Başyazı: Memleketin kaderi işçi sınıfının kaderiyle birdir

Memleketin kaderi işçi sınıfının kaderiyle birdir

60’lı yıllar işçi sınıfının yükselen bir mücadele ile adım adım bağımsızlığını ilan ettiği bir dönem olmuştur. Demirel’in AP’sinden, İnönü’nün CHP’sinden, burjuva partilerinin her türlüsünden ayrı olan Türkiye İşçi Partisi kurulmuştur. Amerikan parası ve eğitimi ile işçiyi zincire vuran sınıf işbirlikçi Türk-İş’ten ayrılan sınıf mücadeleci sendikacılar DİSK’i kurmuştur. İşçiler haklarını iktidardan dilenerek değil, direnerek almış; Saraçhane Meydanı’nı yüz bin kişiyle doldurmuş, Kavel’de grev hakkını grev yaparak kazanmıştır. Birileri sendika seçme hakkını bahşetsin diye beklememiş, Derby fabrikası işgalinde fabrikaya referandum sandığını getirterek sendikal hürriyeti fethetmiştir.

İşçi sınıfının “işgal, grev, direniş” yıllarıdır. Nihayet 15-16 Haziran 1970, işçi sınıfının ülke sahnesine en görkemli şekilde çıktığı ve masaya yumruğunu vurduğu gündür. “DİSK’in çanına ot tıkamak” için Demirel’in AP’si ile İnönü’nün CHP’si birlikte yasa teklifi hazırlar. DİSK’li işçiler yanlarına Türk-İş’li, sendikasız, hatta işsiz sınıf kardeşlerini alır… Burjuvazi bir yanda işçi sınıfı bir yandadır. İşçi sınıfı ayaklanır, burjuvazi sıkıyönetim ilân eder. Bedeller ödenir, şehitler verilir… Gerçekleri bilelim! Bu ülkede halkın karşısına dizilen tankların üzerine 15 Temmuz’dan yarım asır önce işçiler çıkmıştır!

Nihayetinde o günlerde işçi sınıfı kaderini eline almış, DİSK’i kurtarmıştır. 15-16 Haziran bize sermaye sınıfının ve siyasetinin ulusun ve tarihin sırtında bir yük olduğunu, işçi sınıfının Türkiye’de artık kötü gidişatı değiştirecek tek güç olduğunu anlatır. Geçen yarım yüzyılda işçi sınıfı bu gücünü yitirmemiş bilakis arttırmıştır. Özellikle yaşadığımız salgın günlerinde hastanelerden fabrikalara, tarlalardan her türlü nakliyeye işçi sınıfı olmadan hayatın olmayacağı hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlanmıştır. Üretim, dağıtım, sağlık, her şey işçinin emekçinin elindedir. Güç işçidedir, emekçidedir!

Ama düzen değişmemiştir çünkü aynı işçi sınıfı 15-16 Haziran’ın yolundan ayrılmıştır. Sınıf mücadelesinde birleşeceği yerde memleketle, mezheple, inançla, kimlikle, hatta futbol takımıyla bile bölünmüştür. Kendi partisinin değil sermayenin sağlı-sollu partilerinin peşinden koşmuştur. Sermaye ise ne zaman krizlerin faturasını halka ödetmek gerekse, ne zaman milletin birikimlerini yağmalamak istese, ne zaman emperyalistler onları hizmete çağırsa kendi aralarında birlik olmuşlardır.

15-16 Haziran işte bu gidişata dur demektir. İşçi sınıfına ve emekçi halka kendi kaderini kendi eline alma çağrısıdır. İşçi sınıfının sermayeye karşı birleşik bir cephe kurmasının, sendikalarını bürokrasiden kurtarmasının, emperyalizmin zincirlerini kırmasının tek yolunu anlatmaktadır. İşçi sınıfı 50 yıl önce bu yola girmiştir. Bu yoldan geri dönüş yoktur. Memleketin kaderi işçi sınıfının kaderiyle birdir artık. Devrimci İşçi Partisi bunun bilincindedir ve bu bilinçle tüm işçi sınıfını, 15-16 Haziran’da girdiğimiz bu yolu tamamlamaya, sermayeden, onun her renkten partilerinden, siyasi iktidardan ve emperyalizmden bağımsız bir örgütlenme ve mücadeleye çağırmaktadır.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2020 tarihli 129. sayısında yayınlanmıştır.

 

Bu yazıyı isterseniz Gerçek'in Podcast hesapları üzerinden dinleyebilirsiniz. Hemen dinlemek için, aşağıda tercih ettiğiniz yayın platformu üzerine tıklayın.