarak açığa çıkmalıdır. Kapalı kapılar ardındaki kirli pazarlıklar, meydanlarda boğulmalı ve geçersiz kılınmalıdır.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2019 tarihli 114. sayısında yayınlanmıştır.