Bildiri: Odesa, son uyarı

Odesa: son uyarı

Nazileri ve emperyalist müdahaleyi durduralım!

Birleşik, bağımsız, sosyalist Ukrayna için!

Uluslararası dayanışma çağrısı

2 Mayıs günü Ukrayna Nazilerinin Odesa'da yaptığı pogroma (katliama) karşı dünya çapında bir dizi Marksist aydın ve parti lideri ortak bir açıklama yaparak uluslararası işçi hareketini ve solu yükselen faşizm ve savaş tehlikesine karşı birlikte mücadele etmeye çağırdı. Bu çağrı daha önce sitemizde yayınlanan "ABD, AB, NATO ve Naziler: Ukrayna halkından elinizi çekin!" başlıklı bildirinin bir devamıdır. Aşağıdaki metin İngilizce aslından Türkçe'ye Gencer Çakır tarafından çevrilmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan beri her 9 Mayıs insanlık tarafından faşizmin yenilgisi olarak kutlanırdı. Ancak, 2 Mayıs’taki Kara Cuma ve Odesa’daki katliamdan sonra insanlık, Nazi fırtına birliklerinin savunmasız sivilleri yakması, canını kurtarıp kaçmaya çalışanları ise tutup katletmesi ve tüm bunlardan sonra da ölü bedenlerin karşısına geçerek ulusal marş söylemeleri karşısında şaşkına dönmüş bir haldedir.

Gelin, bu korkunç katliamı kararlı bir mücadeleye dönüştürmeye çalışalım!

Yaşananlar karşısında sus pus olup kalmak, cinayete ortak olmaktır! Hatta daha da kötüdür, bir suçtur. Odesa’daki bu pogrom hakkında gerçeği sesimizin çıkabildiği ölçüde haykırmalıyız. Bu katliamın faillerinin ve kışkırtıcılarının, Praviy Sektor (Sağ Sektör) ve Svoboda Nazilerinin, onların Batı yanlısı oligarkların desteğini alan gayri meşru Kiev “hükümeti”ndeki ortaklarının, hepsinden daha önemlisi ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin emperyalist odaklarının “anaakım” medya tarafından desteklenerek yaydığı Büyük Yalan’ı alt etmeliyiz.

Şüphe yok ki, Ukrayna gibi başarısız bir geçiş süreci içinde olan bir toplum berhava olmuş,  ekonomisi de çökmüşse, durum son derece karmaşık ve çelişkiler içinde demektir; siyah-beyaz aşırı basitleştirilmiş şemalarla ele alınamaz. Buna rağmen sadece suçlu olanlar siyahı beyaz gibi, kurbanları katil gibi, Sağ Sektör’ün Nazileri tarafından gaddarca katledilen Odesalıları ise, en iğrenç şekilde,“Rus yanlısı faşistler ya da Rus ajanları” gibi göstermeye çalışır.

İşte bu, tam da Batı basını ve televizyonlarının yapmaya çalıştığı şeydir: Canlı canlı yanan insanları “Rusya yanlısı ayrılıkçı ve milliyetçiler” olarak, Sağ Sektör’ün 2 Mayıs’ta katliamı tertipleyen fırtına birliklerini ise “Ukrayna yanlısı aktivistler” olarak lanse etmek. (Örnek olarak bkz. International Herald Tribune’de 5 Mayıs 2014’te yayınlanan haber). Şimdi, Kiev’deki İçişleri Bakanlığı’nın kullandığı deyimle bu aynı “sivil aktivistler”, bölgede “kanun ve nizamı” sağlamak üzere polis kuvvetlerinin yerini alacak. Bir başka deyişle bu, aslında Odesa’da yaşayan nüfusu terörize edip, onları Kiev’in efendilerinin diktatörlüğü altına alma planını hayata geçirmektir. Pogromda yaralanan kurbanlara yardımda bulunan doktorlar “Ukrayna yanlısı aktivistler” tarafından çoktan “pis Yahudiler” olarak adlandırılmaya başlandı bile. Geçmişte Bandera’cıların iktidardayken kullandığı o bilindik anti-Semitist dili bir kez daha açık açık haykırıyorlardı bu “aktivistler”. Bu dil, Isaac Babel gibi ölümsüz bir yazar tarafından onurlandırılmış, Yahudi kültürünün geleneksel bir merkezi olan Odesa gibi bir şehre karşı bilhassa acımasızdır. Odesa’daki bu katliam haklı olarak, Lviv’de Stepan Bandera’nın çetelerince 1941 yılında tertiplenen Yahudi pogromunun o eski anılarını yeniden diriltmiştir.

