Başyazı: Emperyalizmin ve patronların sopasını kıralım

Türkiye, istibdad rejimine doğru sürükleniyor. “Cumhurbaşkanlığı sistemi” kod adıyla sunulan anayasa değişikliği gerçekleşirse kör topal işleyen eli sopalı parlamentarizmin yerini sopayı eline geçirmiş bir cumhurbaşkanı alacak. Mesele tek başına sopa değil. Esas sorun o sopanın kimin başına ineceği! 2017'de yüzüncü yılını kutlayacağımız Ekim Devrimi ile o sopa işçi sınıfının eline geçmiş, Lenin ve Trotskiy'in önderliğinde patronun, ağanın, emperyalistin kafasına inmişti. O devrim büyük bir işçi devrimiydi. Kurduğu iktidar da bir işçi iktidarı. 2017'de Türkiye'de ise durum farklı. İstibdad sopası en başta işçi sınıfını ve emekçi halkı ezmek için kullanılacak.

İktidarın hamasetine bakıp aldanmayın. "Üst akıl" diyerek açıkça adını bile söylemekten imtina ettikleri emperyalistlere,  yaptıkları yapacakları muamele bellidir. Unutmayın! Cumhurbaşkanına galiz küfürler içeren şiirler yazan Britanya Dışişleri Bakanı Boris Johnson'a bizzat Erdoğan tarafından hediyeler takdim edildi! 15 Temmuz'dan en son İstanbul Ortaköy Reina saldırısına kadar iktidar yanlısı çevrelerce parmakla gösterilerek suçlanan ABD'nin, 15 Temmuz yaşandıktan sonra TSK'ya komiser olarak atadığı subayı hâlâ Ankara'da harıl harıl çalışıyor! ABD Hava Kuvvetleri uçakları İncirlik'ten vızır vızır kalkıyor! Mavi Marmara'nın Siyonist katilleri İsrail'le yapılan utanç anlaşmasıyla aklandı!

İstibdadın sopası, patronların sopasıdır. Unutmayın! Emekçi çocukları cephelerde can verirken, Koç’lar, iktidardan aldıkları tank ihalelerinden milyarları cebe indiriyor! İşçi yeni yıla açlık sınırının altındaki asgari ücretle, işten çıkarmalarla girdi, patronlar rekor kârlarla! OHAL'de işçilerin yürüyüşleri yasaklanıyor, OHAL kanununun verdiği işten çıkartmayı erteleme yetkisi ise hiçbir zaman kullanılmadı!

Dün, 2015 başındaki metal işçileri grevini yurtdışındaki bakanları bile toplantıya katılmış gibi gösterip aldıkları bakan imzalarıyla, yani sözde bakanlar kurulu kararıyla yasaklayanlar, bugün de OHAL'i hiç toplanmayan MGK ve karar almamış bakanlar kurulu kararlarına dayanarak uzattılar. Yarın iktidarlarını tek elde toplayıp iyice denetimden kurtulduklarında, yetkilerini grev yasaklamakta, sendikalaşmayı engellemekte, krizin faturasını emekçiye yıkmakta, işçinin köylünün çocuğunu patronların çıkarı için cephelere sürmekte kullanacaklar.

İşçi sınıfı bu gidişatı durduracak güce sahiptir. Dahası bu gidişatı durdurabilecek tek güçtür. Kimlik, yaşam tarzı, mezhep, ırk bölerken sınıf kardeşliğinin nasıl birleştirici olduğunu fabrikalarda ve işçi mücadelelerinde görüyoruz. Farklı partilere oy vermiş her memleketten işçiler tek yumruk grevlere hazırlanıyor. İşte işçi mücadelelerinin ve grevlerin bu birlik ve beraberlik içinde başarısı, sadece toplu sözleşmelerin değil ülkenin de gidişatını belirleyecektir. İşçi sınıfının önderliğinde birleşecek olan halk, emperyalizmin ve patronların sopasını kıracaktır. 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ocak 2017 tarihli 87. sayısında yayınlanmıştır.