Baroda siyasi akımlar yarıştı

İstanbul Barosu seçimlerinde yapılan seçimle mevcut ulusalcı yönetim yeniden seçilirken, baronun üyelerinin yüzde 68 oranında katılım gösterdiği seçimlerle Ümit Kocasakal da yüzde 65 oy oranıyla başkanlığını korudu. Seçimlerde ikinci sırayı geleneksel oy oranı yüzde 20 olan AKP’li Hukukun Üstünlüğü Platformu aldı. Fakat milliyetçi avukatlar grubunun da baro tarihinde ilk kez seçimlere katılmasıyla AKP’li grubun oy oranı yüzde 13’e düşerken, Özgürlükçü Demokrat Avukatlar’ın oy oranı yüzde 8, Milliyetçi Avukatlar Grubu ve Çağdaş Avukatlar Grubu’nun oy oranları yüzde 6 oldu.

Ümit Kocakasal’ın öncülüğünü yaptığı ulusalcı grup ile sol grup olarak bilinen Çağdaş Avukatlar Grubu yaklaşık aynı oranda güce sahip iki grup iken, son on yılda ulusalcı grup oylarını yaklaşık iki katına çıkarırken, sol grupların oyları yarıya düşmüştür. Siyasetteki son dönem kutuplaşmanın İstanbul Barosu seçimlerine önceki dönemlerden daha net yansıdığını söyleyebiliriz. Halkevleri, ÖDP, KP ve HTKP’nin içerisinde bulunduğu Birleşik Muhalefet ve Vişnelik Toplantısının Birleşik Haziran Hareketi’ne evrildiği süreç, baroda kendini Çağdaş Avukatlar Grubu’nda bulmuştur. HDP ise kendini Özgürlükçü Demokrat Avukatlar Grubu ile ifade etmiştir diyebiliriz. Sol grupların siyasetlerine hâkim olan unsurların sırasıyla aydınlanmacılık ve kimlik siyasetleri olduğunu tahmin etmemek imkânsız olsa gerektir. 

Ümit Kocasakal’ın konuşması sırasında salona bir gösteri hâkim oldu. Özgürlükçü Demokrat Avukatlar Grubu, bazı konularda protestolarını dile getirdi. “Polis devletine hayır”,  “Kobani'de düşene dövüşene bin selam”, “Her yer Kobani her yer direniş”, “Geziden Kobani'ye bu direniş bizim”, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın”,  “Baro kadın cinayeti davalarına müdahil ol” şeklinde pankartlar açan grup sloganlar attı.

Genç avukatların da, baronun mensubu en kıdemli avukatları gibi ideolojik olarak ulusalcı olduğu tespitini yapmak şaşırtıcı olmaz. Serbest meslek şeklinde bir faaliyet içinde olan avukatların son yıllarda proleterleşme/yoksullaşma içerisine girdiğini tespit edebiliriz. Avukatlar arasında sınıfsal ayrışmanın ortaya çıktığı ve derinleştiği bir süreç söz konusudur. İşçi avukatların sorunlarının genel kurulda geçiştirilen bir konu olduğunu tahmin etmek zor olmayacaktır. Mevcut ulusalcı yönetimin ufku serbest meslek olarak avukatlığı korumaya çalışırken, sol grupların ufku da mevcut yönetimi aşamamakta ve işçi avukatlar ancak sol gruplara kenar süsü olmaktadır. İşçi avukatların öncülüğünde sınıfsal bir anlayışın İstanbul Barosu bünyesinde yeşermesi ve güçlenmesi, sınıfın diğer parçalarıyla birlikte mücadeleyi örmesi işçi sınıfı açısından büyük bir kazanç olacaktır.