Odesa’daki bu pogrom, su götürmez bir şekilde, Slaviansk’ın  kuşatılmasıyla; Kramatorsk ve diğer şehirlerdeki infazlarla; Kiev’in, ABD “uzmanları”nın kılavuzluğunda helikopterler, tanklar ve özel birlikler kullanarak Ukrayna’nın doğu ve güneyindeki işçi sınıfı ve halk isyanını bastırmak üzere hızlı bir askerî gövde gösterisine girişmek suretiyle başlattığı terörist savaşla doğrudan bağlantılıdır.

İsyanı “Rusya yanlısı küçük ayrılıkçı gruplar ile tebdili kıyafet etmiş Rus askerleri”nin eylemi şeklinde lanse etmeye çabalayan Batı medyası bile eylemin yerel halk tarafından desteklendiği gerçeğini teslim etmek zorunda kalıyor. İsyanın işçi sınıfı karakteri, 23 Nisan’da Donbas’taki madenciler tarafından madenlerin sahibi, Ukrayna’nın en zengin adamı, Yanukoviç’in eski destekçisi ve onun görevinden uzaklaştırılmasında ise kilit bir rol oynayan oligark Ahmetov’a karşı başlatılan grevde açık bir şekilde görülmüştür. Yine bu aynı madenciler, Avrupa Birliği’nin madenci işçilerine seslenmek suretiyle onlardan proleter enternasyonalizm dayanışması göstermelerini de istediler. Bu bölge, ülke endüstrisinin kalbinin attığı merkezi bir yer olması yanında aynı zamanda, IMF kredileri üzerinden sosyal hakların birer birer budanacağı programın ardından ülkeye dışarıdan gelecek olan yabancı sermayenin dilediğince at oynatacağı yerlerden biridir.

Ukrayna’nın doğusu ve güneyindeki emekçi halk, sadece etnik temelli nefret ile Kiev’deki Bandera’cıların soykırım planlarına karşı kendi dillerini ya da ulusal-kültürel haklarını savunmuyor. Sağcı Rus milliyetçiler tarafından koparılan onca yaygara bir yana, sosyal mesele merkezi bir önem taşımaktadır.

Şurası çok iyi bilinmektedir ki, sadece Ukraynalı oligarklar değil, aynı zamanda Doğu Ukrayna’da yerleşik çıkarları olan Rus oligarkları da halkın isyanına karşıdır ve her ikisi de bu isyanın bastırılmasından yanadır.

Gerçek şu ki, Ukrayna’nın doğusundaki nüfus, Putin Rusya’sının hareketlerinden çok hareketsizliğinden dolayı sorun yaşamaktadır. Donetsk’teki halk milislerinin silah talebi karşılıksız bırakıldı. Ellerindeki silahlar, isyancılar tarafından Ukrayna silahlı kuvvetleri ve polisinden alınmış 1980 yapımı silahlardan oluşmaktadır. Kremlin, her şeyi kendi gizli diplomasisine tâbi kılıp perde arkasında ABD ve Almanya ile pazarlıklar yürütmektedir. 17 Nisan tarihli Cenevre anlaşması, 18 Nisan tarihli çağrımızda da vurguladığımız gibi, her şeyin ötesinde, Donetsk’teki isyanın siyaseten silahsızlandırılmasına yönelik bir girişimdi. Meseleyi bugünkü gibi son derece vahim sonuçlar doğuran bir trajediye dönüştüren tehlikeli bir bulvar komedisiydi.

Şunu tekrar ediyoruz: Ukraynalı işçilerin asıl sınıf müttefikleri Kremlin veya oligarklar değil, uluslararası işçi sınıfıdır.

