Afganistan’da işgal taşeronluğuna da Taliban’la mezhep kardeşliğine de hayır!

Afganistan’da işgal taşeronluğuna da Taliban’la mezhep kardeşliğine de hayır!

Erdoğan, Haziran ayında yapılan NATO zirvesinde ABD Başkanı Biden ile yaptığı görüşmeden Afganistan işgal ihalesine talip olarak çıktı. Türkiye’nin ABD’ye vaadi ilk etapta başkent Kâbil’de bulunan Hamid Karzai Havalimanı’nın ve Kâbil’deki yabancı diplomatik misyonların güvenliğini sağlamak. İlk başlarda bunu sanki bir havaalanı polisliği gibi, adeta bir özel güvenlik hizmeti gibi küçültüp halka yutturmaya çalıştılar ama tutmadı. Biz ilk andan itibaren Kâbil Havalimanı’nın işgalin komuta merkezi olduğunu söyledik. Aynı zamanda burası bugün Afganistan’dan çıkmakta olan ABD güçleri için gerektiğinde geri dönmek için kullanacağı köprü başıdır. Bu havalimanının güvenliğini üstlenmek demek işgal taşeronluğu yapmaktır. Bu işgal ki 20 yılda ABD’ye 2 trilyon dolara mal olmuş, ABD bu süreçte 2.300 askerini kaybetmiştir, 20 bin ABD askeri de yaralanmıştır. Erdoğan’ın talip olduğu ihale bir havalimanı özel güvenlik ihalesi değil, böyle pahalı ve kanlı bir ihaledir. 

Mezhepçilik emperyalizmin hizmetindedir

Erdoğan’ın bu işgal görevini ABD’nin yöntemleri ve tarzıyla devralması olanaksızdır. ABD ve NATO’nun Türkiye’den beklentisi de bu değildir zaten. Emperyalistler Erdoğan’dan Müslüman kimliğiyle fark yaratmasını beklemektedir. Erdoğan görevinin bilincindedir. Nitekim bu doğrultuda kullandığı bir ifade çok tartışıldı: “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok. Daha iyi anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum.” Erdoğan’ın kastı Taliban’ın da Hanefi Sünni mezhebi itikadından olmasıdır. Erdoğan, bir kez daha temsil ettiği siyasal İslamcı ve mezhepçi ideolojik çizgiyi Amerikan emperyalizmine işlevli ve yararlı bir araç olarak pazarlamaya çalışmaktadır. Geçmişte de Erdoğan, Erbakan’dan koparken kendi siyasal çizgisini İran’a karşı bir “ılımlı İslam” kisvesiyle Batı emperyalizmine pazarlamıştı. Arap devrimi süreci içinde, devrimi kontrol altına almak, durdurmak ve yozlaştırmak isteyen emperyalizme İhvancı (Rabiacı) dış politikayı da aynı şekilde pazarlamıştı. Şimdi Afganistan’da yeni bir perde açılıyor ve bu sefer özel olarak Hanefi Sünni mezhepçiliği emperyalizmin hizmetine sunuluyor. Ancak Erdoğan’ın işi zor olacak. Her ne kadar Taliban sözcüsü Erdoğan’a “Türkiye bizim kardeşimiz, inanca dayalı pek çok ortaklığımız var” diyerek yankı verdiyse de Taliban resmen Türkiye’nin soyunduğu işi dış müdahale ve işgal olarak görmeye devam ediyor. 

Erdoğan, Taliban ile Hanefi Sünni mezhep kardeşliği konusunda kendi “şahsı” adına dahi bu şekilde konuşamaz. Cumhurbaşkanı olarak bunu söylediğinde başta Aleviler olmak üzere Erdoğan’ın bahsettiği inanç ortaklığını paylaşmayan geniş kesimler bunu bir tehdit olarak algılayacaktır. Nitekim öyledir de. Davutoğlu’nun DAİŞ çeteleri için “öfkeli çocuklar” diyerek sempati göstermesi ve sonrasında yaşananlar hafızalardan silinmiş değildir. Dahası Hanefi itikadına sahip olanların büyük bir bölümü de Taliban’ın radikal, baskıcı, kadın düşmanı din yorumunu kendilerine tehdit olarak görecektir ve görmektedir.

En büyük suç ABD ve NATO ile ortaklıktır!

Buradan Taliban’ın tek taraflı şeytanlaştırılmasına da varmamak gerekir. ABD ve NATO şeytanının yanında başka şeytan aramaya gerek yoktur. Zaten Taliban’ı geçmişte Sovyetlere karşı besleyip büyüten de bizzat ABD ve NATO olmuştur. Aynı Türkiye’deki siyasal İslamcı ve faşist örgütleri besledikleri gibi. Ama bugün ülkesinde NATO işgaline karşı fiilen savaşanların her kim olursa olsun, siyasi, dini vb. görüşlerinden ayrı olarak emperyalizme karşı haklı tarafta olduğunu teslim etmek lazımdır. Erdoğan’ın Taliban’la dinsel ve mezhepsel ortaklıklarından daha tehlikeli olan ABD ve NATO ile amaç birliği içinde olmasıdır. 

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2021 tarihli 143. sayısında yayınlanmıştır. 

Biden