Başyazı: Kardeş kavgasına karşı sınıf kavgası

Başyazı: Kardeş kavgasına karşı sınıf kavgası

Orman yangınları dolayısıyla devletin aciz kalıp kalmadığı tartışılıyor. İstibdad rejiminin gayriresmi propaganda bakanı “devleti aciz göstermeye çalışıyorlar” diyor. Eğer durum böyleyse konuşmak, tivit atmak yerine devletin aciz olmadığını gösterirsiniz. Ama salgında, depremde, yangında ilk iş olarak IBAN numarası yayınlayanların halkı aciz olmadıklarına inandırması zordur tabii.

Mesele orman yangınlarını söndürüp söndürememekle de sınırlı değil. Devlet, 10 milyon işsize iş bulabiliyor mu? Asgari ücret ve civarında çalışan bir 10 milyon işçiye daha bırakın yoksulluk sınırını açlık sınırının üzerinde ücret sağlayabiliyor mu? Türk parasının pul olmasını engelleyebiliyor mu? Devlet kadın cinayetlerini engelleyebiliyor mu? Kadınları şiddetten korumayı geçtik hayatta tutabiliyor mu? Devletin gücü Amerikan, Alman, İngiliz, Fransız tekellerinin Türkiye’deki fabrikalarında anayasayı uygulamaya yetiyor mu? Salgın boyunca yalancı çobana dönen devlet şimdi halkı aşı olmaya ikna edebiliyor mu? Aşı olmayanlar ölüyor, salgın bir türlü kontrol altına alınamıyor. Liste uzar gider… Tüm bunlar acizlik değildir de nedir? Orman yangınları sadece zincirin son halkası olmuştur!

Bu düzen ve bu iktidar en temel yaşamsal ihtiyaçları karşılamaktan, iş ve aş sağlamaktan aciz! Sermayenin sömürüsünden, yerli yabancı tefecilere faiz ödemekten işçiye, emekçiye, köylüye bir şey kalmıyor çünkü. Bulabildikleri tek yol işsizliğin ve yoksulluğun getirdiği haklı öfkeyi Suriyeli ve Afgan göçmenlere, Kürde, Alevi’ye yönelterek saptırmak. Ezilenleri birbirine düşürmek.

Konya’da bir Kürt ailesi toplu katliama uğruyor. Bu ırkçı katliamı komşu kavgası diye örtbas etmeye çalışıyorlar. Aman dikkat! Irkçılık ateşi orman yangınından bile hızla yayılır. Antalya Gazipaşa’da köylüler elinde pompalı tüfekle kimlik kontrolü yapıyor. Çünkü ormanları Kürtler yakıyor dediler. Kimlikte doğum yeri ve kütük dışında neye bakıyor olabilirler? Oysa orman katillerini nüfus cüzdanları değil banka hesapları ele verir!

Yani tam tersi olması gerekli. Diyarbakırlı tarım işçisi ile Gazipaşa’nın yoksul köylüsü, orman yangınından bile rant elde etmeye çalışan gözü dönmüş sermayeye karşı el ele vermeli! Aynı şekilde Bursa’da Amerikan şirketinin sömürdüğü yerli işçi ile Antep’te kölelik koşullarında çalıştırılan göçmen işçi omuz omuza mücadele etmeli.

İşçinin, emekçinin, yoksulun, ezilenin arasında ayrı gayrı olmamalı. İş, aş ve hürriyet için parolamız işçilerin birliği halkların kardeşliği olmalı. Kavgamız kardeş kavgasına karşı sınıf kavgasıdır. Bu kavganın zaferi, emperyalizmin, sermayenin ve istibdadın korkulu rüyası, emekçi halkın umududur.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2021 tarihli 143. sayısında yayınlanmıştır.