Odesa’daki bu pogrom son uyarıdır; sadece Ukrayna halkının bütününü ilgilendiren bir trajedi olması hasebiyle de değil. Bu, aynı zamanda, ülkenin hem doğusunu hem batısını, dahası bütün bir bölgeyi, Avrupa’yı ve de dünyayı içine alabilecek son derece büyük ve vahim sonuçlar doğurması olası olan bir olaydır. Olup bitenler, zamanında Nazi Almanya’sında Avrupa’daki Yahudi halkının soykırıma uğratılmasının perdesini açan Kristallnacht,  yani “Kristal Gece” pogromunu anımsatmaktadır.

Sağ Sektör’ün, ya da Ukrayna İçişleri Bakanlığı’nın ifadesiyle “aktivist yurttaşlar”ın dayatmaya çalıştığı “Yeni Düzen”, sadece Odesa ya da Doğu Ukrayna’da değil, aynı zamanda bütün bir Ukrayna sathında IMF ve AB’nin acımasızca uygulamaya sokacağı ekonomik tedbirleri dayatma işine dört bir koldan soyunma telaşı içindedir. Dahası, bu saldırı eski Sovyet ülkelerini de kapsamaktadır ve hedef de bölgenin ABD, NATO ve AB emperyalistlerince yeniden sömürgeleştirilmesi hedefidir.

Eğer planlarında başarıya ulaşmalarına müsaade edersek, o zaman sadece Ukrayna ya da Rusya ya da Doğu Avrupa ve Balkanlar değil, aynı zamanda bir bütün olarak Avrupa, Ortadoğu ve bütün bir dünya büyük bir felaketin eşiğine sürüklenecek. Onları vakit kaybetmeden durdurmak zorundayız!

Gelin, bu yıl faşizmin yenilgisinin yıldönümü olan 9 Mayıs’ı uluslararası dayanışmanın seferber edildiği bir gün ilan edip, Odesa’da Naziler tarafından yapılan bu katliamı mahkûm edelim. Gelin, bu amacımızı gerçekleştirmek için tüm dünya çapında Ukrayna elçiliklerini ve konsolosluklarını kuşatalım; bildiriler dağıtıp, toplantı ve gösteriler organize edelim.

Gelin her ulusal ve uluslararası ortamda, Ukrayna’da yaşanan trajediyi, her bir ülkenin güncel somut durumuyla ilişkilendirerek bütün solun, kitle örgütlerinin, sosyal hareketlerin siyasi faaliyetinin merkezine yerleştirelim.

Gelin, bu vahşete sessiz kalmayalım, suça ortak olmayalım. Özellikle Batı Avrupa’da resmi bürokratik Sol’un, “kendi” emperyalizmlerinin izlediği politikaları açıktan desteklemedikleri durumda bile Ukrayna konusuna ilişkin sürdürmekte oldukları uyuşukluk ve hareketsizliğe bir son verelim. Eğer Bandera’cıların Odesa’da dilediklerini yapmalarına müsaade edersek, o zaman yarın aynı suçun Yunanistan’da Altın Şafak, Macaristan’da Jobbik, hatta Fransa’da Marine Le Pen’in Ulusal Cephe’si tarafından işlenmesine müsaade edeceğiz demektir.

Gelin, kitle iletişim araçları tarafından pompalanan yalanların, emperyalizmin propagandasının ve psikolojik harekâtının maskesini düşürelim. Gerçek olan somut ve devrimcidir.

Ülke halkına karşı savaş başlatan AB ve ABD’nin güdümündeki diktatoryal rejimin gölgesi altında 25 Mayıs’ta Ukrayna’da yapılacak sahte seçimler teşhir edilmeli, tüm bu seçim komedisi boykot edilmelidir.

Hem Ukrayna milliyetçiliği ve hem de Büyük Rus milliyetçiliği, oligarklar ve küresel sermayenin, IMF, AB, ABD ve NATO’nun çıkarları doğrultusunda etnik temelli nefret tohumlarının ekilmesine hizmet eder, beraberinde toplumların çözülmesini, ulusların köleliğini ve sosyal felaketleri getirir.

