Komer’in arabasından yükselen alevler hala sönmedi

Ortadoğu’dan Güney Amerika’ya, Afrika’dan Uzak Asya’ya dünyanın yoksul halklarının tarihi emperyalist sömürüye karşı mücadelenin tarihidir. Türkiye tarihinde de özellikle gençlik arasında anti-emperyalist mücadele önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye’nin, Kore savaşına girmesi karşılığında NATO’ya üye olmasına karşı yükselmeye başlayan anti-emperyalist mücadele, sonraki yıllarda geniş kitlelerde yankı bulmuş, 60’lı yıllardan itibaren tüm gençliği etkisi altına almış ve bugüne güçlü bir mücadele geleneği bırakmıştır. O dönemde yürütülen bu mücadeleler günümüzde ilham ve gurur kaynağı olmaya devam ediyor.

Emperyalizme karşı dünya halkları direniyor

1960’lı yıllarda tüm dünya, ezilen halkların emperyalizme karşı mücadeleleri ile sarsılıyordu. Küba’dan Vietnam’a, Afrika’ya emperyalizmin boyunduruğu altındaki halklar, yıllar boyunca her türlü baskıyı onlara reva gören sömürgecilerine karşı çetin mücadeleler yürütüyordu. ABD için her türlü devrimci, anti-emperyalist mücadelenin ne pahasına olursa olsun bastırılması gerekliydi. CIA destekli askeri darbeler, kontrgerilla örgütlerinin faaliyetleri, ekonomik ambargolar hatta doğrudan askeri işgaller tüm dünyada anti-emperyalist mücadeleleri bastırmak bir yana daha fazla körükledi.

Kore savaşından 6. Filo’ya, mücadele yükseliyor

Türkiye’de ise Adnan Menderes döneminde, NATO’ya girebilmek uğruna binlerce gencin Kore Savaşı’nda ölüme gönderilmesiyle ülke genelinde ABD karşıtlığı yükselmeye başlamıştı. 60’lı yıllara gelindiğinde ise Türkiye’de işçi sınıfı mücadeleleri ivme kazanmış, özellikle gençlik arasında sosyalizm fikri geniş bir yer edinmeye başlamıştı. Gençliğin mücadelelerinin ana omurgasını da emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı mücadele oluşturuyordu. Bu durum gençlik hareketinin emperyalistler için çok daha tehlikeli olması anlamına geliyor, bu nedenle de gençlik, hem devletin kolluk kuvvetlerinin hem de CIA destekli faşist örgütlerin hedefi haline geliyordu. Ancak bu baskılar da, gençliğin ateşini söndürmek bir yana daha da harlıyordu. NATO karşıtı eylemler, 6. Filonun denize dökülmesi tam da bu atmosferde tüm gençliği sararak gerçekleşiyordu.

Gençlik, emperyalistlere geçit vermiyor!

1968 Kasım’ında, daha 6. Filo’ya karşı yürütülen militan gençlik mücadelesinin yankıları sürerken Vietnam kasabı olarak bilinen Robert Komer, ABD’nin Türkiye büyükelçisi olarak atandı. Komer’in Türkiye’ye gelişi ABD emperyalizminin Türkiye’de nasıl karşılandığını gösteren belki de en önemli olaya sebep oldu.

Komer’e Vietnam kasabı lakabı, Vietnam halkı tarafından on binlerce insanın ölümünden sorumlu olduğu için layık görülmüştü. Dönemin devrimci gençliği Komer’in Vietnam’da işlediği suçların farkındaydı ve Komer daha Türkiye’ye ayak basmadan protestolar başlamıştı. Türkiye’ye geldiği ilk gün İstanbul Yeşilköy Havalimanı’nda, ardından Ankara’ya geleceği gün Esenboğa Havalimanı’nda binlerce öğrencinin sert protestolarıyla karşılaştı. Ancak bu Komer’in Türkiye’de yaşadığı ilk şok olmayacaktı. Birkaç ay sonra, 6 Ocak’ta ODTÜ’yü ziyaret edecek ve gençlik, emperyalizmin bu ajanına gerektiği dersi verecekti.

ABD işbirliği ve sermayesi ile kurulan ODTÜ, emperyalistlerin beklediğinin aksine kısa sürede devrimci fikirlerle çalkalandı, anti-emperyalizmin gençlik içindeki kalelerinden biri haline geldi. ABD açısından ODTÜ’nün önemi dolayısıyla Komer, önce dönemin rektörü ile görüşmeler yapmış, ardından 6 Ocak’ta sessizce zırhlı aracıyla, herhangi bir duyuru yapılmaksızın ODTÜ’ye gelmişti. Öğrenciler Komer’in ODTÜ’ye geldiğini fark ettikten sonra rektörlük binası önünde toplandılar. Aralarında Ulaş Bardakçı ve Sinan Cemgil’in de olduğu öğrenciler bir süre sonra Vietnam kasabı Komer’in arabasını ateşe verdiler.

Olayın büyük yankıları oldu. Kısa sürede Rektörlükten Amerikan dostluğuna vurgu yapan, öğrencileri kınayan bir açıklama geldi ve ODTÜ’nün bir aylığına kapatılması kararı alındı. Karar öğrenciler tarafından tanınmadı. Bazı öğrenciler tutuklandı, burjuva yayın organları sayfalarında yine hükümetin Amerikan dostluğuna genişçe yer verdi, devrimci öğrencileri bir grup anarşist diye karalamaya çalıştı. Buna rağmen dönemin anti-emperyalist gençliği geri adım atmadı. 3000 ODTÜ öğrencisi tutuklanan arkadaşlarıyla dayanışma amacıyla, “Komer’in arabasını yakanlardan birisi de benim” diyerek savcılığa dilekçeler verdiler. ODTÜ’lü öğrencilere farklı üniversitelerden de destek geldi.

