Virüse karşı avantajlı olabiliriz ancak geleceğimiz için örgütlenmeliyiz!

Virüse karşı avantajlı olabiliriz ancak geleceğimiz için örgütlenmeliyiz!

Bu yazının yazıldığı sırada, Koronavirüs Türkiye’de resmi rakamlara göre en az 161 bin kişiye bulaşırken en az 4.500 kişinin canını aldı. Koronavirüsten hayatını kaybeden gençlerin sayısının Türkiye’de de dünyada da oldukça az olduğu biliniyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, Koronavirüsün genç nüfusta öldürücülüğü yüzde 0,2 civarında. Bu istatistikler biz gençlerin virüse karşı savaşta avantajlı olduğunu gösteriyor. Ancak bizi Koronavirüs değil, “normal” zamanlarda bile her dört gençten birini işsiz bırakan bu düzen ve “her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok” sözleriyle gençlere işsizliği reva gören istibdad rejimi tehdit ediyor.

Normaliniz batsın! Bize sömürüsüz bir gelecek gerek!

Ekonomik hayatı canlandırma ve normalleşme tartışmaları ülkenin tek gündemi olmuş durumda. Televizyonlarda bugünlerin de geçeceği, kısa, orta ve uzun vadede hayatın giderek daha fazla Koronavirüs öncesi döneme döneceği söyleniyor. Koronavirüsün ekonomik faturasını biz gençlere ve emekçi halka kesmek için patronlar dişlerini bilerken, burjuva medyası emekçi halka pembe masallar anlatıyor.

“Gençlerimizi, çocuklarımızı sakınıyoruz” edebiyatı ile yirmi yaşın altındaki gençlere sokağa çıkmayı yasaklayan iktidar, daha salgın kontrol altına alınmamışken AVM’leri, restoranları, otelleri açtı. Evinin önündeki bakkala gidemeyen gençler, bir restoranda komi, bir otelde oda servisi ya da bir kıyafet mağazasında raf elemanı olarak tedbirsiz ve güvencesiz çalışacak, bunun adı da normalleşme olacak! Biz gençlere normalleşme adı altında hayata geçecek olan ekonomiyi canlandırma planları değil, güvenceli çalışma ve sömürüsüz bir gelecek gerek.

Türkiye’de yıllardır her dört gençten biri işsiz. İktidarın normal dediği zamanlarda üniversiteler, eğitim hayatına devam edebilmek için çalışmak zorunda olan, aldığı burs kaldığı yurda, yediği makarnaya yetmeyen milyonlarca öğrenci arkadaşımız ile dolu. Ekonomik sorunlar, gelecek kaygısı ve işsizlik hâlihazırda gençliğin etrafını sarmışken, Koronavirüs salgınından sonra hayatın gençler için normale döneceğine inanmak mümkün değil. Önümüzde iki yol var, ya krizin ve Koronavirüsün ekonomik etkilerinin bedelini üniversitelerde fahiş barınma ve beslenme fiyatlarıyla, giderek büyüyen işsizler havuzunda ucuza uzun saatler çalışmak için birbirimizle yarışarak ödeyeceğiz ya da geleceğimizi ipotek altına alan bu düzene karşı kolları sıvayacak, haklarımızı korumak ve krizin faturasını ödememek için bir araya gelip mücadele edeceğiz.

Biz başka alem isteriz!

Kapitalizmin insanlığa verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Paranın hüküm sürdüğü bu düzen, insan hayatının önüne kapitalistlerin kârlarını koymaktadır. Koronavirüs salgını vesilesiyle kendi ölümünü dünyaya duyuran bu düzenin içinde bizim için kurulacak bir hayat yoktur. Sağlıklı ve güvenceli bir gelecek için kapitalizmi yenilgiye uğratmak, bir avuç para babasının ve onlara kalkan olmuş kapitalist devletlerin milyarlarca insanın hayatıyla oynadığı bu düzeni değiştirmek zorundayız. Buradan bütün genç arkadaşlarımıza sesleniyoruz. Ayrı gayrı yok, içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmak için kapitalizmin altüst ettiği bu dünya yerine yeni bir dünya kurmak için tek yumruk olmalı, sorumluluk almalıyız. Tek çare budur! Koronavirüse karşı savaşta gücümüz yaşımızdan, kapitalizme karşı savaşta ise gücümüz birliğimizden geliyor. İki savaşı da kazanmak için, tüm gençliği siyasete, emekçi halkın saflarında mücadele etmeye, örgütlenmeye çağırıyoruz!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2020 tarihli 129. sayısında yayınlanmıştır.