Birleşik ve bağımsız bir Ukrayna sadece, bütün oligarkların varlıkları işçi kontrolü altında ve bu hırsızlara bir kuruş tazminat ödenmeksizin kamulaştırıldığında ve ekonominin ve toplumun tamamı, olması gerektiği şekilde yani anti-bürokratik sosyalist temellerde yeniden örgütlendiği  zaman güvence altına alınabilir.

Ukrayna’nın sahte meclisi Verkhovna Rada bir an önce dağıtılmalıdır. Ülkenin her yerinde İşçi Konseyleri kurulmalı, bu konseyler yeni, gerçek Verkhovna Rada’ya delegelerini seçmeli ve bir an önce Washington, Berlin ya da Brüksel’in güdümündeki çetelerin değil, işçilerinin ve halkının Konseylerince yönetilen birleşik, bağımsız ve sosyalist bir Ukrayna için yeni bir anayasanın ulusal ölçekte tartışılmasına geçilmelidir.

Faşizme ölüm! Halka özgürlük ve barış!
Tüm iktidar işçi konseylerine!

6 Mayıs 2014

İmzacılar:

  • Savas Mihail-Matsas, EEK adına, Yunanistan
  • Sungur Savran, DİP adına, Türkiye
  • Alexander V. Buzgalin, Moskova Üniversitesi’nde Profesör, Lomonosov, Alternativyi, Rusya
  • Daria Mitina, Birleşik Komünist Parti (OKP) Merkez Komitesi, Sol Cephe, Rusya
  • Said Gafurov, ekonomist, gazeteci (Pravda), Moskova, Rusya
  • Matyas Benyik, Budapeşte Karl Marx Topluluğu yönetim kurulu üyesi, Macaristan Attac başkanı, Macaristan
  • Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Başkanı, Türkiye
  • David Epstein, Profesör, AMO (Marksist Örgütler Birliği) –Leningrad, Rusya
  • Attila Vajnai, Avrosol – Macaristan İşçi Partisi 2006 Başkanı, Macaristan
  • Raquel Varela, Çağdaş Tarih Enstitüsü, Universidade Nova de Lisboa, Rubra dergisi Yayın Kurulu üyesi, Portekiz
  • Mikhail Konaşev, AMO-Leningrad, Rusya
  • Peter Farkas, Karl Marx Topluluğu Başkanı- Macaristan
  • Dr. Elizabeth A. Bowman, Küresel Adalet Merkezi (Center for Global Justice) Başkanı, San Miguel de Allende, Meksika
  • Dr. Robert V. Stone, Long Island Üniversitesi Fahri Profesörü, New York, ABD
  • Dimitris Mizaras, Marksist İşçi Birliği (MTL) adına, Finlandiya
  • Kalyopi Rigopulu, Profesör, Atina Üniversitesi, Yunanistan
  • Giagkos Andreadis, Profesör, Panteion Üniversitesi, Atina, Yunanistan
  • Jorge Altamira – İşçi Partisi (PO), Arjantin
  • Néstor Pitrola ve Pablo López, PO’nun federal milletvekilleri – FİT (Sol Cephe-Frente de Izquierda), Arjantin
  • Marcelo Ramal, PO’nun eyalet vekili, FİT (Sol Cephe-Frente de Izquierda), Buenos Aires şehri, Arjantin
  • Bertell Ollman, Profesör, Siyaset Bilimi Bölümü, New York Üniversitesi, New York, ABD
  • Roberto Yépez, OpciónObrera, DEYK, Venezuela
  • Jeremy Lester, siyaset felsefecisi, Counter-Hegemony dergisi editörü, Britanya
  • Ana Bazac, Profesör, Bükreş Üniversitesi, Romanya
  • Ewa Groszewska, feminist hareket ve Anti-Kapitalist Sol militanı, Polonya
  • Monika Karbowska, Anti-Kapitalist Sol militanı, Polonya
  • Greg Albo, Profesör, York Üniversitesi, Kanada
  • Nancy Holmstrom, Hofstadt Üniversitesi Fahri Profesörü, ABD