Komer kısa süre sonra, 7 Kasım 1969’da Türkiye’den ayrıldı ve bu başkaldırı emperyalizme karşı yürütülen mücadelenin en önemli olaylarından biri olarak tarihe kazındı, gençlik hareketinin gurur kaynaklarından biri oldu.

Bu mücadelelerin öncüsü olan gençler, ilerleyen süreçte Türkiye sosyalist hareketinin de önderleri haline gelecek, böylece anti-emperyalist mücadele Türkiye devrimci hareketinin programının ana siyasi hattını oluşturacaktı. Sonraki yıllarda ise Amerikancı 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleriyle işçi sınıfının ve gençliğin anti-emperyalist mücadelesi ezilmek istenecekti.

Türkiye burjuvazisi emperyalizmin sadık kulu

Türkiye burjuvazisinin emperyalizme olan bağlılığı daha sonraki yıllarda da etkisini her alanda göstermeye devam etti. 12 Eylül’den günümüze kadar parlatılan, iktidara getirilen siyasi partilerin değişmez özelliği batıya olan sadakatleriydi.

AKP de bu partilerden biridir. 2001 krizi ile birlikte halkın güvenini kaybeden burjuva partilerinin yerine, halkın öfkesini düzen içinde tutacak, emperyalizmle olan sıkı ilişkilerden taviz vermeyecek “yeni” bir parti ihtiyacı ile AKP kuruldu, parlatıldı.  

AKP’nin, Amerikancılığın bu topraklarda tutmayacağına dair ilk dersini alması uzun sürmedi. 2003 yılında Irak’ın işgaline Türkiye’nin de askeri olarak dâhil edilmesini hedefleyen tezkere halkın büyük tepkisiyle karşılaştı. Tezkereye karşı geniş çaplı kampanyalar örgütlendi. Ne ABD emperyalizmi ne de onun yerli işbirlikçileri istedikleri sonuçları alamadılar. Irak’ın işgali tüm Ortadoğu’da olduğu gibi Türkiye’de de anti-emperyalist mücadeleyi körükledi.

AKP ülkeyi emperyalizme karşı savunmasız bırakıyor

Emperyalizm, 60’larda, 70’lerde neyse bugün de odur. Bugün Ortadoğu’nun içinde bulunduğu durumun tüm sorumlusu esas olarak emperyalizmdir. Hala öve öve bitirilemeyen batı demokrasisinin sonuçları Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de ve Filistin’de tüm çıplaklığıyla ortadadır. Ve bununla birlikte Türkiye burjuvazisinin emperyalizmden yana olduğu da açıktır. AKP, bir yandan ABD’ye ve İsrail’e karşı hamasi nutuklar atarken diğer taraftan bu ülkelerle ilişkilerini günbegün derinleştirme çabasındadır. Emperyalizmin bölgedeki emellerinin bir parçası olabilmek için var gücüyle çalışmaktadır.

AKP son yıllarda büyük bir siyasi çıkmaza girmiştir. Bunun yanında Türkiye ekonomisinin krizi gün geçtikçe derinleşmektedir. Uluslararası alanda tüm politikaları ardı ardına iflas etmiştir. Özellikle 15 Temmuz’dan bu yana iktidarını koruyabilmek adına istibdadını inşa etmek için adeta seferberlik halindedir. Artık tam anlamıyla bir yönetememe krizi ile karşı karşıyadır. Bu krizden çıkış yolu da yoktur.

Çözüm anti-emperyalist bir mücadele programı

Türkiye’yi içine girdiği çıkmazdan kurtaracak olan bir anti-emperyalist mücadele programıdır. Türkiye’nin çıkmazı tam da emperyalizm eksenli politikaların sonucudur. Burjuvazinin bize sunduğu alternatiflerin hepsi batıcıdır, hepsi emperyalizm sevdalısıdır. Onların çıkarları AB ve ABD kapılarındadır ancak halkın tek kurtuluşu, NATO’dan çıkmakta, İncirlik Üssü’nün kapatılmasında, emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin memleketten kovulmasında yatmaktadır.

Geleceğimiz ne AKP’ye ne de onun yine batıcı olan alternatiflerine bırakılamaz! Bizim tarihimiz, halkı sömürüye reva görenlere karşı işçi sınıfı ile omuz omuza yürütülen mücadelelerin tarihidir. Bize alternatif olarak sunulan düzen partileri emperyalizmin kapılarında siyaset yaparken, bizler emperyalizme ve onların yerli işbirlikçilerine karşı mücadele etmenin onurunu taşıyoruz. Gençliğin gücü, 6. Filo’yu denize dökenlerden geliyor. Gücümüz, Denizler’den, Mahirler’den, İbo’lardan geliyor. Geleceğimizi kendimiz yazacak güce sahibiz. Komer’in arabasından yükselen alevler henüz sönmedi ve o günlerde tüm dünyada olduğu gibi bugün de emperyalizme karşı yanmaya devam ediyor. Bugün de hep birlikte emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı mücadeleyi yükseltelim, kendi geleceğimizi kendimiz kuralım!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2018 tarihli 100. sayısında yayınlanmıştır.